Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Haberi görünce sevinmekle üzülmek arasında kalakaldım. Türkiye bu yıl Yunanistan’ın onur konuğuymuş.
Ne demek bu? Ekonomik krizi aşmak için turizme ağırlık verme yolunu seçen ülke, bakmış ki en çok turist Türkiye, ABD, Rusya ve İsrail’den geliyor, “Bunlar bize bayılıyor belli ki, hazır sezon açılırken onlara yönelik bir takım atraksiyonlar yapalım, misal menülere Türk yemekleri falan ekleyip kazıklayabildiğimiz kadar kazıklayalım” mı demişler?
Yok, bu olsa olsa bizim geliştirebileceğimiz bir formül. Bodrum’dan, Marmaris’ten tanıdık gelmiştir eminim. Yunanistan öyle yapmamış, Yunanistan Büyükelçisi Kyriakos Loukakis’in de Habertürk’ten Gökhan Timurhan’a anlattığı gibi, bu yıl Türkiye’den ve diğer onur konuğu ülkelerden Yunanistan’ı ziyaret edecek turistlere indirimli hizmet sunulmasına karar vermiş. Bu programa katılıp belirlenen logoyu takan tüm işyerlerinde etiket fiyatlarının yüzde 20’si oranında indiriminiz olacak özetle.
“Ben kendimi özel hissederdim” diyor ki, haklı. Hatta sadece kazıklanıyor hissetmemek bile yeterli de burada fazlası var. Seni konuk etmek istiyor, ülkesini tercih ettiğin için teşekkür etmek istiyor, bir turist daha ne ister ki zaten?
Fakat bu durumda zaten son yıllarda bütçesi bizim Ege sahillerinde tatil yapmaya el vermediği için Yunan adalarına yönelen Türkler, iyiden iyiye Yunanistan’a çıkarma yapacak demektir. Thassos’u falan hayal bile edemiyorum.

Haberin Devamı

Fiyatlar yükselip kalite düşerse
Önceki gün de Vedat Milor, Hürriyet’te Güney’de tatil yapmanın gücünü aştığını yazdı. Torba’da ‘ona özel’ gecelik fiyatı 750 euro olan bir butik otelden söz ediyor ki, “Delirdiniz mi?” diye sormak istiyor insan. Milor’un tercihi İspanya ve İtalya’ymış. Hem güleryüz görüp hem iyi yemek yiyip hem insani paralar ödeyerek ayrılabildiği için.
Biz hâlâ sezon kısa, üç ayda voliyi vurmamız lazım hesabıyla, fiyatları yükseltip kaliteyi düşürelim. Plajları parselleyip oradaki üç kuruşluk minderle şezlongdan bile kâr etmenin yolunu arayalım. Bunun belki o üç ayı kurtarabileceğini ama uzun vadede artık bizi tercih edilmez hale getireceğini hatta getirmiş olduğunu görmeyelim. Ondan sonra çözümü yerli turisti zorla ülke içinde tutmaya çalışmakta bulalım.
Dünya güzeli sahilleri olan, iyi korunsa doğasına paha biçilemeyecek bir memlekette yaşıyoruz. Bir dolu sebeple yurt dışına tatile gidilebilir tabii de sadece temiz denize girmek ve makul deniz ürünü yiyebilmek için insanların Türkiye yerine Yunanistan’ı tercih etmesinin ne kadar hazin olduğunu görmemekte direnelim.
Belli ki bu yıl da bizim sahillerden “İşletmeler kan ağlıyor” haberleri gelecek. İnsanların paraları yetmediği için kendi ülkelerinde tatil yapamadıkları, Avrupa’ya gitmenin daha ucuz olduğu bir yer haline gelmek çok acıklı değil mi?