Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fok Badem’le ilgili gördüğüm her haber yüreğimi ağzıma getiriyor. Genelde “Badem gene birini ısırdı”, “Bademin sinirinin sebebi ne?” gibi başlıklar atılıyor.
Sanki bir magazin figüründen söz edilir gibi... “Gene kendisini çekmeye çalışan gazeteciyi tartakladı”... Ve hep beraber çözmeye çalışıyoruz hayvancığın ‘gerginliğinin’ sebebini...
Bilmeyen varsa hatırlatayım, Badem bir Akdeniz foku. 2006 kışında Didim’de bulunduğunda yavruydu, 5 ay kadar uzmanlar tarafından bakıldıktan sonra 28 Nisan 2007’de 70 kiloluk sağlıklı bir genç olarak ‘doğal ortamına’, yani denize salındı. Hem de törenlerle... 

Nankör fok
Ama kendisi Sualtı Araştırmaları Derneği’nin açıklamasına göre ‘en sevdiği balıklar buralarda bol bulunduğundan’ Datça - Bodrum civarından pek ayrılmıyor. Şu anda 2 metre boyunda ve 150 kilo. Arada karaya çıkıp kanoların üstünde uyuyor, görüldüğü her sahilde bir heyecan dalgası, bir “Hoşgeldin Badem” durumu ama işte gelin görün ki ‘nankör’ bir arkadaş. Kendisine uzatılan ‘dostluk’ ellerini ısırıveriyor.
Daha iki gün önce onunla fotoğraf çektirmek isteyen ‘hayranlarından’ birini ısırmasın mı... Halbuki ne yapmışlar, sadece kuyruğundan tutup karaya çekmeye çalışmışlar... Burada ‘hırçın’ olan Badem oluyor tabii... Ne var yani, alt tarafı iki kare fotoğraf. Yok yok, şöhret başını döndürdü Badem’in... Ne çabuk unuttu insanlar tarafından kurtarıldığı günleri.
‘Olay’dan sonra Sualtı Araştırmaları Derneği açıklama yapmak durumunda kaldı gene. “Ellemeyin” demekten dillerinde tüy bitmişti zaten, bir kez daha tekrarladılar...
Diyor ki derneğin yönetim kurulu üyesi Zafer Kızılkaya, “Badem, insanlarla oynamaktan hoşlanıyor ancak kendisine zorla bir şey yaptırılmasını kabullenemiyor.” Ne acayip...

Teessüf ederiz...
Daha hoşu, Katalan Sualtı Yosun Uzmanı Enric Balesteros’un söylediği: “Şunu unutmamak lazım, o henüz küçük bir çocuk ve bizleri de kendinden biri yani fok sanıyor”... E şahane, biz de onu insan sanıyoruz zaten. Isırırsa teessüf ediyoruz ve ben korkuyorum, bir gün biri “Bana ha!” diyip hayvana zarar verecek...
‘Bizden’ olmayanı kendi farklılıklarıyla kabul etmek, onun yaşam özgürlüğüne saygı göstermek adetimiz değildir çünkü. Bu hayvan da olabilir, insan da, fark etmez, bizim istediğimiz gibi davranıyorsa ne ala, değilse tukaka... Üstelik ‘halka malolmuş’ bir fok bu... Ne ayıp şey!
Zafer Kızılkaya Badem’e zarar vermeye kalkacaklar için en etkileyici cümleyi sarfetmiş gerçi. Demiş ki “Bütün dünyanın gözü onun üzerinde, Türkiye için hiç iyi bir propaganda olmaz”.
Hah, insaf, vicdan, merhamet değil ama işte bir tek bu durdurabilir belki insanımızı. Elalem ne der sonra?

Ortaçgil neden farklı?
İnsanın sevdiği bir yazarla, bir müzisyenle, oyuncuyla tanışması risklidir. Hiç olmayacak biri çıkabilir o ‘paketin’ içinden ve artık yazdıklarını da okuyamaz, söylediklerini dinleyemez olursunuz.
Tanışıp zaman zaman sohbet etmeyi şans kabul ettiğim ve tek bir an hayal kırıklığına uğramadığım birinin, Bülent Ortaçgil’in konserine gittim geçen gece. Kim bilir kaçıncı kez...
Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin bahçesindeydi konser. Ekip aynı; Gürol Ağırbaş, Baki Duyarlar ve Cem Aksel. Ortaçgil şarkılar arasında hikayeler anlatıyor, gevrek gevrek gülüyor. Yıllardan beri defalarca izlemiş biri olarak en çok geçen zamanın onu daha da ‘güzelleştirmesi’ne hayran oluyorum. 

Sensiz Olmaz...
Biraz açayım bunu, memlekette iyi müziğin hak ettiği değeri bulduğu görülmemiştir pek. Ve mesela genel zevke hitap eden şarkılar yazmıyorsanız albümlerinizin çok satmayacağı, bolluk içinde yüzmeyeceğiniz kesindir.
Bir bu gerçekle barışık yaşayan, ortalığı kasıp kavuran gençlere olgunlukla gülümseyenler var, bir de ömrünü “Neden ben bu kadar popüler değilim?” diye kendini yiyerek geçiren, yıllar geçtikçe şöhreti ucundan kıyısından yakalayabilmek için türlü yola başvuranlar...
Bülent Ortaçgil birinci kategorinin pek az sayıdaki temsilcilerinden olduğu için gönlümüzdeki yeri bu kadar farklı. Tabii ki 35 yıldır yaşayan şahane şarkılar yazdığı için de.. Ama aynı zamanda “Şimdi en bilinen Ortaçgil şarkısı... Tabii ki benim sesimden değil” diyip tatlı tatlı gülerek Müslüm Gürses’in meşhur ettiği “Sensiz Olmaz”ı söyleyebildiği için... Ve bunu söylerken içinde en ufak bir sitem taşımadığı da belli olduğu için...