Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Orhan Pamuk’un Hürriyet Pazar röportajında söylediklerine Robert Kolej’in ya da oradan gelip geçmiş öğretmenlerin alınmasına gerek yok. Yazarın söyledikleri, ezbere dayalı eğitim sistemimizin doğal bir sonucu

Orhan Pamuk’un Hürriyet’ten Çınar Oskay’a verdiği röportajın üzerinden 4 gün geçti, yankıları dinmedi. Özellikle Türk eğitim sistemine, edebiyat derslerinde okutulan kitaplara dair söyledikleri tartışılıyor... “Bu kitaplar bana ne öğretti? Edebiyatçı olmama nasıl yardımcı oldu?” sorularını soran bir makale yazmayı düşündüğünü söylüyor, Pamuk. Bu herhangi bir okulun, Pamuk’un mezunu olduğu Robert Kolej’in ya da oradan gelip geçmiş öğretmenlerin alınması gereken bir soru değil ki... Eğitim sistemimizin, evet Orhan Pamuk’un dediği gibi ezbere dayalı eğitim sistemimizin doğal bir sonucu...
Ben kendi Galatasaray Lisesi’nde geçen öğrencilik deneyimime dönersem... Türkiye’nin en seçkin okullarından birinde okumama rağmen, birçoğumuz gibi ben de edebiyat deyince o Çınar Oskay’ın sorduğu “failatün failün”lerin, ana fikrinin çıkarılması gereken aynı sıkıcı okuma parçalarıyla vasat şiirlerin anlaşıldığı yıllar geçirdim. “Müfredat” denen şeyde onlar vardı çünkü.

Haberin Devamı

“Hoca bizi ÖSS’ye hazırla!”
Sonra bir mucize oldu, okulumuza bir edebiyat öğretmeni geldi, Oya Adalı, “üniversite hocasıymış” söylentileriyle birlikte. O zaman çok gözümüzde büyütüyoruz üniversiteyi tabii... Ama gelen hoca da büyüttüğümüz kadar var. Ezberle filan işi yok, okuduğumuz şeyi hap gibi yutmamızı istemiyor, soru soruyor, sorduruyor. Her hafta bir kitap okuyalım, okuduğumuzu sınıfta tartışalım istiyor. Ders kitabının sınırları içinde kalmıyor, edebiyatın zengin sularında yüzdürmeye çalışıyor bizi. Adalet Ağaoğlu’nun “Bir Düğün Gecesi”, “Ölmeye Yatmak”, “Hayır” üçlemesi üzerine bir ödev yapıyorum ben, örneğin. Edip Cansever’ler, Gülten Akın’lar okunuyor sınıfta. Benim için rüya gibi bir dönem. Ama ne oluyor? Bütün hayatını iki sene sonra gireceği üniversite sınavına endesklemiş (tabii ki buna mecbur olan) ve o güne kadar başka bir sistem görmemiş arkadaşlarımızın çoğunda infial yaratıyor bu durum. “Hoca, bizim vaktimiz yok her hafta bir kitap falan okumaya, sen bizi ÖSS’ye hazırla” cümlesini kulaklarımla duymuşumdur.
Sonrası, bizim gibi gerçekten onun öğreteceklerine meraklı olanlar yapıştık Oya Adalı’nın eteğine, birebir sohbetlerle bir edebiyat eğitimi almayı başardık, evet. O bizim şansımızdı. O döneme denk gelemeyen şanssız bir Galatasaray mezunu ise pekala okulda edebiyat adına pek bir şey öğrenmediğini söyleyebilir, o da doğru söylüyordur...

Yıldız ile Haldun aynı sahnede
Tiyatro sezonundan haberler geliyor, birer birer... Merak ettiklerimiz var, şimdiden. Bunlardan biri de, Tiyatro Kedi’de hayatlarında ilk kez beraber sahneye çıkacak olan Yıldız Kenter ile Haldun Dormen’in oyunu... Meğer 60 yıllık sahne hayatlarının 6 yılını Dormen Tiyatrosu’nda birlikte geçirmelerine rağmen hiç aynı sahneyi paylaşmamışlar. Hakan Altıner de Fellini’nin “Ginger ve Fred”ini onlara uyarlayarak bu iki usta ismi buluşturmaya karar vermiş. 15 Kasım’da Zorlu Center’da başlayacak “Yıldız ile Haldun”... İçinde ikisinin unutulmaz oyunlarından sahneler de yer alacak. Tiyatro tarihi gibi bir oyun olacak belli ki...