Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sinemalara yerli film akını devam ediyor. Hani yazın her belde bir plato durumundaydı ya, işte o çekilenler bir bir salonlarda arzı endam etmekte. Bir kısmı insanın içine sular serperken, bir kısmı da “Eyvah, böyle giderse seyirci Türk filmlerine gene küsecek” dedirten cinsten

‘72. Koğuş’un, ‘Deli Deli Olma’nın, ‘O... Çocukları’nın yönetmeni Murat Saraçoğlu’nun yeni filmi ‘Yangın Var’, birinci kategoriye giriyor. Afişine aldanıp onu zevzek bir komedi sanmayınız. İçinde düzgün bir hikaye barındıran, ülkenin yangınlarından birine naif, insancıl ve umut dolu bakış sunan bir film. Öyle kahkahalara boğmuyor insanı ama zaman zaman gülümsetiyor.
Diyarbakır Belediyesi, Trabzon’un Çayırbağı beldesine bir itfaiye kamyonu hediye ediyor. Trabzon’da itfaiye şoförü kadrosunda bulunan Koşman’a (Osman Sonant) da bu kamyonu Diyarbakır’dan alıp getirme görevi veriliyor. Koşman duygusal, saf bir adam, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ filmine tutkun, oradaki Asya’ya, yani Türkan Şoray’a aşık. Ama Diyarbakır lafını duyunca aklı çıkıyor, “Bizi yakanlardan kamyon mu alacağız?” şeklinde. Aynı kıyamet Diyarbakır Belediye Meclisi’nde de kopuyor. Başkan (Yavuz Bingöl) kararlarını açıkladığında kimse memnun olmuyor. Ama neticede Koşman düşüyor yola. Cebinde bütün önyargılarıyla...

Haberin Devamı

Keyifli bir yol hikayesi
Mümkünse bir saat bile geçirmek istemediği Diyarbakır’da attığı her adım şaşırtıyor onu. Ama akşam katıldığı düğünde karşısına çıkan kocaman siyah gözlü güzel kız (Nesrin Cevadzade), iyice aklını başından alıyor, üstelik adı da Asya. Ve kaderin işine bak ki, onun da birtakım işlemleri tamamlamak için Koşman’la birlikte Trabzon’a gitmesi gerekiyor.
Ondan sonrası, yolda ikide bir şüpheli diye durdurulan kamyonda geçen keyifli bir yol hikayesi. Koşman memleketin o bölgesinde neler olup bittiğini, Asya o önyargıların altında hangi acıların yattığını öğreniyor ve birbirlerini tanımaya, anlamaya ve tabii sevmeye başlıyorlar. Artvin’e Koşman’ın annesini görmeye uğradıklarında görüyoruz ki Kürtçe’den şive diye bahseden
Koşman annesiyle (Şerif Sezer) Gürcüce konuşmakta. Kendi deyişiyle yine şive
olarak.
Filmin castı çok iyi yapılmış. ‘Pandora’nın Kutusu’ndan, ‘Leyla ile Mecnun’ dizisinden tanıdığımız Osman Sonant çok yetenekli bir oyuncu ve Koşman’ın bütün o naifliğini, şaşkınlığını ve iyiliğini başarıyla yansıtıyor. Artık daha çok izlemeyi umduğumuz Nesrin Cevadzade de hem çok güzel bir yüz, hem az bulunur bir yetenek. Kısa sahnelerde karşımıza çıkan Yavuz Bingöl, Şerif Sezer, Erkan Can, Gaffur Uzuner, Metin Yıldız ve Reha Özcan da filmin diğer renkleri.
Tabii bu kadar kısa sürede önyargıların yıkılıverdiği bir filmi ancak ‘ütopya’ olarak değerlendirebiliriz. Tıpkı Yüksel Aksu’nun son derece neşeli ‘Entelköy Efeköy’e Karşı’sı gibi. Ama ben artık bu tür ütopyalara daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünmeye başladım. Bunalımları, açmazları, sıkıntıları gördük, tamam, bir de tersine baksak...

Haberin Devamı

Üzmek istemiyorum ama...
Bu haftanın yerli filmlerinden bir diğeri, ne yazık ki sinema yazarlarına yapılan gösterimde büyük hayal kırıklığı yaratan ‘Ay Büyürken Uyuyamam’. Şerif Gören’in 20 yıl aradan sonra yönetmen koltuğuna oturduğu film, Necati Cumalı’nın hikayelerinden yola çıkılıp bir bütünlük arz edemeyen senaryosuyla, gerçek hayattan tamamen kopuk diyaloglarıyla, filmin orta yerinde bir daha kendilerinden haber alınamayacak şekilde kaybolan karakterleriyle, özellikle deprem sahnesinde kendini gösteren teknik kusurlarıyla üzen bir film. Ayça Bingöl, Hazal Kaya, Selin Şekerci, Fırat Çelik, Hakan Boyav, Fırat Tanış, Ali Düşenkalkar rol alanlardan bazıları... Daha söyleyecek çok şey var ama insan filmi izlerken üzüldüğü kadar üzmek istemiyor bu işe emek verenleri...