Cadde Hayatımda aşkı hiç tatmadım

Hayatımda aşkı hiç tatmadım

05.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Nurseli İdiz, aklı başında, olgun, içi dışı bir, entelektüel seviyesi yüksek, güzel bir kadın... Ancak her gün yeni bir şeyleri fark ediyor, "Aslında bugüne kadar aşkı yaşamamışım, bu yaştan sonra da beni ancak ecnebi bir erkek paklar" diyor

Hayatımda  aşkı hiç tatmadım

90ların televizyon kraliçesi, Türkiye sahnelerinin şahane isyankârı, popüler ve entelektüel İdiz, bizimle paylaştığı sorunlu senelerinin ardından bir dizi, bir talk-show ve bir oyunla küllerinden doğuyor. En kısa zamanda yabancı bir sevgili de edinmesi temennisiyle... Nurseli İdiz, artık balık etinde değil, tığ gibi olsa da magazin akvaryumunda saydam bir balık gibi yüzüyor. İçi, dışı bir kadınlardan o... Gizlemiyor kendini, sakınmıyor. Kaç kilo verdiniz, Nurseli? 28 kilo. 88den 60a indim. Nasıl başardınız? Klişe gibi gelecek ama önce karar vermek gerekiyor. Fazla kilolarım rol seçimimi etkilemeye başlamıştı artık. Rol seçiminiz nasıl etkileniyordu? Kameralar özgür çalışamamaya başlamıştı. Göbeğimi, popomu göstermemek için akrobatlık yapmaya başlamışlardı. Mesela geçen sene oynadığım "Tuhaf Bir Çift"teki koşuşturmalı, atlamalı, zıplamalı rolümü eski kilomla oynayamazdım. Şimdi teklifler arttı mı? Evet. Yeni bir diziye başladık, "Kınalı Kar". Emrahın annesini, bir hanımağayı oynuyorum. Bu bir başrol. "Eve Hakkında Her Şey" adlı bir oyuna başlıyorum. 40 yaşlarında, şöhretini kaybetmekten korkan, problemli bir kadın. Daha önce Bette Davis oynamış. Size çok denk düşmüş bu şöhretli ve bunalımlı kadın rolü. Ama önce: Hanımağa karakterleri televizyonlarda neden bu kadar tutuyor? Türkiye toplumunun orta yaşlı, iktidar sahibi kadınlara bu tutkusu ne? "Asmalı Konak"ta da hanımağa karakteri önemli. Çünkü hem anne, hem eş, hem de toprakla uğraşan kadın Anadolunun imajıdır. Yani Kibele imajı. Şimdilerde unuttuğumuz şeylere yönelirken bu güçlü kadınlara da merak sardık. Bir ara birçok oyuncu, manken haberciliğe sardırdı. Ama sizinki ne gazetecilere ne izleyicilere battı. Formülünüz neydi? İkisini karıştırmamak mı, yoksa aynılaştırmak mı? Evet, bana çok bulaşmadılar. Çünkü ikisi birbirinden çok uzak meslekler gibi görünse de, biz oyuncuların da bütün hayatı insan yaşamlarını gözlemlemek üzerine kurulu olduğu için bu iki meslek birbirini besliyor. Bunu öne çıkardım. Pek halk eyyamcısı da olmadınız bütün popülerliğinize rağmen. Türkiyede ünlüler halkla ilişkilerinde riyakârdırlar çünkü. Hem halk için ellerini kıpırdatmazlar hem de halk dalkavukluğunda kimse önlerine geçemez... Evet, ben cesur davrandım. Kendimi gizlemedim. Ama ağır bedeller de ödedim. Başarılarınız, başarısızlıklarınız, depresyonlarınız, aşklarınız; hepsi kamuoyunun önünde oldu. Saydam bir balık gibi içinizi gösterdiniz insanlara... Bir gün bir arkadaşıma "Ben artık bir psikoloğa gideyim, terapi belki bazı şeyleri açığa çıkarır" dedim. Arkadaşım "Ama psikolog sana bazı şeyleri açığa çıkarmanı değil örtmeni, kapatmanı söyleyebilir" dedi. Millet 40 tane hata yapar üstünü örter, ben bir hata yapar, ama herkese göstere göstere yaparım. Bir kere yine bir arkadaşımla bir şeyden konuşuyoruz, "Aman, gazeteciler onu unutmuşlardır, sen bir