Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İhsan Kabil, Star’daki köşesinde !f Bağımsız Filmler Festivali’nin programındaki ‘genel ahlaka aykırı’ konuları işleyen filmleri derlemiş ve Kültür Bakanlığı’nın desteğini sorgulamıştı. Herkes böyle bir eleme yapmaya kalkışırsa kimin hikayeleri anlatılacak sinemada?


Radikal yazarı Uğur Vardan bir süredir tek başına bir ‘!f İstanbul’ ve sansürcü zihniyet mücadelesi yürütmekte. Karşısındaki taraf her gün hakaretin ve saldırının dozunu artırırken, o şaşırtıcı bir sükunetle laf anlatmaya çalışıyor. Kuşkusuz ki Yeni Şafak yazarı Ali Murat Güven gibi Vardan’ın da kimsenin avukatlığına ihtiyacı yok da, bir sinema yazarının kendi dünya görüşüne uymayan filme hayat hakkı tanımaması üzerine söylenecek çok şey var.
Olay nasıl ve nerede başlamıştı, bir hatırlayalım...
İhsan Kabil, Star’daki köşesinde bu yıl 11’inci kez düzenlenen !f Bağımsız Filmler Festivali’nin programını mercek altına almış, dünyanın dört bir yanından 80’den fazla filmin gösterildiği festivalin kataloğundan ‘genel ahlaka aykırı’ konuları işleyenleri derlemiş ve Kültür Bakanlığı’nın !f’e verdiği desteğini sorgulamıştı. Özellikle festivalin Gökkuşağı bölümünde iki ‘aynı cinsin’ ilişkilerinin anlatıldığı filmler gösteriliyordu, buna mı destek veriyordu Bakanlık?
Aslında pek çok sinemaseverin, festival takipçisinin ve sinema yazarının itiraz etmesi gereken böyle bir bakış açısına bir tek Uğur Vardan’dan tepki geldi. İhsan Kabil’in mesleki birikimine duyduğu saygıyı belirterek ama bunun ‘ihbarcılık’ olduğunu savunarak.

Haberin Devamı

Bunun adı ihbarcılık
Ondan sonrası gerçekten hayret verici bir süreç. Bir tek eleştirinin muhatabı Kabil yazıya saygı sınırlarını gözeten bir yanıt verirken, İslami medya bombardımana tuttu Uğur Vardan’ı. Ne terbiyesizliği kaldı, ne salyalı yazılar yazdığı; ki ‘hiç mi salyalı yazı görmemişler?’ diye sormak istiyor insan, cevabını bilerek.
Ali Murat Güven’in konuya nasıl dahil olduğuna gelince, Uğur Vardan yazısında onun da zamanında ‘Brokeback Dağı’ için benzer bir yaklaşıma soyunduğunu belirtmiş, adını anmadan ‘kendini sinema yazarı addeden sıradan bir kalem’ ifadesini kullanmıştı. Güven’in bu ifadeden hoşlanmamasını anlıyorum elbette ama ‘lafı profesyonel yöntemlerle Vardan’ın ağzına tıkmak’ ya da kendisini ‘anasından doğduğuna pişman etmek’ için açmaya karar verdiği davayı izlemek isterim gerçekten. Gene Vardan’ın iki gün önceki yazısında dediği gibi hakim “Kabul et, bu adam sinema yazarıdır” diyecek herhalde.

Haberin Devamı

Herkes beğenmediğini sansürleyecek mi
Hakaretin biri bin para
Hoş, emin olmamalı, her şey mümkün bu memlekette. Ali Murat Güven’in dün bir gazeteye verdiği gibi bir röportaj bile mümkün baksanıza... Hakaretler, tehditler savurabilirsiniz, “SİYAD’dan bana gelen destekleri açıklasam Uğur Vardan’ın bu şehirde kaçacak deliği olmaz” ya da “Alin Taşçıyan’ın mailleri o daha enter tuşuna basmadan bana geliyor” gibi tuhaf gözdağları verebilirsiniz... Daha bir gün önce Uğur Vardan vicdanlı bir insan olarak her daim ‘öteki’lerin yanında olduğunu söyleyip Roman’ları saymışken, “Adımı anmayarak bana şopar muamelesi yapıyor” gibi ırkçı ifadeler kullanabilirsiniz. En tuhafı da bütün bunları yaparken sinema konusunda yasakçı bir zihniyeti herhalde en son destekleyecek insan olan Atilla Dorsay’ı ‘manevi hoca’ kabul etmek olsa gerek...
Ama işte bütün bu hengame içinde göz ardı edilen aynı şey: “Benim odağımda aile var kardeşim” diyerek aile yapısını korumadığına kanaat getirdiğiniz filmlerin çekilmesini, gösterilmesini engelleyebilir misiniz? Kültür Bakanlığı’nın destek verdiği festivallerin programını didik didik edip onaylaması mıdır hayalinizdeki? Bu sinema yazarlığının, kültür sanat insanlığının özüne aykırı değil midir? Siz beğenin beğenmeyin, eşcinseller var bu dünyada, evlenmeden birlikte olanlar, tek gecelik ilişkiler yaşayanlar var... Herkes kendi dünya görüşüne göre böyle bir eleme yapmaya kalkışırsa kimin hikayeleri anlatılacak sinemada?