Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İrili ufaklı parodileri, uzun süre tartışılacak sonuçlarıyla ‘Kadınların Portakalı’ kadınlara hiç yaramadı. 48. Altın Portakal’dan geriye de bu cümle kalacak gene: “Kadından jüri olmaz, olursa duygularına yenilir...”

KADINDAN JÜRi YAPARSAN...

Kadınların sürekli ‘çiçektir’, ‘baş tacıdır’, ‘narindir, incitmemek lazım’ diye diye katledildiği bir ülkede yaşarken, her tür ‘kadın’ etkinliğine kuşkuyla yaklaşıyorum ister istemez. Çünkü diyelim siz kadına şiddete dikkat çekmek için yola çıkıyorsunuz ve çok da önemli şeylere dikkat çekiyorsunuz, sonuç gene ‘bir grup kadın toplanmış, kendi aralarında eğlenmişler’e dönüyor. Tabii algının bu hale gelmesinde kadınların da katkısı yadsınamaz.
Misal, son Altın Portakal Film Festivali... Jürilerin tamamı kadınlardan oluşturuldu, kadın temasına ağırlık verildi ve bol miktarda kadın odaklı panel-söyleşi düzenlendi. Kadına yönelik şiddet, kadının toplumsal yaşamdaki yeri gibi tabii ki konuşulmaya değer konuları ele almak üzere... Ama bakınız, ‘Erkek egemen toplumda kadının sosyal statüsünün biçimleniş öyküsü’ gibi bir başlık taşıyan panel, konuşmacılardan Eyşan Özhim’in ‘temizlikçi kadın’ kılığına girerek gelişiyle anılır oldu. Ondan sonra gel de “Kadınlar oyalanıp eğleniyorlar” diyen erkeklere kız...

Haberin Devamı

Nedir bu makyaj, şaka mı?
Her tarafı ayrı dökülen ödül töreninde, ‘dayak yemiş kadın’ kılığında, yüzünü gözünü morartıp ödül vermeye çıkan Gül Erda’ya ne demeli? “Beni bu hale bir erkek getirdi: Corci” gibi bir açıklama eşliğinde güya kadına şiddete dikkat çekilmiş oluyor. Nedir bu, şaka mı? O yüzü görüp de “Haa, kadına şiddet kötü bir şeymiş sahiden” diyecek bir insanoğlu olamayacağına göre, ne diye ciddi bir durumu parodiye dönüştürüyoruz? Bir şeye ‘kadın eli’ değmesi bu anlama mı geliyor?
Zaten biz körüklemesek de, genel algı kadına dair her şeyi ‘hafife almak’ üzerine. Bu seneki yarışma sonuçlarının medyaya yansıyışına bakınız, sürekli bir ‘Kadındır, bu kadar anlar, aklını devreye sokamaz, duygularıyla hareket eder’ vurgusu ve 23 Nisan’da bir günlüğüne koltuğa oturtulmuş çocuk muamelesi mevcut. Sanki bunlar sinemayla ilgileri olduğu için değil, sırf kadın oldukları için oraya konmuş insanlar. SİYAD jürisinin kararı bile, yakınımda oturan bir sinema yazarı arkadaşım tarafından “Kadından jüri yaparsan duygularına yenilir işte” şeklinde yorumlandı.
Ama yine iğneyi kendimize batırmalı, sunucu Berna Laçin habire “Çok merak ediyorum, acaba kadınlar hangi erkek oyuncuyu seçti? Kadın gözüyle hangi erkek beğenildi?” ‘şakalarını’ patlatırsa, seçilen Erdal Beşikçioğlu olduğunda da mırıldanmaları susturamıyoruz tabii. Sanki bu bir mankenlik yarışması. Ne o jüri hak ediyor bu muameleyi, ne tartışılmayacak kadar iyi bir oyuncu olan Erdal Beşikçioğlu.

Haberin Devamı

Jüri de kararıyla tüy dikti
Neticede, irili ufaklı parodileri, belli ki daha uzun süre tartışılacak sonuçlarıyla ‘Kadınların Portakalı’ kadınlara hiç yaramadı. Hiç kimsenin ‘en iyiler’ listesinde yer almayan bir filme birincilik ödülü vererek, jüri de üstüne tüy dikti. ‘Kadınlar Jürisi Özel Ödülü’ gibi icat edilmiş bir ödülle teselli edilmeyi reddeden Ümit Ünal’ın sert bir çıkışla açtığı yoldan daha çok geçen olacak belli ki. 48. Altın Portakal’dan geriye de bu cümle kalacak gene: “Kadından jüri olmaz, olursa duygularına yenilir...”

KADINDAN JÜRi YAPARSAN...

‘ZENNE’Yİ BEKLERKEN

En iyi film ödülü kime giderse gitsin, 48. Altın Portakal’ın tartışmasız yıldızı, Caner Alper ve Mehmet Binay’ın ‘Zenne’si oldu. 26 yaşında babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız’ın, medyada ‘Türkiye’nin ilk eşcinsel namus cinayeti’ olarak yer alan hikayesi, vicdanı olan herkesi derinden etkiledi. Bir de samimiyetle, yüreklice anlatılmış, kusursuz oynanmıştı. RTÜK’teki beyler “Ben gay’im” cümlesini ‘gay küfürdür’ diye sansürlerken bu konuda konuşulamayan pek çok şeyi büyük cesaretle ortaya koyuyordu. Ve birçok filmi “Ben bunu çoluk çocuğumla izleyemem” diye protesto eden izleyici de bu dokunaklı hikayeyi sahiplendi. Umuyorum gösterime girme konusunda da şansı açık olur. Her şeye rağmen ‘Zenne’ gibi bir film yapılabiliyorsa ve izleyiciyle buluşabi-liyorsa hâlâ umut vardır çünkü...