Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Sivas 93 oyununda Goethe’nin bir sözünü tekrarlıyoruz: ‘Hiçbir şey eyleme geçmiş cehalet kadar korkutucu olamaz’. Aydınlık bir geleceğe ulaşma yolunda en büyük sorun, eğitim eksikliği. Ama, nasıl eğitim? İnsana kul olmayı öğreten bir eğitim değil. Kendi kaderini kendi çizen, özgür bir insan olmayı öğreten bir eğitim.”
Aydın Doğan Ödülü’nü alan Genco Erkal konuşuyor, benim gözümün önünden sevgili öğretmenimin yüzü gitmiyor. Galatasaray Lisesi’nde öğrenciyim. Lise 3’ün ilk günleri... Bir gün kapı açılıyor, içeriye bir kadın giriyor. Yeni edebiyat öğretmenimiz.

Edebiyat ve yaşam
Maalesef o güne kadar edebiyat dersi pek de heyecan verici bir şey değil. Müfredatın üzerinden sıkıcı bir şekilde geçmekten bir adım öteye gidememişiz. Öğretmenlerimiz de alınmasınlar, ya da ne bileyim alınsınlar, ‘höt zöt’ esasına dayalı bir ilişki kurmuşlar bizimle.
Bu kez bambaşka bir durumla karşı karşıya olduğumuzu tez zamanda anlıyoruz ama. Karşımızda yaptığı işi gerçekten ciddiye alan, öğrencilerini de adam yerine koyan biri var: Oya Adalı.
Edebiyatla beraber yaşamı keşfediyoruz onun kılavuzluğunda. Kitap okuyoruz, tartışıyoruz, belki bağır çağır okunan kahramanlık destanlarından başka ilk kez gerçekten ‘şiir’le tanışıyoruz. Gülten Akın okuyoruz mesela, soruyoruz: “Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi?” Ve cevap veriyoruz: “Bir şeycik olmadı - deneyin lütfen -”
Asla sesini yükseltmiyor, bir saygısızlıkla karşılaşıp o tükenmez sabrı taştığında en fazla kırıldığını söylüyor yumuşak bir sesle. Ve nedenlerini anlatıyor. Önümüze konanı olduğu gibi kabul etmek yerine bir de başka açıdan bakmayı, ille de soru sormayı öğretiyor bize. “Kendi kaderini kendi çizen, özgür bir insan olmayı!”

Şimdi gözaltında
Okul bittikten sonra da dostu olarak kaldığım için her zaman gurur duyduğum hocam, üç gündür gözaltında. Niye? Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Beyoğlu Şube Başkanı çünkü.
Gece bir akrabasında kalmış, sabah gelmiş, evinin kapısı kırılmış, bilgisayarlar götürülmüş... Yıllardır üzerinde konuştuğumuz öyküleri geliyor hemen aklıma, durup dinlenecek, kendine ayıracak bir dakika vakti olmadığı için bir türlü bitiremediği öyküleri... “Onlara bir şey olmasa” diyorum.
Bir ayağını uzatıp rahat etmedi, hayatını öğrenci yetiştirmeye, daha iyi bir eğitim sistemi için çalışmaya adadı ya, ödülü bu.
O kolay kolay yılmaz da benim canım sıkılıyor kaç gündür. Goethe’nin sözü çınlıyor kulağımda durmadan. “Hiçbir şey eyleme geçmiş cehalet kadar korkutucu olamaz...”



Caveman ve Casalini

Eyleme geçmiş cehalet
Bir cumartesi gecesi programı önereceğim size. İçi kararan, hayattan birkaç saat izin almak isteyen bünyelere birebir.
Beşiktaş’a gidiyorsunuz, saat 21.00 itibariyle BKM’de “Caveman”i izlemeye başlıyorsunuz. Alper Kul’un tek kişilik oyununu daha önce detaylarıyla övgüye boğmuştum bu sütunlarda, tekrar etmiyorum onun için.
Saatler 23.15’i gösterirken gülmekten ağrıyan yüz ve karın kaslarınızla birlikte çıkıyorsunuz ve hemen soldaki aralığa giriveriyorsunuz. Orada BKM Mutfak bekliyor sizi. Çok hoş bir yer burası, tam bir kabare mekânı. İçkinizi yudumluyor, isterseniz bir şeyler yiyebiliyor ve sahnedeki performansı izliyorsunuz.
Bu gece sahnede Zeynep Casalini var. Sezen Aksu’dan Ajda Pekkan’a, Gündoğarken’den Ezginin Günlüğü’ne bildiğimiz, sevdiğimiz şarkılara yer veren şahane bir repertuvarla.
Zeynep, albüm çıkarmadan önce de yıllardır sahnedeydi, her zaman onu canlı izlemek büyük bir keyif olmuştur ama artık gerçekten performansının doruğunda. BKM Mutfak da sıcak, samimi havasıyla ona çok uymuş. Kaçırmayın bence.