Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu aralar sosyal medyada popüler konumuz, Koton’un insanı görür görmez giyimden kuşamdan soğutan, mümkünse ailece çuval giymek suretiyle tarz sahibi olmaya iten çocuklu reklamı. Tabii bir reklamdan kapitalizme karşı olmasını, düzenin esiri olmamasını filan bekleyemeyiz, fıtratı gereği... Büyük bir sosyal duyarlılık, “Alan var, alamayan var, bebeklikten itibaren tarz sahibi olun, habire yeni kılık kıyafet isteyin mesajı vermesek mi biz çocuklara?” gibi bir ince düşünce de herhalde beklenti çıtasını yükseltmek olur.

KOKUŞMUŞ KLİŞELER (!)
Fakat köşesinde düpedüz pedofili üzerine kurulu berbat bir fıkrayı ‘tebessüm’ amaçlı kullanan Hıncal Uluç bizi kokuşmuş klişelere saplanmakla itham etmesin diye Pedagoji Derneği’nin yaptığı açıklamaya da mı göz atmayacağız?
Çünkü reklamı eleştirenleri böyle nitelendiriyor kendisi...
Pedagoji Derneği’nin “Çocukların, bir ürünün satışı amacıyla kullanılmasını, çocukların öne çıkarılarak bir ürünün tanıtılmasını doğru bulmuyoruz.”, “Çocukların gündeminde moda yoktur” gibi...
“Çocuklara, ‘Ayrıcalıklı olun, tarzınız, modanız olsun’ mesajının verilmesi doğru değildir. Çocukları, kıyafetleriyle ayrıcalıklı, farklı olmaya sevk etmek çocuklara yapılan büyük bir haksızlıktır. Ayrıca ‘Sen ayrıcalıklısın, sen özelsin, özel olmalısın’ mesajı narsizm tohumlarını çocuklara aşılamaktadır” gibi tespitleri var ki üzgünüm, çok çağ dışı olabilirim ama hepsine katılıyorum.
Tarz tarz diye deliren bir çocuk hiç istemem. Sağlıklı, neşeli olsun, modayı filan kafasına takmadan koşsun, oynasın mümkünse...
Ama dernek asıl, çocukların giyim kuşam, takılar ve makyajlarla büyük insan gibi gösterilmesine itiraz ediyor açıklamasında ki, buna yerden göğe kadar hak veriyorum.
“Kız çocuklarına kıyafetleri, bakışları, hareketleri ile seksapalite atfedilmiştir” diyor, “Çocuklar çocuk olmalı, çocuksu kalmalı, onların masumiyeti korunmalıdır. Çocuk istismarının ve pedofilinin arttığı bir dönemde çocukları, özellikle kız çocuklarını, yetişkin kıyafetleri ve hareketleri ile göstermek oldukça tehlikelidir.”
Biz tabii bunu hiçbir yerde gözetmiyoruz; dizilerimizde de, küçük kadınlar ve adamların boy gösterdiği ses-yetenek yarışmalarımızda da...
Aklıma hep ‘90’lı yıllarda anne babası tarafından güzellik yarışmalarına sokulup defalarca Miss bilmem ne seçilen, lüle lüle saçlar, makyaj ve hülyalı bakışlarla dergilerde boy gösteren ve 6 yaşındayken bir sapığın hedefi olan küçük kız geliyor. Hikayesi öyle oturmuş ki içime... Jonbenet Patricia Ramsey...
Yıllarca tartışıldı, 6 yaşında bir çocuğu o hallerde ortaya çıkarmanın zararları...
Biz hâlâ podyumlarda kız çocuğu yürütüp saçlarını oradan oraya savurtuyoruz. Halbuki çocukluktan güzel ne var Allah aşkına?
Bir gün hepsinin sırası gelecek, ömür boyu yarışmak zorunda da kalacaklar, ‘öne çıkmak’ için savaşmak da, kendilerini göstermek için giyinip kuşanmak da...
Tabii bunların insanı ne derece ‘mutlu’ ettiğini de bizzat deneyimleyip öğrenecekler. Şimdi sırası değil ki... Kendi tatsız ‘yetişkin’ dünyamızın abuk subukluklarını vakitsizce onların hayatına sokmak zorunda mıyız?