Sabaha kadar açık alışveriş merkezi hayalim İstanbul Shopping Fest ile gerçekleşiyor. Peki ama satış danışmanları “Çorbacı mıyız biz?” diye isyan etmekte haksız mı? Monocle’ın mart sayısı tam da bu her geçen gün artan çalışma saatlerini araştırıyor. Sonuç, hiç uyumayan ve 24 saat çalışan bir nesil olabilir
İstinye Park’ta en lüks markalardan birinde çalışanlar kendi aralarında konuşuyor. “Gece 02.00 de ne ya! Çorbacı mıyız biz?” Doğru tahmin, İstanbul Shopping Fest’ten bahsediyorlar.
Hep hayalimdi, sabaha kadar açık alışveriş merkezleri. Kaç kişi gider, gitse de kaç kişi alışveriş yapar bilmiyorum. Ama bazen gece 22.00’de mağazalar kapanırken hâlâ dükkan dükkan gezmeye doyamadığım olur. İşte o zaman söylenirim, neden daha geç saatlere kadar açık bir alışveriş merkezi yok diye.
Sonunda sesimi duydular, İstanbul Shopping Fest şerefine mağazalar sabah 02.00’ye kadar açık.
Monocle bile geç kaldı
Tam da nasıl olacak diye düşünürken Monocle’ın mart sayısını okudum. Derginin kapak konusu çalışma saatleri. Kısaca çok yakında uyku tarihe karışacak, “24 saat çalışacağız” diyorlar. Her ülkenin alışkanlıklarını ayrı ayrı inceliyorlar. Örneğin ABD’de çalışanlar öğle yemeğini masa başında birer sandviçle geçiştirebiliyor ama Fransa’da çalışanlar için öğle yemeğine çıkmak, yemeğe zaman ayırmak kültürün bir parçası.
Japonya’da patrondan önce işten çıkmak ayıp. Gece yarısı ofisler çalışanlarla dolu. Çalışkanlık onların kültüründe var. Zaten son felakette de bu çalışkanlıklarının ve kibarlıklarının etkisini gördük.
Şimdi gelelim asıl ürkütücü olan sonuca. İşkolikliğe bir çözüm bulunması gerekiyor. Japonya’da fazla çalışmaktan ölenler bile var, hatta bunun için özel bir kelime bile var Japonca’da, ‘karoushi’.
Tüketiciler giderek daha fazla talepkâr oluyor. Bu yüzden de sınırsız çalışma saatleri kaçınılmaz. “Tüketici iş çıkışı süpermarket alışverişi yapmak istiyor, bakarsınız geceyarısı takım elbise de almak isteyebilir” diyor Monocle yazarı Sophie Grove. London School of Economics’te görevli öğretim üyesi Alexandra Beauregard da “Bu trend devam ederse satış danışmanları gibi servis sektöründe çalışanlar çok zor durumda kalacak” diyor.
Çok geç bile kaldı, bizim satış danışmanları şimdiden sabah 02.00’ye kadar çalışmak durumunda. Şimdi bir daha soruyorum size, haksızlar mı “Çorbacı mıyız?” diye söylenmekte?
Alışverişe ve partilere doyacağız!
Konuyu yeterince dağıttıktan sonra İstanbul Shopping Fest’e dönelim.
* 40 gün 40 gece sürecek. 18 Mart’ta başlıyor, 26 Nisan’a kadar devam edecek. 18 Mart’taki açılış İstinye Park’ta Vogue ve Torium’da Cosmopolitan partileriyle yapılacak.
* 19 Mart gecesi Taksim’de Anadolu Ateşi, Mercan Dede, Ceza ve semazenler gösterisi var. Abdi İpekçi Caddesi’ndeki sokak partisinde ise Burhan Öçal, Bora Uzer, Pamela ve Ozan Doğulu’nun müzikleriyle coşulacak.
* Resmi açılış 26 Mart’ta. İstiklal, Abdi İpekçi ve Bağdat caddelerinde kortejle.
* Altı hafta boyunca her hafta sonu bazı alışveriş merkezleri saat 02.00’ye kadar açık. 18 Mart’ta İstinye Park ve Torium, 26 Mart’ta Akmerkez ve Palladium, 2 Nisan’da Metrocity, 16 Nisan’da Olivium Outlet Center, 23 Nisan’da Kanyon ve 26 Nisan’da hepsi...
* 26 Mart’ta Galata’da Moda Tasarımcıları Derneği Serdar-ı Ekrem’de bir moda festivali de yapacak.
* 3 Nisan’da ‘Kapalıçarşı goes stylish with Elle’ partisi olacak.
* Final gecesi Abdi İpekçi, İstiklal ve Bağdat caddelerindeki mağazalar sabah 02.00’ye kadar açık kalacak.
* Festivalin yüzü Kıvanç Tatlıtuğ, dünyaca ünlü konuk ise 5 Nisan’da Ipanema markasının tanıtımı için İstanbul’a gelecek olan Gisele Bündchen.
* Türk markaların indirimi yüzde 30 civarında olacak. Alışveriş kadar partiler, sokak müzisyenleri, restoranlarda indirim, vitrin tasarım yarışması ve çekilişler de ses getirecek. Her 40 TL’lik alışveriş yapan araba çekilişi için bir kupon kazanacak.
* Hedef Dubai Alışveriş Festivali’ne rakip olmak, yabancı turistleri İstanbul’a çekmek. Eee, şimdiden otellerde yüzde 90’lık doluluk oranı bile sağlanmış. Daha ne?
Acil şifalar dile, yeter!
“Defne için su testisi su yolunda kırılır diyenler bakalım İbo için de aynı şeyi diyebilecek mi?”
Bu kadar korkunç bir durumda, bir insan ölüm kalım savaşı verirken nasıl bir hasta ruhun aklına böyle şeyler gelebiliyor? Anlamak mümkün değil.
Onu ve yaptıklarını beğenmeyenler çıkıp da “Aman ne iyi oldu!” dedikçe içim acıyor.
Kimsenin başına gelmesini istemeyeceğiniz bir durum var ortada. Dost düşman hiç fark etmez. Sonuçta kimse böyle hain bir saldırıyı hak etmiyor.
Böyle acımasız yorumlar yapmadan, internette söylentiler çıkarıp bilgi kirliliği yaratmadan önce biraz düşünsek, biraz duyarlı olsak olmaz mı? Bu kadar mı zor? Bazen yoruma gerek yok, sadece acil şifalar dilemek yeterli.