Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları

AYLIK KORKU HARCAMANIZ  NE KADAR



Artık korkularınızı da ranta çevirme peşindeler. Buna Fear Marketing (korku pazarlama) deniyor. Dişleriniz sadece mikrop yuvası değil, yeterince parlamazsa partner bulamazsınız. Kilo alırsanız vay halinize


Telefonla Söğüşleme

Sabah sabah ev telefonum çaldı. Ben bile bilmiyorum numarasını. Ama onlar nereden nasıl buldularsa bulmuşlar numaramı. Bir bankadan arıyorlar. Gayet yapışkan bir ses. Özel eğitimden geçiyorlar sanırım. Saygılı kelimelerle saygısızlık yapmayı çok iyi beceriyorlar. Eğer içinizde sıradan insana ait sağlıklı bir edep duygusu varsa öyle kolay kolay kapatamazsınız bu tür telefonları. Telefonla pazarlama deniyor bu yönteme. Sanıyorum birçok teknikleri var ve bu ‘yapışkanlık’ da onların başında geliyor. Her neyse asıl konu belki de bu değil ama bu da fena halde bir konu.

Haberin Devamı

En sık oynanan oyun
Sabah sabah durduramadığım biçimde konuşan ses bana ne diyordu dersiniz? Öncelikli olarak benim özel bir müşteri olduğumu ve bu fırsatın bana sunulduğunu tabii ki. Bu en sık oynanan oyun. Kendinizi özel hissetmenizi istiyorlar ki o salaklık içinde sattıkları ‘şey’i satın alasınız. Pazarlama, insanın zaaflarını araştırıyor uzun zamandır ve onu kullanıyor. Pis bir oyun. Boşluğunuza çalışıyorlar; boşluğunuzu doldurmayı vaat ederken bile bunu yapıyorlar. Tüketici içgörüsü dedikleri şeyin psikoterapideki ile ilgisi yok. “Kendi içinizi görmeniz değil” buradaki; “Sizin içinizi onların görmesi.” Sizin içinizdeki ne ile ilgileniyorlar? Satın almanızı sağlayacak gereksinimlerinizden tutun zaafiyetlerinize kadar her şeyinizle

Ağlarına bir kez düştüm
Ben bir keresinde hangi zaafımla düştüm ağlarına biliyor musunuz? Bir otelin satışcısı beni sürekli taciz ediyordu. “Lütfen, meşgulüm, beni bir daha aramayın” diyorum. Karşıdaki ses pişkin pişkin “Zaten çok meşgul biri olduğunuz için size bunu öneriyoruz” diyor. Yaklaşık onuncu aranmam falandı sanırım. Dedim ki “hanımefendi size bir şey söyleyeceğim ama ne olur beni dinleyin. Şimdi ben edepsizden edebini paramla satın alacağım.” Ne dedi biliyor musunuz? “Teşekkür ederim Cem Bey” dedi. Vallahi bunu söyledi ve kredi kartı numaramı verdim. Onlar sizin tacize dayanıklılığınızı, korkularınızı, hatta edebinizi bile kullanmayı biliyorlar.
O sabahki telefonda bana önerilen özel ürün neydi biliyor musunuz? Sabahın köründe yeni uyanmış bünyeme ne satmak istiyordu söz konusu banka dersiniz? Kanser Paketi. Yanlış duymadınız kanser paketi. Kanser olursam hemen hesabıma 150 bin dolar yatacakmış vs vs. Delirmiş olmalılar. İnsanın olmayacağı varsa da bunlar yüzünden kanser olur.

