Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen yıl çıkardıkları ‘Eski Arkadaş’ albümünden sonra yeni çalışmalara dair müjdeler beklerken Arkan’ın müzikal çalışmalarına artık tek başına devam edeceği haberi geldi. Önargılı olmak istemiyorum ama bu ayrılık çok canımı sıktı

Haberi duyalı birkaç ay oldu ama ben hep bir geri dönüş umudu beklediğimden elim varmadı bir türlü bir şey yazmaya. Ama artık kabul etmem gerekiyor ki, Hüsnü Arkan, ‘Ezginin Günlüğü’nden ayrıldı. Bu da benim en çok canımı sıkan ayrılık haberlerinden biri oldu.
Çünkü Hüsnü Arkan ‘Ezginin Günlüğü’nün sadece solisti değil, bana göre beyninin yarısı, bel kemiği, çok şeyiydi... Sanatın birçok dalına birden yatkın ama tabii ki politikaya da çok yakın bir adam olarak 1982’de cezaevine girmiş, ardından bir fiberglas tekneyle Çeşme’den Sakız Adası’na kaçmış, Atina mülteci kampından Amsterdam’a uzanan bir serüven yaşamıştı.

Hüsnü Arkan’sız ‘Ezginin Günlüğü’ olur mu
Şarkılarını Amsterdam’da yazmaya başlamış, Hezarfen diye bir grup kurmuş, Nadir Göktürk ile tanıştıktan sonra da ‘Ezginin Günlüğü’nün has elemanlarından biri olmuştu. Grubun da yolu değişmişti, birlikte yaptıkları ‘İstavrit’ albümünden itibaren. Artık kendi sözlerini besteler, farklı enstrümanlara yer verir, ‘Düşler Sokağı’, ‘Ebruli’, ‘Sardunya’ gibi hit’ler çıkarır olmuşlardı. Aşırı tutucu ‘Ezginin Günlüğü’ dinleyicilerinden başka da herkes memnundu bu durumdan.
1993’ten 2010’a ne şarkılar, ne sözler söylendi, ‘Ezginin Günlüğü’nün yeri her albümle daha da sağlamlaştı. En azından bir dinleyici olarak benim duygum buydu. Bugüne kadar çok eleman değiştirmişlerdi ama bu artık son kadroydu, öyle olmalıydı, birlikte çok iyiydiler çünkü. Yazılan sözler, yapılan besteler hakikaten üst düzeydeydi. Ve şarkıların yarısından fazlasında Hüsnü Arkan imzası vardı. Daha fenası Hüsnü Arkan - Nadir Göktürk ortak yapımı şarkılar çok sayıdaydı... (Niye fena? Artık yenileri olmayacağı için.)
Geçen yıl çıkardıkları ‘Eski Arkadaş’ albümünden sonra yeni çalışmalara dair müjdeler beklerken Hüsnü Arkan’ın artık müzikal çalışmalarına tek başına devam edeceği haberi geldi. Önyargılı olmak istemiyorum, gruba yeni katılan Murat Kurt’la da iyi işler yapacaklardır kuşkusuz. Lakin bu grubun artık benim ‘eski arkadaşım’ Ezginin Günlüğü olması çok zor. Nasıl ki ‘Yeni Türkü’ artık ‘Yeni Türkü’ değilse... Dedim ya, sadece bir ses değildi Hüsnü Arkan o grup için...


Jehan Barbur... Ve Hayat...
Hüsnü Arkan’sız ‘Ezginin Günlüğü’ olur mu
Türkçe müzik çalan radyo kanallarında pek duyamazsınız onu. Klipleri çok dönmez televizyonlarda. Ama kendine ait bir sesi, bir sözü ve sağlam bir dinleyici kitlesi vardır. Bu ay itibariyle iki de albümü.
Jehan Barbur, son dönemin en ‘kendine özgü’ müzisyenlerinden biri. Beyrut’ta doğup İskenderun’da büyümüş, köklerindeki ‘melezlikle’ zenginleşmiş bir kız çocuğu, bir ‘küçük kadın’ kendi şarkısında dediği gibi.
İlk albümünün adı ‘Uyan’dı, yenisine ‘Hayat’ demiş. İçine hayata dair heybesinde ne varsa koymuş, aşklardan, öfkelerden, sözlerden, suskunluklardan, rüyalardan, masallardan şarkılar yazmış. Onları ehil ellere teslim etmiş. Şarkıların düzenlemelerinde kendisiyle beraber Cenk Erdoğan, Kemal Evrim Aslan, Kürşad Deniz, Sarp Maden imzaları var.
Bana kalırsa hemen gidip bir ‘Hayat’ edinin, dinleyin. Sonra mutlaka Jehan Barbur’un bir canlı performansını yakalayın. Eskiden olsa cumartesi geceleri Kaktüs’te yakalayabilirdiniz onu, şimdi maalesef yok. Ama bir yerde denk gelmenin yolunu bulun... Ve tabii onu bu yoldaki baş destekçilerinden Gürol Ağırbaş’la tanıştıran arkadaşına, “Sen albüm yapmalısın” diyen Bülent Ortaçgil’e ve bu özgün sese kayıtsız kalmayan Ada Müzik’e teşekkür edin.