BEBEK SAHiBi OLMAK YA DA OLMAMAK

Artık kaçımız gerçekten bebek sahibi olmak istiyor? Bu dünyaya bir birey getirmek ve beraberinde sürükleyeceklerini bilmeden sorumluluk almak suya imza atmak gibi bir şey. Ne yapmalı peki?

Geçen hafta Bursalı dostlarımı ziyaret ettim. İnanılmaz ağırlandım ve çok keyifli vakit geçirdim. Hepsine buradan teşekkür etmek isterim. Ancak kafamı oldukça karıştıracak bir soru sordular dersem yalan olmaz. Daha doğrusu beynimin hep gerisinde olan ve benim pek de bulunduğu yerden çıkarmayı istemediğim bir konuyla alakalı hatırlatma yaptılar diyelim. O gün bugündür yine ajanda da ilk beş listesine girdi, öylece duruyor!
Artık kaçımız gerçekten bebek sahibi olmak istiyor? Yani konuya muhatap olacak kişiler benim gibi münhasır tipler. Daha kendi odaklı yaşayan ve çocuktan korkan dişilerden bahsediyorum. Yaşamadan ne kadar özel bir konu olduğunu bilmemiz tabii ki mümkün değil, ancak öte yandan evli ve çocuklu arkadaşlarımız üzerinde çaktırmadan yaptığımız gözlemlerden de ürkmemek cesaret istiyor gerçekten. Üstelik her şeyin zorlaştığı, hiçbir şeyin gereken öneminde çok uzun zaman kalmadığı bir dönemde dünyaya bir birey getirmek ve tüm beraberinde sürükleyeceklerini bilmeden sorumluluk almak suya imza atmak gibi bir şey.
Tam olarak anlayamadığım diğer bir tarafıysa bir kadın çocuk sahibi olmak için mi doğru adamı arar, yoksa doğru adam bulunduğunda (ki bu aralar hep yakınıldığı üzere karaborsa) otomatik olarak mekanizmanın pimini mi çeker?
Daha derine iner ve sınırları zorlarsak... Diyelim bir adama aşık oldunuz ve pimi çektiniz, adam çocuk sahibi olma hayalinde değilse pimi tekrar geri sokmak nasıl mümkün olur. Adamdan mı vazgeçersiniz, çocuktan mı? Bunu sorduğum birçok arkadaşımdan genelde aynı cevabı aldım, bir kişi hariç hepsi “Adamdan” diye cevap verdi. Anlayamadım, anlatamadılar... Yani hayatının aşkını buluyorsun ve aslında sevip sevmeyeceğinden tam olarak emin olmadığın bir duygu için mevcut tüm güzelliklerden vazgeçiyorsun!
Yanlış anlamayın epeydir kafa patlatıyorum ben bu konuya. Bir kadın 25’lerinde bu konuyu pek düşünmüyor, “Nasılsa zamanım var” diyor. Bazıları doğuştan buna endeksli hayata, sıcak bir yuva eş ve çocuklar hayatın temelini oluşturuyor onlar için. Oysa bizim gibiler 30’una gelince panik başlıyor. Çünkü kaçışı yok... Bir karar vermek zorunluluğu var. Beceremezsen tren kaçıyor ve bir daha asla aynı istasyona uğramıyor.

Haberin Devamı

Yaşamadan bilemezsin
Bu kadar dağılmış olduğumu fark eden ve anne olan bir arkadaşımsa şöyle bir açıklama getirdi: “Bu yeryüzünde yeri doldurulabilir, alternatifler yaratabileceğin bir duygu değil. Yaşamadan bilmen de mümkün değil tabii ki... Ama doğa kanunu bu! Doğurganlık, yaşamı yaratma yetisi sadece bize bahşedilmiş bir lütuf. Emin ol, erkekler bunu yapabiliyor olsalardı hepimiz lezbiyen olmak zorunda kalabilirdik. Ama daha önemlisi bir süre sonra hayatında en çok sorguladığın keşken olmasını istemiyorsan, enine boyuna düşünmeni ve gerçekten aldığın karardan emin olmanı tavsiye ederim.”
“Buyur buradan yak” dedim içimden... Şu ‘keşke’ler olmasa hayat ne güzel olurdu... Üstelik iki koşulda da “keşke “diyebilirim. Hangi ‘keşkeyi’ seçeceğime karar vereceğim yani desenize... Gerçekte ‘keşkemin’ ne olacağını asla bilemeden...

Haberin Devamı