hatırlat" dedi. Ama böylelikle insanların elinden size karşı kullanabilecekleri silahları alıyorsunuz. Soyundukça saydam bir zırh giyiniyorsunuz... Evet, saydamlığım savunma mekanizmamın bir parçası olabilir. Hayatınızda bir erkek olmadığı, kendinizi yalnız, insansız hissetiğiniz zamanlar ne yapıyorsunuz? Çok uyuyorum. Annem "Eyvah, yine yatakhaneye girdi bu" diyor. Kızımla annem o zaman beni ciddiye almıyorlar. Erkekler benden korkuyor Ne güzel, Batılı sanatçılar gibi bunalımlarınızı konuşabiliyorsunuz! Ben hayatımda bir erkek olduğunda da insansızlık sorunumu aşmış olmuyorum. Benim gibi kadınların bir erkekle sağlıklı ilişki kurması çok zor. Bir erkek bana artı olarak ne verebilir ki? Şan mı, şöhret mi, para mı, soyadı mı, kariyer mi? Hiçbirini veremez. Ama bedenini, ateşini, aşkını verir. Evet, bunları verebilir. Ama bunları da ben hayatımda çok yaşadığımı söyleyemem. Yani aşkı. Evet, kocamı çok sevdim, 21 yıllık beraberliğim oldu. Ondan ayrıldığım zaman çok yıkıldım ama şimdi şunu tesbit ediyorum ki ben aslında hiç âşık olmamışım. Ne olacak peki? Bilmem. Bir buçuk yıldır hayatımda erkek yok, aramıyorum da artık. Korkuyorlar herhalde erkekler? "Şimdi başımıza bela olur bu kadın" diyorlardır. Eh, 41 yaşındayım. Benim yaşımdaki erkeklerin çoğu evli. Bir Romeo -Jülyet aşkı olmazsa benim evli bir erkekle işim olmaz. Geri kalanlar da arızalı çıkıyor. Bana nasıl biri lazım? Belki bir yabancıyla, yurt dışından bir erkekle daha mutlu olurum. Bunu denemeliyim. Bir sürü benim durumumda kız arkadaşımın hayatında yabancı erkekler var. Çok daha kafalarına göre takılabiliyorlar. Türk erkeklerinin klasik beklentileri oluyor. Gençken seksi olunmuyor Bütün o bunalım, mesleki duraksama döneminizde cesaretinizi kaybetmediniz mi? Kaybettiğim oldu. Bir kere o ilgi ve alakaya alışınca insan, bu tür duraksama dönemleri sarsıntılara yol açıyor insanda. Ama eğer insan bilgi, kültür, inanç sahibiyse onlara yaslanarak ayağa kalkabiliyor. Entelektüel kadınlarda biraz maskülen bir tavır oluyor. Dış görünüşü kastetmiyorum. Bir tür "sofistike edilmiş erkek Fatmalık" oluyor sizlerde. Bu da mı acaba erkekleri korkutuyor? Evet, bende bu tür bir şey söz konusu. Çocukluğumda da öyleydim. Ancak 30 yaşımdan sonra bana "seksi kadın" demeye başladılar. Ama iyi bir zamanda söylemeye başlamışlar. Gençken nasıl olsa işi götürürdünüz... Zaten gençken seksi olunmuyor. İnsan 30 yaşından sonra cinselliği daha iyi tanıyor. Magazin gazetecileri entelektüel kadınlara biraz hınçlı mı oluyorlar? İlk tökezlemelerinde daha fazla mı üstlerine geliyorlar entelektüel çevrelerden popüler dünyaya geçmiş kadınlara? Evet magazinciler entelektüel, biraz daha düşünen kadınlara ilk hatalarında "Sana yakışmadı bu" diye yaklaşıp bir tekme de onlar vuruyor. Halbuki diğer kadınlar istedikleri hatayı yapsınlar, onların ki hoş görülüyor. Çok popüler bir figür olduktan sonra da sizi entelektüeller dışlamadı. Hem onlara hem de popüler kültür tüketicilerine yaranmayı nasıl becerdiniz? Ama bu iki kesim de beni çok da benimsemedi. Tam kabul etmedi. Entelektüel çevrelerin beni dışlamamasının nedeni ise bütün şöhretime, parama rağmen mutlaka her sene tiyatro yapmış olmamdır. Entelektüel hayatımı sürdürdüm. Başka bir yaşama biçimi bilmiyorum çünkü.