Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çok üzgünüm ama dağ fare doğurdu, ‘Yerli Top Gun’ olma iddiasıyla, büyük tantanalarla çekilen ‘Anadolu Kartalları’, seyirciye hayli sıkıcı iki saati garantileyen bir film çıktı


Hava kuvvetleri tanıtım filmi

Ömer Vargı’nın Hava Kuvvetleri’nin 100’üncü yılı şerefine çektiği filmden neler beklememiz gerektiğini elbette biliyorduk ama bu derece inandırıcılıktan uzak, bir hikayesi bile olmayan bir iş değildi benim aklımdaki doğrusu.
Türk Hava Kuvvetleri’nden mezun olmaya hazırlanan bir grup Harbiyeli, kahramanlarımız. Çağatay Ulusoy’un oynadığı Üsteğmen Ahmet Onur, aklı göklerde, kalbi sevgilisi Burcu’da (Hande Subaşı) olarak katılıyor uçuş eğitimine. Orada baş desteği, çocukluk arkadaşı, şehit pilot kızı üsteğmen Ayşe Dinçer (Özge Özpirinççi). Üç arkadaşları daha var aslında ama onlar hakkında o derece bir şey bilmiyoruz ki, sözünü etmiyorum. Okulda karşılarına eksantrik bir hoca çıkıyor: Binbaşı Kemal Tanaçan (Engin Altan Düzyatan). Mustang’iyle çok havalı bir giriş yapan, öğrencilerine tuhaf testler uygulayıp yok yere uçuşlarını keserken bile bir bildiği olan bir tür ‘guru’.
Sonra... İşte mesele orada, sonra bir şey olmuyor. Bu karakter 124 dakika dolaşıyorlar perdede. Uçuş sahneleri güzel, evet, genç oyuncular da fiyakalı, tamam. Ama bu, ‘Anadolu Kartalları’nı izlenebilir yapmıyor. Amerikalılar da yapıyorlar bu tür propaganda filmleri ama hiç değilse onları sıkılmadan izleyebiliyorsunuz.

“Bir Günah Gibi”ye dikkat!

Haberin Devamı

Eli yüzü düzgün bir işin, başrol oyuncununu ‘baklavaları’ ya da ‘flaş flaş flaş’ bir tecavüz sahnesi olmaksızın barınamadığı ekranlarımızda harcanmasından korktuğum bir dizi peydah oldu: Bir dönem dizisi; ‘Bir Günah Gibi’. Önce Özge Borak ve Serkan Altunorak gibi çok beğendiğim iki oyuncunun hatrına başına oturdum, sonra baktım, hem çok düzgün, hem de sürükleyici bir dizi var karşımda. Nermin Bezmen’in ‘Kurt Seyt ile Murka’ kitabından uyarlanmış, proje tasarımı Gül Oğuz’a ait bir iş. 1940‘larda geçiyor. Benan (Borak) atletizmle uğraşan, edebiyat okuyan bir kız. Kardeşi Figen (Hande Soral), babasının gözbebeği ablasını kıskanmakta. Benan’ın karşısına ölüm tehditleri alan, gözüpek gazeteci Suat (Altunorak) çıkıyor, aşık oluyorlar. Ama Suat’ın babası öldürülünce işler karışıyor ve gençlerin bir sonraki karşılaşmaları, Benan’ın iflah olmaz çapkın Enver’le (Burak Hakkı) nikah masasına oturduğu gün oluyor.
Bir dolu yan hikayeyle beslenen özenli bir dizi. Ve bunun bedeli olarak, reyting listelerinin alt sıralarında geziniyor. Bu ne yaman çelişkidir, eğer atv işe sahip çıkmazsa, bir diziden salya sümük ağlamak ya da muz kabuğuna basan adamlara gülmekten fazla beklentisi olanları memnun edecek bir dizi daha tarihe karışabilir. Oysa internet kullanıcılarının diziyi benzettiği ‘Hatırla Sevgili’ de önce çok ilgi görmemiş, zamanla sevilip efsaneye dönüşmüştü. Umarım ‘Bir Günah Gibi’nin de böyle şansı olur.


Dorsay’ın seçtiği müzikaller

Benim kuşağımın sinemayla ilişkisinin baş mimarlarından biri Atilla Dorsay’dır. Kendi hikayemi baz alacak olursam, anne-babası tarafından küçük yaşta Sinematek’e götürülen bir çocuk olarak, Hollywood ve Yeşilçam filmlerinin dışında da bir sinema olduğunu -o yaşta biraz sıkılarak da olsa- fark etmiştim. Yılmadan kendi sinema bilgimi ve zevkimi oluşturmaya çalıştığım yıllarda kılavuzum, Dorsay’ın televizyon programları olmuştu. Bu yüzden heyecana kapıldım, Dorsay’ın TRT Müzik’de ‘Sine-Müzik’ adlı bir programa başladığını duyunca. Bu kez klasik müzikalleri alıyor mercek altına. Bu hafta sinemada oyuncularla animasyonu ilk kez birlikte kulllanarak tarihe geçen ‘Anchors Aweigh-Gönül Kimi Severse’yi gösterecek. Gene Kelly, Frank Sinatra, Kathryn Grayson var. Pazar akşamı saat 23.00’te. DVD ya da ‘torrent’ çağında olduğumuza güvenerek es geçmenizi önermem, Atilla Dorsay’ın film hakkında vereceği bilgileri bulamazsınız oralarda.