Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sıcak şarap ve  akustik caz


Kaktüs de sigara yasağından sonra bütün mekanlar gibi dışarısı kalabalık, içerisi tenha bir yer oldu çıktı.


Perşembe akşamı Cihangir Caddesi'ndeki Kaktüs'e gidenleri bir sürpriz bekliyordu. Mekanın, semtin nispeten sakin caddelerinden birinde gizlenmiş, renkli ampullerle aydınlatılmış gizemli siluetine çok uygun bir sürpriz: Usta gitarist Sarp Maden, kontrbasta Matt Hall ve saksofonda Engin Recepoğulları'ndan akustik caz ziyafeti.
Gidenleri diyorum ama bahse girerim o gece orada olanlardan durumun farkında olmayanlar bile vardır. Çünkü Kaktüs de sigara yasağından sonra bütün mekanlar gibi dışarısı kalabalık, içerisi tenha bir yer oldu çıktı. Onun için haber veriyorum: Kapı önünde sobalar yanar ve soğuk işlemeyen ateşli bünyeler mütemadiyen tüterken, içeride Sarp Maden ve arkadaşları çalıyordu. Biz aldık sıcak şaraplarımızı, bunun o geceye uyacağı inancıyla, ve geçtik ön masaya. Anlatılacak gibi değil, bir perşembe gidilip yaşanması gereken bir deneyimdi. Çünkü şimdilik her perşembe saat 22.00 itibariyle oradalar.
Mekanın kedilerinden Kaan, Sarp Maden'in ayaklarının dibinde yerini alıp öyle bir dikkatle dinledi ki müziği, kedi - caz ilişkisiyle ilgili bütün söylenenleri bir kez daha hatırladım. Kediler cazdan anlıyor kesin.
Ve gecenin sürprizi, masadan bir koşu fırlayıp ışıl ışıl bir sesle 'Dindi'yi söyleyip yerine oturuveren Şevval Sam oldu. Ani bir kararla, sözleri telefonla Sibel Köse'ye teyit ettirerek, provasız çıkıp öyle bir söyledi ki inanılır gibi değil.
Ve bir haber, Sarp Maden - Şevval Sam sürprizleri devam edecek. Hem Kaktüs'teki caz gecelerinde, hem de bugün yarın Kalan Müzik etiketiyle çıkacak olan yeni Sarp Maden albümünde.


Yolun ortasına park edin!
Geçen gece Arnavutköy'de bir arkadaşımızın evine gidiyoruz. Bir bakıyoruz sokağın ortasında cip duruyor. İçinden bir çift iniyor, kapıları kitliyorlar. "Park mı ediyorsunuz?" diye soruyorum hayretle. "Evet, ne var?" diyor kadın. "Yolun ortasına?" diyorum. "Evet, burada böyle" diyor, "Bakın, herkes öyle yapıyor."
Kalakalıyoruz arkadaşımla. Kızamıyorsun bile, öyle bir saçma durum. "Siz de şuraya bırakıverin" diye sokağın çıkışını gösteriyor beyefendi, "Ben çıkmayacağım. Ama yanınıza da biri gelip bırakabilir, hiç çıkamazsınız o zaman..."
Sükunetlerini anlatamam. Dünyanın en normal şeyi arabaların sokağın ortasına park etmesi, insanın geri döndüğünde çıkıp çıkamayacağını bilmeden huzur içinde evine gitmesiymiş gibi.
Arnavutköy ahalisini bu hale getiren belediyeyi, değnekçileri, kahyaları kutlarken, o semte yolunuz düşecek olursa arabanızı yanınıza almamanızı hararetle tavsiye ederim. Girdiğiniz sokaktan çıkamayabilirsiniz.