Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Genç bir erkek olsanız, anneniz abinizle sizi tek başına büyütse, şimdi 69 yaşında ve yalnız olsa ne düşünürsünüz?
Onun yalnızlığını dert edinir misiniz? Yoksa zaten normali bu mudur? Yani anne dediğin hayatını çocuklarına adamış varlıktır, hele hele 70’ine geldiyse artık bize düşen de onun ‘sonbaharında’ rahat etmesini sağlamak mıdır?
Aşk mı dediniz? Daha neler! Biliyorsunuz “40’ından sonra...” ile ilgili değerli atasözlerimiz var... Gerçi onlar da erkekler için değil mi? 70 yaşında bir kadın, hem de kutsal bir anne için ne aşkı? Hayır torun sevgisi neyine yetmiyor?
O şahane filmi izleyebildiniz mi bilmiyorum. İzleyemediyseniz hemen internetten bulun izleyin: ‘Looking for Adam’ adı; Alex ‘Adam’ı aramak’. Alex Lyngaas adında Norveçli bir sinemacı; sevmeyi, sevilmeyi hak eden bir kadın olduğuna inandığı annesinin yalnızlığına son vermek için bir film hazırlamış. Aslında önce sosyal medyada bir hesap açarak başlamış işe... Ama annesinin yaşadığı birkaç hayal kırıklığının ardından doğru yolun onun ne şahane bir kadın olduğunu, bildiği en iyi yolla anlatmak olduğuna karar vermiş. Ve bir yıl gizli gizli bu filmi hazırlamış, bir Anneler Günü hediyesi olarak.

Senaryo ezber bozuyor
“Annem çok güçlü bir kadın” diyor; “Hep çocuklarını ön planda tuttu, fedakarlık yaptı.” Buraya kadarı çok tanıdık. Evet, “Analar çeker yükü, kimsenin bilesi yok” şarkısında olduğu gibi... Ama sonrası ezber bozuyor işte; “Şimdi sıra bende. Onu hak ettiği gibi sevecek birini arıyorum.”
Ve filminde bir anne anlatıyor, aklı olan adamın hemen koşa koşa gidip Eva’yı bulması lazım. Eva 1946 doğumlu, Çek asıllı bir kadın. 1968’de Amsterdam’a kaçmış, orada Norveçli kocasıyla tanışıp iki erkek çocuk doğurmuş. Ayrıldıktan sonra tekrar aşık olmuş, ama sevdiği adam bir ailenin sorumluluğunu almak istemediği için oğullarıyla yalnız bir hayatı seçmiş. Sonra tekrar evlenmiş, 20 yıl evli kalıp boşanmış.

Ununu eleyip eleğini asmıyor
Neşeli bir hayatı var. Tenis oynuyor, kayak yapıyor, yüzüyor, bikinisini giyip kayalarda güneşleniyor, yoga yapıyor, seyahatten, sanattan hoşlanıyor, kahkahalarla gülüyor ve dans ediyor. İzlerken sizin içinize yaşama sevinci doluyor, öyle bir kadın... Ve en şahanesi, aşktan vazgeçmiyor... Ununu eleyip eleğini asmıyor. “Amaan, benden geçti bu yaştan sonra...” demiyor... Öyle demediği için de geçmiyor işte.
Şimdi oğlu Alex’in filmi bütün dünyayı dolaşıyor ve Eva’ya her gün Adam adaylarından epostalar geliyor. “Filmim annemin aşkı bulmasını sağlarsa şahane” diyor Alex; “Ama olmasa bile şimdi her gün eposta kutusunu açtığında ne kadar çok insanın onu sevdiğini görüyor, bu da bir şey.”
Annesi için aşkı arayan bir oğul... Fazla mı geliyor düşününce? ‘Ahlak elden gider’ mi, Türk aile birliği temelinden sarsılır mı, düzen bozulur mu, oğullar annelerinin azize değil kadın olduğunu kabul ederse? Filmlerde bile belli bir yaştan sonra cinsiyetsiz kabul edilen kadınlar 70’lerinde hayatlarının aşkını bulma umudunu yitirmezlerse... Kıyamet kopar mı acaba?