Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aslında ne olacak, kadınların bir bölümü erkeklerin olduğu yerde mayoyla güneşlenmekten, denize girmekten rahatsız oluyorsa, sadece hemcinslerinin arasında rahat ediyorlarsa bir kadınlar plajı da olabilir... Var da nitekim muhtelif şehirlerde, yeni bir şey değil.
Hal böyleyken...
Antalya’da açılan plaj, Antalya Halkevi üyelerini rahatsız etmiş, onlar da piknik alanında kadınlı erkekli toplanıp önce halay çekmiş, sonra da hep birlikte denize girmişler.

BASKIN YOK
Öyle bir takım yerlerde yansıtılmaya çalışıldığı gibi “Kadınlar Plajı’nı basmaları” diye bir şey söz konusu değil, kendi ‘karma’ alanlarında hep beraber denize girmişler, o kadar.
Peki bu niye bu kadar mesele oluyor? Birilerinin de böyle bir eylem yapma hakkı yok mu mesela?
Vay efendim, Kadınlar Plajı’na neden karşı çıkılıyormuş... Hep bu CHP kafasıymış...
Yeni Şafak yazarı Sevda Türküsev, Kadınlar Plajı meselesini meclise taşıyan CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka'ya “Siz hangi halkın milletvekilisiniz?” diye soruyor, “Bu ülkede sadece tesettürlü değil, başı açık kadınların da bikini-mayo giyerek erkek önüne çıkmadıklarını bilmeyen bir milletvekili!”
İşte mesele tam da burada... Bir özgürlüğü savunurken bir diğerini hor görmekte... “Bu ülkede kadınlar bikini mayo giyerek erkek önüne çıkmazlar” nasıl bir iddia? Bu belli ki benim bildiğim ülke de değil... Çünkü ben çocukluğumdan beri bikini-mayo giyilip kadınlı erkekli denize girildiğini görerek büyüdüm.
Dediğim gibi, herkes böyle olmak zorunda değil; aksini tercih eden kadınlar için bir plaja karşı çıkılmamalı ‘normal’ koşullarda...
Peki neden karşı çıkılıyor dersiniz?
Acaba bir süredir ‘kızlı erkekli’, ‘kadınlı erkekli’ sözcük ikilisine adeta ‘lanetli’ bir anlam yükleniyor olmasından olabilir mi?
Bir takım belediyeler el ele tutuşan gençleri ‘uyarma’ hak ve yetkisini kendilerinde gördüklerinden olabilir mi?
Karadeniz’in bin yıllık horonu bile ‘kadınlı erkekli’ yapılması günah bir şey gibi sunulmaya başladığından olabilir mi? Artık bütün bu uygulamalardan insanlara gına geldiğinden olabilir mi?

ÖZGÜRLÜĞÜN SONU
Üç gün sonra o ‘özgürlüğün’ bir baskıya dönüşmesi endişesinden olabilir mi peki? Kadınlar Plajı’nı tercih etmeyen kadınlara ‘bu zaten orasını burasını göstermeye meraklı’ damgasının vurulacağı korkusundan misal? Hatta plajda tacize uğrayan bir kadın şikayetçi olduğunda; polisin, hakimin dönüp “Sen de erkeklerin içinde denize girmeyeydin” diyebileceği korkusundan?
Ne dersiniz?

Haberin Devamı

NEŞE, DERT, AŞK...

Haberin Devamı

Devlet Tiyatroları’nın sezon programının açıklanmasının bu kadar heyecan yarattığını neredeyse hiç görmemiştim. Herhalde bir sebebi de; kuruma ‘ha kapandı, ha kapanacak’ gözüyle bakıp, gelecek her haberi endişeyle beklememiz olsa gerek... Ama asıl sosyal medyayı sallayan, bu yıl sahneleneceği açıklanan bir oyun oldu: Şirin Aktemur Toprak'ın yazdığı ‘Neşe, Dert, Aşk’...
Adından tahmin edileceği gibi Neşet Ertaş’ın yaşamını ve felsefesini konu alıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda kasımda başlıyor.
Umut Toprak sahneye koyuyor, Neşet Ertaş’ın türkülerinin sahnede canlı olarak icra edileceği, dört oyuncunun rol alacağı bir oyun, henüz kadro belli değil.
Dediğim gibi öyle bir heyecan yarattı ki açıklandığı anda, “İşte bu” dedim... “Efendim oyunlar halktan kopuk, yerli yazarlara ağırlık verelim” diyerek binlerce kez aynı tarihi şahsiyetlerin kahramanlıklarını anlatan hamasi oyunlar sahneleyerek halka ulaşılmadığını görüyoruz yıllardır.
Gerçekten bu toprağın sesi, nefesi olan Neşet Ertaş da bu anlamda en doğru seçimlerden biri... Belli ki bu yılın en çok izlenen oyunlarından olacak... Umarım oyunun kendisi de isminin hakkını verir...
Şimdiden yolları açık olsun diyorum...