Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son zamanlarda adını sık sık duyduğumuz bir şarap markası, Suvla. Şarapları ödüller alıyor. Yurt dışında 100 yıllık Fransız şaraplarıyla yarışıyor ve onlarla birlikte ilk üçe kalıyor. Suvla’nın kurucusu Selim Zafer Ellialtı’yla tanıştım, bakın neler konuştuk?

Selim Zafer Ellialtı, hakkında tek bildiğim Microsoft’un eski genel müdürü olduğuydu. Profesyonel hayattan bağcılığa nasıl geçtiğini merakla dinledim. Başarılar tesadüf eseri olmuyor, bir kez daha anladım.
Ellialtı, Ankaralı. Daha ilkokuldayken, okulda okunmuş kitapları satarak ilk işine başlıyor. Boğaziçi ve ODTÜ sonrası Ankara’da farklı işler yapıyor. İçinde kafesi olan bir sanat galerisi kuruyor. Sonra İstanbul’a taşınmaya karar verince kendisini bir bilgisayar şirketinin başında buluyor. “Her işte başarılı olurum” diyecek kadar kendine güveniyor. Bir süre sonra çalıştığı şirketi satın alıyor, sonra satıyor ve Gelibolu Eceabat’ta bağlara yatırıyor kazandığı parayı. Sonra “Bağcılığa daha çok yatırım gerekiyor” diyerek bir yandan da profesyonel çalışma hayatına devam ediyor. Microsoft’ta Ortadoğu ve Afrika bölgesinden sorumlu genel müdür olarak. Bu arada Suvla’nın logosunu ve şarapların etiketleriniyse eşi Pınar yaratıyor. Bağlara, 6 yaşındaki oğulları Bozok’un adını veriyorlar.

“Ürünlerle cevap veriyorum”
“Şaraptan hiç anlamadan başladım diye beni çok eleştirdiler. Ama çok iyi danışmanlarım var. Şimdi ürünler ortaya çıktıkça beni eleştirenlere cevabımı vermiş oluyorum” diyor. “Şaraptan kim anlıyor ki?” diyorum. ABD’deki en büyük şarap skandalından konuşuyoruz. En önemli uzmanların bile yıllanmış çok değerli Fransız şarapları diye sahte etiketli ve mantarlı şişelerde genç Kaliforniya şaraplarını içip de nasıl anlamadıklarına geliyor konu. “Çalıştığım uzmanlar, şaraplara o kadar hakim ki ben kendimi yanlarında kötü hissediyorum” diyor Selim Bey. Ardından da ekliyor, “Ben sağlamcıyım, çok hesap kitap yapmadan bir işe girmem.” Hatta Suvla bağlarını gezen bir yabancı gazetecinin “Ben buraya sinir oldum, böyle ayrıntılı bir sistem kurarsanız tabii şarap iyi olur ama bu haksızlık, herkes böyle bir sistem kuramaz” dediğini anlatıyor gülerek. Sonra konu, bağcılığın deli işi olduğuna geliyor. “En prestijli batma yollarından biri, iyi yapılmazsa” diyor. Gülüyoruz.
Rahat rahat gülmemizin nedeni belli, Suvla çok kısa süre önce yurt dışından büyük ödüllerle döndü. International Wine Challenge 2012 ve Decanter World Wine Awards yarışmalarında 7 ödüle layık görüldü. Suvla Roussanne-Marsanne, 47 ülkeden 14 bin 119 şarabın katıldığı Decanter World Wine Awards’da ‘Regional Trophy’ ödülünü aldı.

6 aylık bir marka
İnanması zor ama Suvla, 6 aylık bir marka aslında. Markanın lansmanı, şarapların piyasaya çıkması, son 6 ayda oldu. “6 ayda bunlar yapıldıysa, daha neler yapılır?” diyorum. “Her seferinde daha da iyi şaraplar yapmamız lazım, bunun için çalışıyoruz” diyor Selim Zafer Ellialtı. Sonra da Kilye’den bahsediyor. Doğal tarım ürünlerine Kilye adını vermiş. Şarabın yanı sıra zeytin, zeytinyağı, domates konservesi, domates salçası, közlenmiş kırmızı biber, pekmez, tahin, üzüm ve meyvelerden kompostolar, reçeller ve marmelatlar, kabuklu badem, ceviz, susam ve doğal zeytinyağlı sabun çeşitleri üretiyor. Onu dinlerken gerçekten her işi başaracak birini dinlediğinizi hissediyorsunuz. Her başarı hikayesi gibi Selim Zafer Ellialtı ve Suvla’nın hikayesi de ilham veriyor.