Gülay Afşar

Gülay Afşar

gulay.afsar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Selim İleri ile buluşmaya giderken, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın o sözü aklıma düştü: “Bir şehri sevmek, aşka sebep aramaktır.” İleri’nin İstanbul’a olan düşkünlüğünü böyle de tarif etmek mümkün müydü? Evet, o da kabul etti; çocukluğunu, gençliğini, en güzel yıllarını geçirdiği İstanbul’a olan güçlü bağının bir nevi aşk olduğunu anlattı. Ama bundan böyle yeni bir İstanbul kitabı yazmayacağını, çünkü artık belleğindeki İstanbul’u bitirdiğini söyledi. ‘Neden’ diye ısrar etme ihtiyacı hissetmedim. Fazla söze gerek yoktu; hüzünlü bakan gözleri, onun İstanbul’unun geride kaldığına beni ikna etti.

Haberin Devamı

‘BİR ŞEHRİ SEVMEK, AŞKA SEBEP ARAMAKTIR’

Anılarla dolu bir sohbet
Selim İleri ile İstanbul yazılarını derlediği son kitabı ‘İstanbul Bu Gece Yine Sensiz’ üzerine sohbet etmek üzere Cağaloğlu’ndaki Alfa Yayınları’nda buluştuk. Karşılıklı köpüklü kahvelerimizi içerken kitabından aldığım notlarla o yıllara geri döndük, anılarla dolu bir sohbete daldık. İşte o sohbetten notlarım:
- Selim ileri, tarihin sayfalarından edebiyata yansıyanları derlediği bölümde yüzyıl önce yine ‘doğulu muyuz, yoksa batılı mıyız’ meselesinin gündemde olduğunu hatırlatıyor. Aynı meselenin bugünümüzü de belirlediğini düşünüyor. Tartışmayı sevdiğimizi, doğu veya batı diye ayırıp, çıkmaz sokaklar haline getirdiğimizi söylüyor. Aslında hem doğunun hem de batının değerleriyle yaşadığımızı hiçbirimiz inkar edemiyorsak, Müzeyyen Senar’ın dediği gibi “İçinde alaturka olmadığı zaman alafranga kaç para eder?” diye soruyor.
- Ona göre, 1960’lı yıllar kendisinin de İstanbul’un da en güzel yılları. O yılların İstanbul’unu Sophia Loren’li İtalyan filmleri gibi renkli hatırlıyor.
- Hoş anılardan biri; Türkan Şoray’ın Ahmet Muhip Dranas’ın meşhur şiir kahramanı Fahriye Abla’yı oynamak istemesi. Şoray senaryoyu İleri’nin kaleme almasını istiyor ve bunun için Dranas’la bir araya geliyorlar ama o yıllarda çok film çeken Şoray’ın yoğunluğu dolayısıyla proje rafa kalkıyor. Bilindiği üzere yıllar sonra Fahriye Abla’yı oynamak Müjde Ar’a kısmet oluyor.
- Diğer yandan, Selim İleri’nin en fazla içinde kalan, Menderes’in hayatından esinlenilmiş bir hikayeyi filme çekme düşüncesi. 1980’lerde, bu düşünceyle Selim Soydan ve Hülya Koçyiğit’e gidiyor. Menderes’in hayatına giren iki kadının hikayesi üzerinden bir senaryo planlıyor. Hatta Berin Menderes ve Ayhan Aydan’ı, Koçyiğit ve Şoray’ın canlandırmasını çok istiyor. Dönemin Başbakanı Özal ile görüşülüyor. Gelin görün ki yine son anda vazgeçiliyor. Ardından o dönem kimselerle görüşmeyen Ayhan Aydan’la telefonla konuşma fırsatı buluyor. Aydan, İleri’ye “Sizin bu aşkı kirletmeyeceğinizi biliyorum, o yüzden istediğiniz gibi yazabilirsiniz” diyor. Dolayısıyla bana göre, Selim İleri’nin bu hikayeyi roman olarak yazmak hâlâ aklının bir köşesinde duruyor.
- Kitabın en zengin bölümlerinden biri mutfak yazıları. Yazarın çocukluğundan gerçek tariflerle daha da zevkle okunuyor. Ama Selim İleri, mutfak yazılarına önce sadece evini geçindirmek için başladığını itiraf ediyor. Sonra bu yazılar sayesinde çok zarif okuyuculara sahip oluyor.
- ‘İstanbul Bu Gece Yine Sensiz’le dünden bugüne yeni bir yolculuğa çıkarken, 2017 yılının Selim İleri’nin edebiyatta 50. yılı olduğunu hatırlıyor ve 50. yıla özel yeni bir kitabın hazırlığında olduklarını da öğreniyorum. Bir sonraki kitapla buluşmak üzere İleri’ye şimdiden nice yıllar diliyorum...