Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ÜRKÜTÜRKEN DÜŞÜNDÜREN  RESiMLER

Galeri x-ist’in kapısından biraz korkarak girdim, itiraf etmeliyim. Çünkü daha önce Milliyet Sanat dergisini hazırlarken bazılarının fotoğraflarını görüp ekranın karşısına çakılı kaldığım resimlerinin kendileri kim bilir nasıl bir etki yaratacaktı üzerimde, bilemiyordum.
Bir garip dünya, Bahadır Baruter’in resimlerinde kurduğu... Aslında böyle deyip de kurtulunacak gibi de değil, çünkü fantastik bir dünyayı resmediyormuş gibi görünürken, bütün yaptığı evlerimizin içine girip görünen ‘mutlu’ aile tablolarının yaldızlarını kazımak... Ne çıkıyor altından?
Gelecekte kendilerininki gibi kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyen aileler kuracak olan kız çocukları, koca bir gergedanın işgal ettiği, bir yatağın başında yüzlerinde savaş boyalarıyla kurban törenine hazırlanan karı kocalar, evin karanlığında zayıf bir mum ışığıyla aydınlanmaya çalışırken kendini mutlu olduğuna ikna eden anneler... Ve aklarını kan bürümüş ürkütücü bakışlı koca gözler... Aksi gibi de gözünüzün tam bebeğine dikilmiş durumdalar, kaçıramıyorsunuz bakışlarınızı...

SORULARIN CEVABI YOK
Serginin adı ‘Evim Güzel Evim’... Daha önceki sergisinin adı da ‘Senin Ailen Bir Yalan Yavrum’dı Bahadır Baruter’in... Anlaşılacağı gibi insanların kendilerini yalnızlıktan korumak için inşa ettikleri hapishanelerle, bu dört duvar arasında mutlu aile masalları yazmaktaki inatlarıyla derdi var... O kutsal duvarlar arkasında ne dayaklar, ne tacizler, ne cinayetler, ne mutsuzluklar, ne kalabalık yalnızlıklar yaşandığını ifşa etmek istiyor.
‘Peki ne öneriyor karşılığında?’ diye sorarsanız, “Resmini yapıyorum sadece” diyor, Vatan’dan Özlem Öztürk’e; “Doktor değil hastayım çünkü ben de.” Ve en az resimleri kadar çarpıcı başka cümleler kuruyor: “Doğadan ve birbirimizden korktuğumuz için ev denen sığınakları inşa ettik. Yalnızlıktan korktuğumuz için önce dip dibe, sonra üst üste istiflendik. 18. kattaki sığınağımızı sahte çiçeklerle süsleyip, bitki desenli perdelerle sımsıkı örttük birbirimizin gözlerini.”
Bizim dizilerden, filmlerden hemencecik inciniveren, bu yüzden resmi makamlarca korumaya alınan ‘aile kurumumuz’u mercek altına alan, adam akıllı da sallayan resimler, Bahadır Baruter’inkiler. Tahmin ettiğim gibi de insanı sarsan, sersemleten, ürküten ve düşündüren resimler... Yalnız kalmamak, ‘norm’lara uymak, aykırı kalmamak, toplumun bizden beklediklerini yerine getirmek uğruna nelere eyvallah diyor, biricik hayatımızı nelere teslim ediyoruz...
Yapayalnız kalalım demiyorum, buna karşılık... Sadece neyi seçtiğimizi bilelim... Bahadır Baruter’in dediği gibi evlilik bir şirket, ev de onun ofisi ise, belediyeye haber verip bir anlaşmaya imza atarak bir ömür bir ofisten ötekine gitmeyi mi taahhüt etmiş oluyoruz acaba? Yoksa bir arada olmanın tek bağlayıcı tuğlasının sevgi olduğu bir formülü var mı?
Bahadır Baruter’in olağanüstü resimlerine bakarken bu sorular dolanıyor kafamda... Cevap? Yok... Ben de doktor değilim neticede...

Haberin Devamı

BU FİLME DESTEK OLABİLİRSİNİZ

Haberin Devamı

Bugün, perdede görmeyi çok isteyeceğim bir hikayeyle karşılaştım: İsmi ‘Toz Bezi’. Yani çekilip bittiği zaman adı bu olacak. Yazar ve yönetmen Ahu Öztürk, çocukluğunda İstanbul’a ziyarete geldiği teyzesinin ‘gündelikçi’ olduğunu ve bunun ‘utanılması’ gereken bir sır olduğunu öğrendiği andan yola çıkarak yazmış, senaryoyu.
Evlere temizliğe giden, hayata ve şehre tutunmaya çalışan iki kadının hikayesini anlatmak istemiş. Beni en çok ilgilendiren yanı da, kadınların çoğunlukla tuzu biberi, süsü, çiçeği ama en iyi ihtimalle ‘yardımcı karakteri’ olduğu sinemamızda, kadınlar tarafından yapılıp kadınları anlatacak bir film olması.
Nazan Kesal, Asiye Dinçsoy, Serra Yılmaz ve Didem İnselel’in oynayacağı filmin çekimlerine 21 Mayıs’ta başlanacak ama tamamlanmak için sizin, benim, bizim desteğimize ihtiyacı var. İndiegogo sitesine (https://www.indiegogo.com/projects/dust-cloth-toz-bezi-pacike-toze#pledges ) girerseniz, hem projeye dair daha çok bilgi edinebilir, hem de belki destek
olabilirsiniz...