Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önceki gün bir İngiliz arkadaşımla Beyoğlu’nda sohbet ediyoruz.

“İstanbul’a gideceğimi söylediğimde, ailem ve birçok arkadaşım sakın gitme, çok tehlikeli dedi” diyor.

‘Sakın gitme, çok tehlikeli’ sendromu

Bu cümleyi her duyduğumda tüylerim diken diken oluyor.

“Seninle konuşurken de İstanbullu olduğunu söylediğinde yüzlerindeki ifadeden anlamıyor musun?” diyor.

“Yok, benim konuştuğum bütün yabancılar Türkiye’ye gelmek istediklerini anlatıyor, artık korku kalmadı” diyorum.

“Belki sana ayıp olmasın diye öyle yapıyorlardır” diyor.

Demesiyle ben de istem dışı saldırıya geçiyorum.

Haberin Devamı

“Londra tehlikeli değil mi, Londra Köprüsü’nde Borough Market’te olanları unuttunuz mu?” diyorum.

Ben tam da o gün o köprüden yürümüş, o pazar yerine gitmiş, sokakta oturup kahve içmiş eve dönüyordum haber geldiğinde diye anlatıyorum nefes almadan.

“Peki ya sırf çocukların ve gençlerin gittiği bir konserde yaşananları?” diye devam ediyorum.

“Evet, ama İstanbul’da daha çok oluyor” diyecek oluyor İngiliz arkadaşım.

İngiltere’nin uzun yıllar mücadele ettiği IRA’yı unutuyor.

Belki yaşı tutmuyor hatırlamaya, belki kötü anıları silmek daha kolay geliyor insana.

#ispanya

Bir kahve içip ayrılıyoruz, taksiye biniyorum, radyoda Barselona’da yaşananları duyuyorum dehşetle.

Bu kadar turistik bir şehrin kalbinde, en turistik caddesinde olanlar korkunç.

Bir yandan çok üzülüyorum, bir yandan İngiliz arkadaşımla konuştuklarımız tekrarlanıyor aklımda.

İkimiz de yakın zamanda İspanya’ya gitme planları yapıyorduk.

Bakalım şimdi ona ailesi ve arkadaşları “Barselona çok tehlikeli, gitme” diyecekler mi?

Hiç sanmıyorum.

Deseler de o dinler mi?

Hayır.

Peki ya ben, bu görüntülerin hemen akabinde Barselona’ya gider miyim?

Evet, tabii, hem de hiç düşünmeden.

Sonunda iyiler kazanacak mı?

Böyle durumlarda geçen yıl Marka Konferansı öncesi Wallpaper dergisi yayın yönetmeni Tony Chambers ile konuştuklarımız geliyor aklıma.

İngiltere’de 70’ler ve 80’lerde yaşadıkları terör saldırılarını anlatırken, gözlerindeki hüzünle karışık umut gitmiyor gözümün önünden.

“Hiç bitmeyecek, hayatım hep böyle geçecek sanıyordum, hepimiz öyle sanıyorduk! Ama sonra uzlaşmaya varıldı, bir anda çözüldü sorunlar” demişti Tony.

Haberin Devamı

Sonra da eklemişti, “Sonunda iyiler kazanıyor. Kötülükleri daha çok görmek, daha iyi ve daha toleranslı olmamızı sağlayacak.”

Öyle olmasını umuyoruz.

Her şeye rağmen.

İyi şeyler de oluyor

‘Sakın gitme, çok tehlikeli’ sendromu

Geçen hafta Whatsapp gruplarında en çok paylaşılan mesajlardan biriydi Nesin Vakfı’nın duyurusu.

Vakfa komşu araziyi satın alabilmek için seferberlik başlatılmıştı.

Arazi Nesin Vakfı’nın öğrencilerine daha iyi koşullar sağlayabilmesi için önemliydi.

Aziz Nesin’in son vasiyetlerinden biriydi.

Bir haftalık süreçte tam 800 bin TL toplandı.

Bu bile müthiş!

Bu kadar kısa sürede bu kadar büyük bir rakam toplayabilmek çok değerli.

Demek ki isteyince oluyor!

Ama arsa için toplam 2 milyon TL gerekiyor.

İşte o yüzden Nesin Vakfı imkânı olanlardan destek bekliyor.

Ayrıntılı bilgi için: www.nesinvakfi.org