Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Her adımını attığında züccaciye dükkanına girmiş fil gibi sağı solu deviren, karşısındakinin gömleğine çay döken, olmadı üzerine kusan... Nerede ne diyeceği asla kestirilemeyen ama zaten “Burası yeri mi, zamanı mı?” gibi hesaplamalara girmeden aklına geleni hop diye ağzından çıkarıveren kızlar...

Aslında ‘kız çocukları’. Çünkü bu kadar delişmen, bu kadar patavatsız, bu kadar deli dolu olup yine de sevimli bulunan canlılar çocuklardır. “Dur, koşma çocuğum, vazoyu kıracaksın” dersiniz, kırdığı zaman “Ben sana demiştim” diye azarlarsınız, falan. Ama onu kadın yerine koyup aşık olmazsınız herhalde.

Haberin Devamı

Yaz dizilerindeki ortak nokta

Televizyon dizilerimizde son dönem ‘trend’i bu. Aslında ‘Güllerin Savaşı’yla başlamıştı. Orada bir tane gerçek ‘kadın’, bir tane de ‘kız çocuğu’ arasında çocuğu seçen bir doktorumuz vardı. ‘Gülru’nun afacanlıklarını hoşgörü dolu tatlı bakışlarla izliyordu.

Şimdi romantik komediye yüklenen yaz dizilerinde de durum bu. Bir tane yakışıklı ama aşırı ciddi, maksimum derecede suratsız, aksi genç adam, bir tane de afacan genç kız.

Zaten adam o kadar ciddi ki, kıza da başka şans kalmıyor, şirinlik yapacak mecbur ki iletişim kurabilsin.

Adamdaki bu ağzını bıçak açmayan hal, nedense bütün kadınlar tarafından ‘cool’ bulunduğu için mutlaka etraflarında hoş kadınlar cirit atıyor, ama onun yüzünü bir tek bu çılgın kız güldüre- biliyor.

O da tabii bıyık altından belli belirsiz bir gülümsemeyle.

Erkek dediğin kahkahayla gülecek değil ya. Ağır olacak illa. Sıkıcılık derecesinde. ‘Kiralık Aşk’ta bu formül son derece başarılı işliyor, çünkü ‘Defne’yi oynayan Elçin Sangu son derece güzel, alımlı bir genç oyuncu ve gerektiğinde içinden hayran olunabilecek bir prenses çıkabiliyor.

‘Ömer’ (Barış Arduç) de suratsız ve ciddi olmasına rağmen içinde hoş bir romantik taraf olduğuna inandıracak ipuçları veriyor, ayrıca bir sanatkar yanı var. Sonra en sevdiği film ‘Aşk ve Gurur’. İçinde bulunduğu moda dünyasına aykırı bir duruşu olduğu düşünülüp sevilebilir, yani, tek numarası suskunluk değil.

Haberin Devamı

Yaşayan erkek olsa fena mı olur?

Ama ‘İlişki Durumu: Karışık’ta aksi falan değil, düpedüz kaba bir adam var karşımızda. Berk Oktay’ın oynadığı ‘Can’, tatlı bir yanına rastlamadığımız, şu ana kadar sadece zorbalıklarını gördüğümüz, karşısındakileri insan yerine koyduğuna dair hiç renk vermeyen ünlü bir oyuncu.

Hele hele esas kızımız ‘Ayşegül’e (Seren Şirince) davranışları, ‘insan insana bunu yapmaz’ dedirtecek cinsten.

‘Ayşegül’ de sahip olduğu tek şey olan ana babasından kalan evi de en yakın arkadaşım dediği insanların üçkağıdıyla kaybetmiş, insanda önüne bir kap yemek koyma isteği uyandıran, yavru kedi gibi bir kız.

Nasıl olacak da bu ‘evlat olsa sevilmez’ türünden adamla parkta oynasa daha iyi olacağını düşündüren zıpzıp kız

çocuğundan bir aşk hikayesi çıkacak, merakla beklemekteyim.

Ayrıca bir soru: Nedir bu bir sebeple yaşama küsmüş, ağır, oturaklı erkeklerle onları hayata döndürmeye çalışan neşeli kız klişesi? Bir tane de konuşan, gülen, yaşayan erkek karakter olsa fena mı olur? Hatta onlar da sarsaklık yapabilirler, sorun yok, karizmaları çizilmez (Hatırlatırım, türün en baba oyuncularından Hugh Grant gibi mesela).

Haberin Devamı

‘Romantik komedi’ türünün hem romantik hem komik rolünü kızlar üstlenmek zorunda mı yani?