Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dot’un yeni oyunu ‘Süpernova’ nefes kesiyor. Sade, küçük bir hikaye, daha ziyade fiziksel bir performans. Ünlü bir boksör olduklarında kazanacaklarının hayaliyle bütün yoksunluklarını ve yoksulluklarını unutan çocukların 70 dakikalık performansını gözümü kırpmadan izledim

“Hayat, biz gecenin en parlak yıldızı olmaya giden saplantılı yolda ilerlerken, o yolculukta, o dakikalarda, o esnada oluşur...” Daha nasıl söylenebilir hayatın ‘aslında’ ne olduğu... Bu kadar basit, bu kadar yalın... Hayat bu kadar bilinmez bir şey, bu kadar hesaplanamaz, tahmin edilemez...
Dot’un sahiden uzun, bizim ülkemizde mümkün olamayacak kadar uzun süre beklenen oyunu ‘Süpernova / Beautiful Burnout’un yazarı Bryony Lavery’ye ait cümle. Kendisine aşinayız, Dot’un açılış oyunu ‘Frozen’ da onundu. Bu kez öyle derin psikolojik çözümlemeleri, çok fazla ‘cümlesi’ olmayan bir oyunla karşı karşıyayız. Sade, küçük bir hikaye, daha ziyade fiziksel bir performans.
Kafayı yıldız olmaya takmış bir grup genç... Yoksul ailelerin çocukları... Çıkışı boksta bulmuşlar, kendilerini öldürürcesine, birbirlerini parçalarcasına çalışıyorlar. Bir gün biri profesyonel olma şansını yakalayacak, ama hangisi? Rakibini sinirini bozarak önce psikolojik olarak çökerten Ajay mi(Cemil Büyükdöğerli), hırs küpü Neil mi (Tuğrul Tülek), yoksa aralarına en son katılan ama ‘doğuştan boksör’ Cameron mu (Hakan Kurtaş) mı? Belki aralarındaki en ‘sert’ ve ‘acımasız’ boksör olan Dina’nın (Pınar Töre) kadın olduğu için, Ainley’in (Emre Yetim) de performansı diğerlerinden düşük olduğu için şansı yok. Antrenörleri Bobby (Ünal Silver) gerçek bir diktatörlük kurmuş durumda, sözleri emirdir, sorgulanamaz. Orada tanrı odur, nokta. Bir de Cameron’ın annesi (Berrak Kuş) var, oğlunun bu tehlikeli sporu yapmasına izin verdiği için habire vicdanıyla ve hayali bir hakimle hesaplaşan... Ama nasıl tutsun bu ‘kaynayan kanı’ evde? Hiç değilse nerede olduğunu biliyor, öyle bir tesellisi var...

Haberin Devamı

Nefes kesiyor
Ünlü bir boksör olduklarında kazanacaklarının hayaliyle bütün yoksunluklarını ve yoksulluklarını unutan çocuklar ‘o parlak yıldız’ olmaya doğru saplantılı bir şekilde ilerlerken işte, hayat da boş durmuyor, oluşuyor da oluşuyor.
‘Süpernova’ her şeyden önce ‘nefes kesen’ bir oyun. Öyle bir hazırlanmış ki ekip, oyuncuların her biri üst düzey birer sporcunun enerjisine sahip. Bir buçuk yıldır boks çalışıyorlar, dile kolay. Tiyatro için bir buçuk yıllık prova ve antrenman bizde pek eşine rastlanır bir durum değil, malum. Sadece boks değil, dans eğitimi de almışlar, Tan Temel ve Sernaz Demirel’den. Ve ikilinin koreografisi hayranlık uyandırıcı. Uygur Yiğit’in müziği de öyle.
Murat Daltaban oyunculuğu ikinci plana alıp rejiye yöneldiğinde biraz üzülmüştüm doğrusu, onu sahnede izlemeyi çok seven biri olarak. Ama gitgide bu tercihinin tiyatro için önemli bir kazanç olduğuna inanmaya başladım. ‘Süpernova’ gördüğüm en yetkin rejisi ve belli ki bu böyle yükselerek devam edecek.
Oyuncular sadece iyi boks yapıp dans etmiyor, her biri artık alışık olduğumuz başarılı performanslarını artırarak sürdürüyorlar. Özellikle Pınar Töre’den gözümü alamadığımı söylemeliyim, inanılmazdı.
Dekor tasarımı olması gerektiği gibi çok sade, Barış Dinçel’e ait, ışık Yüksel Aymaz’a, ki oyunun duygusuna katkısı büyük, kostümler Umut Eker imzalı. Her şey tepeden tırnağa çok özenli, tam Dot işi. Boks gibi zerre kadar ilgi değil, aksine tepki duyduğum bir spora dair 70 dakikalık bir performansı gözümü kırpmadan izledim, hatta boks-dans sahneleri daha uzun olsaydı istedim.
Son bir söz de salona. Mısır Apartmanı’ndaki ilk yerini tamamen bırakıp Maçka G-Mall’a konuşlanan, giriş katındaki kafeyi de Popup adıyla işletmeye başlayan Dot, şimdi de ikinci kattaki 7 numaralı sinemayı alıp çok güzel bir tiyatro salonuna dönüştürmüş durumda. ‘Süpernova’yla yeni salonun gelişi kutlu olsun...