Defne Aruoba Akpınar

Defne Aruoba Akpınar

cadde@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

SORU: Benim ilişkilerimle ilgili sorunum var. Hep sonunda terk edildiğim ilişkilerim oluyor. Artık bundan çok sıkıldım. Biriyle tanışıyorum, “İşte bu” diyorum. Sonra bir bakıyorum ki o da diğerleriyle aynı. Ama ben yine de devam ediyorum ilişkiye, olur da belki öyle değildir diye. Ama sonunda gelinen noktada karşı taraf bir süre sonra aramamaya, telefonlarıma çıkmamaya başlıyor.
Sessizce terk ediliyorum. Daha önce terapiye gittim ama bana iyi gelmediği için bıraktım. Şimdi niye size yazıyorum, onu da bilmiyorum. Yakın zamanda yine bir ilişkim benzer şekilde bitti. Hâlâ sindiremiyorum. Nasıl beni bırakabildi anlamıyorum. İlişkinin başında her şey gayet yolundaydı. Sürekli görüşüyorduk. Konuşmalarımız samimi ve yakındı. Sanırım hep sorunlu birilerini buluyorum. Bu da kendiyle sorunu olan biriydi, sürekli depresif. Ben de onu canlandırmaya, hayata tutundurmaya çalışıyordum hep. Ama onun bu depresif halleri ilişkiye zarar veriyordu. Yoruluyordum, onun için endişeleniyordum. Aslında ilişkiden soğuduğumu hissediyordum, ama onu bırakamıyordum. Bırakmak istemiyordum zaten. Sonra bir gün o beni aradı ve “Bu ilişki gitmiyor galiba, zorlamayalım” dedi. Sonra ben onu defalarca aradım ama nafile. Telefonlarıma bile çıkmadı. Böylelikle bu ilişki de bitmiş oldu. Başlarda çok ağladım, çok üzüldüm. Eksik kalmış hissediyordum. Şimdi ise hiçbir şey hissetmiyorum. Donmuş gibiyim. Siz bana ne diyebilirsiniz, onu da bilmiyorum. Belki de zaten benim sorumu cevaplamayı seçmezsiniz, sadece bir iç dökmesi olarak kalır bu.

Haberin Devamı

KURTARMA-KURTARILMA DÖNGÜLERİ

CEVAP: Hayatınız boyunca sürekli tekrarlayan bir ilişki dinamiğinden bahsediyorsunuz. Biriyle tanışıyorsunuz, aşık oluyorsunuz, “İşte bu” diyorsunuz. Bay / Bayan Mükemmel’i bulduğunuzu düşünüyorsunuz. Fakat tanıştığınız kişiler hep ‘kendiyle sorunu olan’ birileri. (Yani aslında o kadar da mükemmel değiller.) Siz, onun kendiyle olan sorunlarını çözmek için çabalayan, onu ‘hayata tutundurmaya çalışan’ kişi oluyorsunuz. (Sanırım bu noktada artık mükemmel olan sizsiniz.)
Üstlendiğiniz bu görev sizi ilişkiden soğutsa da ‘bırakamıyorsunuz’. (Size ihtiyacı olan birini nasıl bırakabilirsiniz?) Derken bir gün karşı taraf sizi bırakıyor (Hem de yaptığınız onca kurtarıcılığa rağmen!). Ve siz bu noktada kendinizi eksik hissediyorsunuz. Destek verebileceğiniz biri yok ve siz eksiksiniz. Ta ki karşınıza yeni biri çıkıp aynı şeyleri onunla da yaşayana kadar. Bu döngü size hayatınızın herhangi bir noktasından tanıdık geliyor mu? Kimi, neyi hatırlatıyor? Çözüm orada saklı.
İlişkilerimizde tekrarlayan şablonlarımız vardır. Bu şablonlar bizim hayatta var olma biçimlerimizdir. Siz, kendi varoluş biçiminizi ilişkiler aracılığıyla özetlemişsiniz. Varlığınızı, önce mükemmel olduğunu düşündüğünüz, ama sonra nedense ‘sorunlu’ olduğunu fark ettiğiniz diğer kişiyi kurtarmak üzerinden kurmuşsunuz. Neden böyle bir ilişkiye ihtiyaç duyuyorsunuz? Birini hayata bağlamak, onu ‘kurtarmak’ mümkün mü gerçekten? Bir insan başkasını hayata tutundurabilir mi? Kişi ancak kendi istediği kadar hayatla temas içinde değil midir? Ayrıca bu görev yorucu değil mi? Birinin sorumluluğu üzerinizde. Acaba onun yaralarına merhem olmaya çalışırken aslında kendinize yardım etmeye çalışıyor (ya da kendinizin yardım isteyen tarafından kaçıyor) olabilir misiniz?
Terapiye başladınız, ama devam etmediniz. Bana yazarken de aslında size verilebilecek bir cevap olmadığını dile getirmişsiniz. Bir yandan bir destek arayışınız var ama bir yandan da size uzatılacak bir el olamayacağı inancındasınız. Belki de başlanılacak nokta, kendinize başkalarının desteğinden yararlanmak için izin vermek. Tekrar terapiye başlayıp dönüştüğünüzü hissedene kadar vazgeçmemek. Bundan sonraki adım da hakiki anlamda sevmeye ve sevilmeye açık olmak. Bunlar “Tamam” deyince olmuyor tabii ki. Altından kalkılması oldukça zor konular. Ama kurtarma / kurtarılma, terk etme / terk edilme döngülerinizi kırıp, sahici bir ilişki yaşayabilmek için emek vermeye değer.