Cadde DEVLER, iLK ViRAJI MISANO’DA DÖNDÜ

DEVLER, iLK ViRAJI MISANO’DA DÖNDÜ

31.05.2013 - 21:01 | Son Güncellenme:

Kamyon Yarışları Avrupa Şampiyonası’nın ilk ayağı İtalya’nın Bologna kentinde koşuldu. Riccione’deki Misano pisti, hafta sonu panayır alanı gibiydi

DEVLER, iLK ViRAJI MISANO’DA DÖNDÜ

Sekiz takımda 16 pilotun yarıştığı pistte, sadece profesyonel takımlar değil, kamyonlarına tutkuyla bağlı olan modifikasyon çılgınları da vardı. Yarışların favorisi 2010 ve 2012’nin de şampiyonu olan, 3 yıldır MKR takımıyla çalışan Renault’ydu. Bu ağır yük canavarlarının pistte yaptıkları hız ve çıkardıkları gürültü görülmeye değer. Yarışı birlikte izlediğimiz Volvo Grup Trucks Türkiye’den Sorumlu Başkan Yardımcısı Mete Büyükakıncı’dan aldığımız bilgilerse, daha da ısıttı bizi.
Tüm kış boyunca Lyon’daki bir merkezde “Nasıl daha iyi bir kamyon yaparız?” diye kafa patlatan MKR takımının kurucusu Mario Kress, Avrupa’da en çok şampiyonluk kazanan bir efsane. Yollarda gördüğümüz 430-460 beygirlik, 7 tonluk araçları, 1.100 beygir ve 5.5 tonluk canavarlar haline getiriyorlar. Kabin yüksekliklerini ve şaselerini yarış için alçaltıp, kamyonun ağırlık merkezini değiştiriyorlar. Yapılan değişikliklerle araçlar 60’tan 160 kilometreye sadece 7 saniyede çıkıyor.
Geçen yıl ilk ayağı İstanbulPark’ta yapılan ve sezon sonunu Renault Trucks’ın şampiyon olarak tamamladığı organizasyonun Mete Bey için ayrı bir önemi var tabii ki. Ama en büyük heyecanı, yakın zamanda lansmanı yapılacak yeni nesil Renault kamyonlarda kullanılacak EURO 6 motorların, bu sezon yarışlarda test ediliyor olması.

Haberin Devamı

Çevre dostu motor
Büyükakıncı’nın verdiği bilgilere göre, bu yeni kamyonlarda sadece ufak tefek makyajlar olmayacak. Motorundan iç dizaynına, dış görüntüsünden dijital teknolojisine kadar her şey yenilenmiş. Tabii en önemlisi, yeni motorların çevre dostu olması ve güvenlik önlemlerinin artırılması. Türkiye gibi taşımacılığı, ezici ölçüde karayolu üzerinden yapan bir ülke için bu güzel bir haber.

HAVASINA GÜVEN OLMUYOR

Riccione için, ‘Bologna’nın Çeşme’si demek yanlış olmaz. Tek fark plajların herkese açık olması. Sezon henüz başlamadığı için yerliler ve yarışa gelenler dışında pek kalabalık yoktu. İstanbul’un değişken havası için laf edenler bir de burayı görmeli. Sabah donduran bir rüzgar, öğleye doğru çiseleyen yağmur, öğle yakıcı bir güneş ve akşam bulutlu soğuk bir hava. Yolunuz Adriyatik kıyısındaki Riccione’ye düşerse aklınızda olsun, mutlaka bir sözlük edinin. Esnafın çoğu, İngilizce konusunda zayıf. Neyse ki vücut dilini ve resimli mönüleri iyi kullanıyorlar!

Haberin Devamı

NEREDE YESEK?

İtalya denince pizza, makarna, şarap ve kahve geliyor doğal olarak akla. Bunları neredeyse her köşebaşında bulmak mümkün. Ancak Riccione biraz kuzeyde kaldığından ezber bozarak ete biraz daha yüklenmişler. Kaldığımız sınırlı sürede birkaç restoranı deneme fırsatım oldu. En başarılısı Trampolines’di. Zengin çeşit, büyük porsiyon ve uygun fiyat. Daha ne olsun? Girasoli ise, akşamüstü ambiyansıyla başarılıydı. Zeytin ağaçları arasında güzel ışıklandırılmış hoş bir bahçe, kaliteli şarap, lezzetli aperatifler, etler, tatlılar... Son olarak GustaVino. Burayı bir türlü anlayamadım. 50-60 kişi gittiğimiz için miydi, sahibi çok kurallara bağlı biri olduğu için miydi bilmiyorum ama 12 kişilik masa istememizle başlayan gerilim, plastik çatal, bıçak ve tabak üçlüsüyle zirveye ulaştı. Önce “Herhalde buranın özelliği bu” diyerek kendimizi rahatlamaya çalışsak da ısrarlarımız sonunda porselen tabak ve metal çatal, bıçağı elde ettik. Hatta ve hatta kaşık bile geldi. Tatlıları Jül Sezar edasıyla yedik; Veni vidi vici!