Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları

Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması
İstanbul Fashion Week kapsamında yapılan tasarım yarışmasının jürisinde ben de varım. Gençlerin neler ürettiğini gördükçe bizden birilerinin de moda dünyasında var olacağına dair inancım güçleniyor

25-28 Ağustos tarihlerinde üçüncüsü yapılacak İstanbul Fashion Week organizasyonu, İTKİB’in bir projesi. Etkinliklerin basın sponsorluğunu ise Elle dergisi üstleniyor. Etkinliklere paralel yapılan Koza Genç Moda Tasarımcıları jürisinde ben de varım. Geçen gün finalistleri seçerken kendimi yaşı daha 30’u bulmamış çocukların yerine koymadan edemedim. Pür heyecan, karşımıza dikiliveriyorlar. Lüzumundan fazla bir şey söylemenin uygun olmayacağını düşündükleri belli; sözcükleri tasarrufla sarf ediyorlar. Aralarında lisans eğitimini ya da yüksek lisans eğitimini dünyanın belli başlı tasarım okullarında yapmış olanların sayısı hiç de az değil. Belli ki Türk modasında ‘ben yaptım, oldu’ kuşağının dönemi bitiyor. Jüri görevi esnasında karşılaştıklarım, ‘işi kitabına göre yapmayı’ önemseyen, öte yandan kendini sanatsal olarak besleyecek her kanala dalmaktan da çekinmeyen insanlar...
Finalistleri seçme aşamasına gelene dek neler gördük? Bir kere erkek modasının, özellikle Türkiye’de ihmal edilmişliğinin farkında olan genç tasarımcılar vardı. Kafalarındaki erkekler iddialı ama tarzıyla gündelik hayata da ayak uydurabilecek seçimler yapan adamlar gibi göründü gözüme. Arada Mad Max filminden çıkmış gibi görünen desenler de yok değildi. Lakin bu yaklaşımda kıyafetlerin bile giyilebilirliği, pratikliği es geçilmemişti.
Yanlış anlaşılmasın, ‘iyi moda’nın illa ki ‘giyilebilir moda’ olduğu iddiasında da değilim. Kostüm değeri taşıyan, podyum harici hiçbir yere yakışmayan nice tasarım, bugün ‘sokak modası’ tabir edilen, nice ulaşılabilir moda ürününe esin kaynağı olmuştur! Takıldığım tek nokta, gençlerin tasarımlarını dile getirirken illa büyük cümleler kullanmayı farz kabul etmeleri... Ekolojik denge mi istersiniz, insanın alt-üst benlikleri mi? Nedense böyle sofistike tanımlar olmaksızın işlerinin yeterince ciddiye alınmayacağını düşünüyorlar! Bence illa bir açıklama yapılacaksa “Ben böyle bir kadın/erkek hayal ettim. Sanatı, bilimkurguyu, vs. severim. İlham kaynağım şu, şu film, şu şu kişidir” diyebilmek, yeter de artar bile. Yine de ilk hasadı toplayıp bir bilenler grubunun önüne çıkarmanın başlı başına bir stres kaynağı olduğunu kabul ediyor, gençleri oldukları gibi sevmeye devam ediyorum...


Sınır tanımayan Lanvin tutkunları!
Geçen gün büyük mağazalarımızın birinde, satış görevlisinin telefon konuşmasına şahit oldum. Tekneyle iki hafta seyahate çıkan müşterisi, Lanvin’in yeni koleksiyonundan bir eteği ayırmalarını hatırlatmak üzere yana yakıla arıyordu. Aylardan Temmuz, yeni koleksiyonlar mağazalara gireli henüz olmuş 1-2 hafta! Bu heyecan, bu dellenme neden? Etek bitse, bir diğerine mecbur kalsa ne olur, gibi sorular aklımdan geçerken yine Lanvin müşterilerinin ‘sınırları zorladığı’ farklı bir hikayeye denk geldim.
New York’taki ilk Lanvin mağazası, geçen haftalarda açılacakmış. Lakin elektrik tesisatıyla ilgili bir sorun yüzünden açılış gecikmiş. Sınır tanımayan Lanvin tutkunları satış personelinden rica etmişler; onlar mum tutuyor, müşteriler de o sırada askıları talan ediyorlarmış. Yazın feci sıcak geçtiği, neredeyse açık alanlara dahi klima taktıracak kadar soğutmayla kafayı bozmuş Amerikalılar, klimanın da çalışmadığı bu dükkanda saatler harcamaktan hiç de yüksünmemişler! İşte modada ‘trendy’ ile ‘arzu nesnesi’ arasındaki fark nedirin cevabı, bu hikayelerdir...

YAZ NOTLARI
Takı tasarımcısı Örge Tolga, bu yazı nasıl geçirmek istediğini anlatıyor
- Bu sene ilk kez atölyemi iki aylığına tatil ettim. Kafamı boşaltıp yeni koleksiyonlarımı yaratmak için enerji toplamak istiyorum.
- Kızlarım bu kış yurt dışında eğitimlerine devam edecek. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar çok vaktimi onlarla paylaşmak istiyorum.
- Ailemle ve dostlarımızla Alaçatı’daki evimizin keyfini çıkarmak istiyorum.
- Yaz aylarını, Ege sahillerinde geçirmeyi tercih ediyorum. Kışın yapacağım seyahatleri şimdiden planlamak istiyorum.
- Her yaz, daha çok kitap okuduğum ve sanat dergilerini daha detaylı inceleyebildiğim için mutlu oluyorum.

Haberin Devamı



Bu kitabı merak ediyorum
İstanbul’da yaşayan iki yabancı, İstanbul’un yeme-içme dünyasına dair 12 yılı aşkın süredir biriktirdikleri tecrübeleri istanbuleats.com adresinde meraklılarıyla paylaşıyor. Şimdi aynı mantıkla bir de kitap yazdılar. Onun adı da İstanbul Eats...
Kitabın yazarlarından Ansel Mullins, gayrimenkul ve restorasyon işlerinde çalışıyor. Kendisinin Soul Sendikası adlı bir de radyo programı var. Yigal Schleifer ise İstanbul’da çalışan serbest bir gazeteci, İstanbul Calling adlı bir haber blogu da hazırlıyor.
İkili internet sitelerinin içeriğini ‘yemek işini ciddiye alanlar için ciddi adresler’ olarak tanımlıyor. Boyut Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım partisi de Galata’da ocakbaşı keyfiyle yapılmış. İstanbul’un köşe bucağından, her telden, her fiyattan önerinin yer aldığı bu kitapta hepimize yarayacak adresler var, belli ki!