Haberin Devamı

Korku Pazarı

Dikkat edin, artık korkularınızı da ranta çevirmek telaşı içindeler. Buna Fear Marketing yani korku pazarlama deniyor. Pazarlamabitanedir diye bir blogda aynen şöyle yazıyor bu konuda: “Korkuyu bir pazarlama aracı olarak kullanmak için, hedef müşterilerin o dönemde hissettikleri korkuyu teşhis edebilmek ve firmanın sunularıyla bu korkuyu gidermek arasında bir bağlantı kurabilmek gerekiyor.” Valla insanın kanını donduruyor. Çok acayip şeyler oluyor. Fakat o kadar çok oluyor ki artık dışına çıkıp onların acaip olduklarını bile göremiyoruz.

Haberin Devamı

Beyaz gömlekliler reklamlarda
Bu kadar çok sağlık sorunu neden sürekli konuşuluyor? İnsanlar yeni mi ölümlü oldular. Bir takım doktorlar halkı bilinçlendirmek için vakıf kuruyorlar. Vakıfların arkasındaki sponsorlara iyi bakılmalı, ama onlar görünmeden bunu yapmanın yolunu bulmuşlar. Reklamlara bakın, neden bu kadar çok beyaz gömlekli görüyorsunuz hiç düşündünüz mü? Banyonuzdan sizi yiyecek bakteriler çıkmaya başlamadı mı? Halılarınızdaki ‘mayt’ların gözlerini gördünüz mü? (valla öğretiyorlar insana, mayt diye bir şey var artık hayatımızda). Domuz gribi, küresel ısınma, kaza, güvenlik sorunları, hastalık, yaşlanma, ölüm, çocuklarınızın gelişmemesi gibi her türlü korkunuz için neler satın aldığınıza bakıyor musunuz? Dişleriniz sadece mikrop yuvası değil, aynı zamanda yeterince parlamazsa partner bulamazsınız. Kilo alırsanız vay halinize. Farkında mısınız, artık ne kadar çok hastalık ismi biliyorsunuz?

Tehlikenin Çarkında mısınız?

Satın aldığınız sadece ürünler değil. Seçimleriniz de korkuyla yönlendiriliyor. Komünizm geliyor, irtica geliyor, din elden gidiyor, şeriat geliyor, vatan bölünüyor, dış düşmanlar pusuda. Gerçekliği olmayan ya da olsa bile abartılan bütün korkularla kararlarınız ve eylemlerinize hükmediliyor. Varlıklarını bizim korkularımız üzerine inşa eden markalar, ürünler, partiler, kurumlar, gazeteler, düşünce sistemleri, meslekler var. Asıl korkmamız gerekenin bizi korkutanlar olduğunu düşündünüz mü?

‘İçgörü’müz gelişsin
Korku, normal insanın sağlıklı duygularından biri elbette. Hüzün gibi, öfke gibi, neşe gibi. Ama işte hepsi gibi hayatınıza ne kadar hakim olduğu önemli. Sürekli otantik bir nedeni olmayan hüzün ne kadar sorunlu ise; devamlı sırıtmak, gülmek ne kadar acayip ise; bütün meseleleri öfke ile çözmeye çalışmak ne denli saçma ise korkunun da hayatımıza egemen olması o denli patolojik. Dikkat etmemiz lazım.
Önceliği pazarlama olanların meselelerinin bizi düşünmek olmasını beklemek safdillik olur. Onlar ‘iş’lerini yapacak. Ve onların işleri, olmayan korkular yaratmak, olanları abartmak, hatta bizi önce delirtip sonra tedavisini pazarlamak olabilir. Ancak biz oyuna gelmezsek onlar da işlerini hakikate uygun bir hale getirebilirler. Onun için neyi niçin aldığımıza, neyi niçin seçtiğimize, neyi niçin istediğimize bakalım. Bakalım ki ‘içgörü’müz gelişsin.


Haftanın önerileri
Kitap: Zeno’nun Bilinci; İtalo Svevo, Can Yayınları
Film: Anna 6-18, Yömetmen: Nikita Mikhalkov
Müzik: Rise, Anoushka Shankar
Web Sitesi: www.kafayari.com
Mekan: Bostancı Lunaparkı, Korku Tüneli; İstanbul