Cadde'nin Patisi

Cadde'nin Patisi

itir.ilgaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

14 Şubat sabahı Efe’yi kaybettim. Yani kelimenin tam manasıyla. Oğlanı şöhret yapayım derken telef ediyordum. Çok pişmanım!

Evvelki hafta çok izlenen bir dizinin ekibinde çalışan arkadaşım çekilecek sahne için kediye ihtiyaçları oluğunu söyledi. Hemen benimkilerin resimlerini gönderdim ve yalvardım. Efe seçildi. Yani aslında Simba seçildi de. Efe’yi de beğendiler. “İkisini de getir” dediler. Çok sevindim.
Set günümüz 14 Şubat. Saat 9.30’da orada olacağız. Efe’yle Simba’nın olacaklardan haberi yok tabii. Sabah kalktım. İkisini de birer kutuya tıktım. Ellerimde kutular,
omuzumda çantalar asansöre bindim. Zemin kata gelince Simba’yı daha ağır diye apartmanda bıraktım. Efe’yle dışarı çıktım. Arabaya bir metre kala kutunun kapağı açıldı. Ve Efe yere düştü. (Atladı diyemeyeceğim çünkü hayvan neye uğradığını anlayamadı). Birkaç saniye içinde de bahçeye girdi ve kayboldu. (Bahçe dediğim yer de dört kat derinliğinde, sarmaşıklarla kaplı bir yamaç ve beş blok genişliğinde bir binayı çevreliyor). Bense ayağımda, çok lazımmış gibi, topuklu ayakkabılar, donmuş bir şekilde kalakaldım. Halbuki at elindekileri, çıkart ayakkabılarını fırla arkasından… Gaflet işte.
Sonraki beş gün Efe’yi arayarak, aramadığım zamanlarda dürbünle bahçeyi gözleyerek ve tabii ağlayarak geçti. Artı korkunç bir vicdan azabıyla. Ne yemek, ne içmek, ne uyumak… Hava buz gibi, yağmur yağıyor. O kalorifer üzerinde, yorgan içinde yatan hayvan dışarıda. Bir de öncesinde espri yapıyordum “Bugüne kadar ben onlara baktım, şimdi para kazanma sırası onlarda” diye. Utanç verici…
İyi haber pazartesi ben işteyken geldi. Komşumuz bahçede görüp annemi aramış. İkisi birlikte yakalamışlar. Efe yorgundu, üşütmüştü. Hemen tedaviye başlandı. Çektikleri yetmemiş gibi bir de günlerce iğne oldu benim yüzümden. Hâlâ hapşırıp duruyor. Ne umuyordum bilmiyorum televizyonda görünce ne olacaktı yani? Oysa şimdi düşününce eminim ki sete gidebilmiş olsaydık daha kötü şeyler olacaktı. Onca insan, spotlar, bağırış çağırış. Efe’nin de Simba’nın da ödü kopacaktı. Hatta belki orada kaçacaklardı. Tekrar söylüyorum: Pişmanım! Siz siz olun kedinizi kutuda taşırken kapağını iyi kontrol edin ve asla kendi hevesiniz için onların rahatını kaçırmayın. Üzülen siz oluyorsunuz.

Haberin Devamı

BRAVO YEDİTEPE

ŞÖHRET UĞRUNA

Haberin Devamı

Yeditepe Üniversitesi Gazetecilik, Reklam Tasarımı ve İletişim bölümleri öğrencileri, barınaklara yardım toplamak için bir proje başlattı. Kampüsün maskotu Kahve’nin ağzından yaptıkları çağrı aslında sadece Yeditepeliler değil hepimiz için: “Yeditepeli, eğer bu yazıyı okuyorsan sesimi duymuşsun demektir. Arkadaşlarımın ve benim yardımlarına ihtiyacımız var. Barınaklar geceleri çok soğuk oluyor, çok üşüyoruz. Battaniyelere ihtiyacımız var. Burada çoğumuz aç uyuyoruz. Kuru ekmek, süt, makarna, kuru mama olsa karnımız doyuyor. Burada gazeteler yataklarımız oluyor. Gazetelere ihtiyacımız var. Her şeyden öte senin gibi insanların sevgisine ihtiyacımız var. Bize yardımlarını gönder. Gelemesen de senin gönderdiklerinle bir gece daha yaşayacak dostlarım var. Sevgilerle Kahve.”

Haberin Devamı

İMZA LAZIM

ŞÖHRET UĞRUNA

* Yeniçiftlik Barınağı’ndaki köpeklerin ortadan kaybolduklarından bahsetmiştim. Change.org sitesinde 'Yeniçiftlik Belediyesi: Atılan köpeklerin geri getirilmesini istiyoruz' başlığıyla bir kampanya başlatıldı. İmzanızı esirgemeyin.
* Change.org’daki 'Grupanya yunus gösterisi fırsatını geri çeksin' kampanyası da devam ediyor ve destek bekliyor. Bu arada Grupanya’yı arayıp konu hakkında görüşlerini almak istedim. Tabii ki müşteri hizmetlerindekiler yorum yapamayacaklarını söyledi. “Müdürünüz kim, onunla konuşayım” dedim. “Bilgi veremeyiz” dediler. Yetkili kimse yok herhalde. Grupanya’nın bağlı olduğu şirketin genel müdürüne yazdım. Ondan da ses çıkmadı.