Cadde Hayatının ödülünü çekimlerde almış

Hayatının ödülünü çekimlerde almış

27.08.2008 - 01:16 | Son Güncellenme:

“Pazar - Bir Ticaret Masalı” filmindeki rolüyle Locarno Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü alan Tayanç Ayaydın, ‘Hayatımı geçirmek istediğim kadın’ dediği sevgilisiyle de filmin çekimleri sırasında tanışmış

Hayatının ödülünü çekimlerde almış

Tiyatro hayalleri tıkanmış, çalışmadığı için de fena halde bunalıma girmiş bir genç oyuncu... Konservatuvardan 100’le mezun olduğunda önünde uzandığını düşündüğü parlak gelecek biraz puslu görünüyor gözüne... Sayısız yapım şirketine CV bırakmış, haber beklemekte... Derken telefonu çalıyor, arayan okul arkadaşı Sinan Tuzcu.
Diyor ki “İngiliz bir yönetmen var, Türkiye’de film çekecek, gel seni tanıştırayım...” Önce ayak direse de sonunda ite kaka çıkıp Aksanat’a gidiyor, hayatının pek çok anlamda değişeceği yere...
Dört yıl sonra bugün... Tayanç Ayaydın 29 yaşında, Locarno Film Festivali’nden tescilli parlak bir oyuncu... Bugüne gelişi tesadüf değil... Arkasında, “Nasıl mutlu olacaksan onu yap” diyen, altı yaşındayken hayati kararlara onu da dahil eden ve asıl mesleklerinin onu büyütmek olduğunu söyleyen bir anne baba var...
Tekstil atölyesi sahibi Nesrin ve Vedat Ayaydın çiftinin tek çocuğu Tayanç, 7 Ağustos 1979’da katılır aileye. Bir de ikiz kız kardeşi olması beklenirken tek başına... Adı gibi güvenilir, koruyucu bir çocuk olsun diye “Tayanç” koyarlar adını.
İlkokul dörde kadar Beşiktaş’ta otururlar. Kendisini oyalamak için sürekli tek kişilik oyunlar icat eden bir çocuktur. Her hafta bir başka karaktere bürünür evin içinde. Bir hafta kont gibi dolaşır, bir hafta dayak yemekten canı çıkmış bir çocuk olarak... 

‘Oyun bahçesi gibi okul’
Belki de bu yüzden, “Bizim çocuk sokakta oynamalı” diyerek Acıbadem’e taşınır Ayaydın ailesi. Özel Dost Koleji’nde başlayan okul hayatı İstek Özel Acıbadem Lisesi’nde devam eder. Dersler orta, sosyal hayat dört dörtlüktür. Rock grubunda da, Türk sanat müziği korosunda da boy gösterir ve sonunda tiyatro kolunda bulur kendini. Konservatuvar sınavına gireceği bellidir artık.
Hamlet ve Cyrano de Bergerac’tan tiradlarla girdiği Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı “Bir çocuğu oyun bahçesine bırakmak ve akşam yemeğe de çağırmamak gibi” diye tanımladığı bir masal ülkesidir adeta...
Bu arada babası ağır bir rahatsızlık geçirmiş, evdeki iklim değişmiştir biraz. Ailenin kararıyla Çırağan’da tek başına yaşamaya başlar Tayanç Ayaydın. Anne babasının kanatları altından yumuşak geçişle çıkar böylece... Ve genç yaşta “Sorumluluğu yüksek, iyi yemek yapmayı bilen, titiz bir adam” olur kendi tanımıyla...
Konservatuvardan tam notla mezun olurken tiyatro salonlarını dolduracağından şüphesi yoktur. Tiyatroyu ‘turist’ ya da ‘memur’ olarak yapmamak gibi bir prensibi vardır, ödenekli tiyatrolara bakmaz hiç. Önce bir süre Berkun Oya ile birlikte oynar, ardından sınıf arkadaşlarının kurduğu Studio Drama’ya geçer.
Ama para da kazanması gerekmektedir ve kendi yazdığı oyunu Alchera adlı barda oynamaya başlar. Bir yandan da barın arkasına geçer ve kısa sürede 150 kokteyl bilen usta bir bar şefine dönüşür. Barın sahibi Kerem Deren ile birlikte Alchera Tiyatro Kumpanyası’nı kurana kadar... Asmalımescit’teki stüdyoları Ayla Algan ve Beklan Algan’ın desteğiyle önemli çalışmalara sahne olur ve Tayanç Ayaydın’ın tiyatro serüveni - şimdilik - orada noktalanır. Genç oyuncu kaderini televizyonda aramaya karar verir... 
CV’si elinde kapı kapı 118’den bulduğu, tabelalarını görüp girdiği yapım şirketlerini dolaşır. İlk Asya Film’den ses çıkar. Ali Özgentürk’ün çektiği “Kalbin Zamanı” filminde Halil Ergün’ün gençliğini oynar. 

Çekimde tanıştılar
Ardından “Aliye” gelir... Doktor Kahraman olarak uzun süreli bir serüvene atılırken, diziden vakit kaldıkça yapmaya razı olmadığı tiyatroyu da rafa kaldırır.
İşte tam o arada meşhur “Pazar - Bir Ticaret Masalı” macerasının tohumları atılır. “Kalbin Zamanı”ndan sonra, “Aliye”den önce kendisini İngiliz yönetmen Benjamin Hopkins’in karşısında bulur. 600 kişiyle görüşen yönetmenin başrol için ilk adayı hep dost olduktan sonra ‘gün ışığım’ diye çağıracağı Tayanç Ayaydın olur. 
‘Motor’ demelerine kadar geçen üç yılda, yönetmen “çalışma” dese de kafasında Mihram’ı evirip çevirmeden edemez. Küçüklüğünde karakterden karaktere girdiği gibi biraz Mihram olarak yaşar muhtemelen o dönemi...
Araya “Sıla” dizisindeki Abay karakteri ve onu filme hazırlayan Doğu deneyimi girer. Sonunda karşısında hayran olduğu Genco Erkal ile “Pazar - Bir Ticaret Masalı”nın çekimlerinde bulur kendisini. Hayatını birlikte geçirmek istediği sanat yönetmeni sevgilisi Jenny Klein da bu filmin asıl büyük ödülüdür aslında. 

Leopar’a yer bulamadı
Çekimlerden bir buçuk yıl sonra Locarno’da Jenny’nin elini tutarak gözyaşları içinde izlediği film, Tayanç Ayaydın’ın hayatındaki misyonunu tamamlamış gibidir. Ödül beklemedikleri için törene kalmadan memlekete dönerken buruktur biraz. Tam İsviçre sınırını geçmişken Genco Erkal’ın telefonu çalar... Arayan, ‘gün ışığını’ geri çağıran 
Benjamin Hopkins’tir...
Gerisi masal gibi... Arabadan inip yağmur altında sigara içişi, sevdiklerine müjdeyi verişi ve 8000 kişinin karşısında ödülü kucaklarken anne babasını telefonla arayışı... “Beni doğurduğunuz için teşekkür ederim...”
Leopar şimdi evinin baş köşesinde, daha nereye yerleştireceğine karar vermemiş Tayanç Ayaydın. Tıpkı bu ödülün hayatının neresinde duracağını henüz bilemediği gibi. Onun için asıl önemli olan oynamak çünkü. Tek kişilik oyunu devam ediyor. Bu hafta, En İyi Erkek Oyuncu ödüllü genç aktör rolünde. Bakalım önümüzdeki günlerde neler olacak?..