Cadde Hayvan ihracatından podyuma...

Hayvan ihracatından podyuma...

26.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bugünkü konuğum, dünya çapındaki koreograf Uğurkan Erez. Defilelerin bir numaralı ismi olan yakın dostum yaşamını, bilinmeyen yönlerini, başarılarını, hayallerini ve sırlarını benimle paylaştı

Hayvan ihracatından podyuma...

Hayvan ihracatından podyuma...

Bugünkü konuğum, dünya çapındaki koreograf Uğurkan Erez. Defilelerin bir numaralı ismi olan yakın dostum yaşamını, bilinmeyen yönlerini, başarılarını, hayallerini ve sırlarını benimle paylaştı

Yalnız yurtiçinde değil, dünyaca ünlü Naomi Campbell, Eva Herzigova, Linda Evangelista gibi top modellerin, Jean Paul Gaultier, Jean Louis Scherrer, Stephand Roland, Madame Carven gibi modacıların da tanıdığı, buna rağmen mütevazı kalmayı başarmış bir dostu getiriyorum karşınıza. Dünyanın hemen tüm ülkelerinde defile yapmış, ünlü bir koreograf ve top modeller yetiştiren ajans sahibi; Uğurkan Erez. Uğurkan’ı tanıyalı 3 yıl oldu. Klips ve Hafta Sonu Dergileri’nde gazeteciliğe başlatan da benim. Ama o her şeye layık, güzel bir insan. "Dostum" dediğim pek çok insandan daha dost, yürekli, can, haddini bilen, saygılı... Buyrun yaşamının bilinmeyenlerini bana anlatan Uğurkan’la yaptığımız sıcak sohbete;

ŞD-Uğurkan’ı bize anlatır mısın? Geçmişten günümüze... Sen kimsin, evliliğin?..
UE-1954 yılında Kırklareli’nin kazası olan Vize’de doğdum. Annem ve babam öğretmen olduğu için Vize’deymişiz. Ben ailenin en küçük çocuğuyum. Çok sevdiğim, değer verdiğim bir ağabeyim, bir de ablam var. 6 yaşına kadar Vize’de kaldım. Kale’de, babamın o zamanki imkanlarıyla yaptığı çok güzel, bahçeli bir evimiz vardı. Şu anki belediye başkanı evimizin olduğu sokağa Nüzhet Erez adını verdi. Annemin öğretmenlik yaptığı ilkokulda da
bir Adalet Erez Öğretmenler Odası yaptırdım. Zaten fırsat buldukça, geliri okumaya muhtaç çocuklara verilmek üzere organizasyonlar yapmaya çalışıyorum. Daha sonra İstanbul’a geldik. Annemin en son öğretmenlik yaptığı okul olan Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu’nda okudum. Ortaokulu Kadıköy Kemal Atatürk Ortaokulu’nda, liseyi de Fenerbahçe Lisesi’nde tamamladım. Üniversiteyi Şişli Ticari İlimler Akademisi’nde bitirdim. Son yılında okulumuz, Siyasal Bilimler olmuştu. Ben Siyasal Bilimler’den 1975 yılında mezun oldum. Okul yıllarımda çok çalışkandım, hep takdirle geçerdim sınıflarımı. Üniversitenin 3. sınıfındayken Norveç’te muhasebe üzerine staj yaptım. Ayrıca bilgisayar programcılığı kurslarına gittim. Kurstan başarıyla mezun oldum. Armağan olarak verdikleri İnter Real Ticket ile tüm Avrupa’yı bedava dolaştım. Üniversiteyi bitirdikten sonra Amsterdam’da istatistik üzerine staj yaptım. Staj sırasında aldığım babamın hastalandığı haberi üzerine Türkiye’ye döndüm. Döndükten bir ay sonra babamı kaybettim. Annemi yalnız bırakmak istemedim ve Türkiye’de kalıp çalışma hayatına atıldım. Kadıköy’de Beymen’in muhasebe bölümünde işe başladım. Askerlik nedeniyle ayrıldım. Terhis olduktan sonra Philips’e maliyet muhasebesi şefi olarak girdim. Daha sonra Süzer’e transfer olup ihracat üzerine çalışmaya başladım. O sırada Libya’ya canlı hayvan ihracatı yapılıyordu. Mustafa Süzer ile birlikte çalışıyordum. Bir gün iş için Libya’ya gittiğimde çocukluk arkadaşım sevgili Zeynep Özal’ı gördüm. Kocası orada çalışıyordu. "Gel, seni de Libya’ya alalım, çok güzel para kazanırsın" dedi. O aralar çok çapkındım ama
1980 yılında karım Güzin’i tanıyınca her şey değişti. Çok güzel piyano çalıyordu. Birlikte Libya’ya gittik. Hamileydi. 9 yıl süreyle mutlu bir hayatımız oldu ama... Kader işte, ayrıldık. Kızımız Billur 21 yaşında, hayattaki en büyük servetim. Libya dönüşü Kadıköy Ticaret Lisesi’nde
8 ay kadar İngilizce öğretmenliği yaptım. Tek kuruş ücret almadım. Oradan kazandığım parayı okul aile birliğinin okumaya muhtaç çocuklar için açtığı bir hesaba yatırmıştım. Libya’dan yeni döndüğüm için zaten param vardı. Süzer büyümüş, holding olmuştu. Tekstil bölümünü kurmuşlar, ihracat yapıyorlardı. Yakın arkadaşım Gülten Süzer’in teklifiyle birlikte çalışmaya başladık. İran-Irak savaşı sırasında defileler yapmak istedi. Dönemin en büyük ajansı Aydan Adan ve Sema German’a verdik işi. Birden bu işe merak sardım ama bu kez de Vepa’nın halkla ilişkiler müdürlüğünü yapmaya başladım. Patronum Vedat Öztarhan’a teşekkür ederim, çok şey öğrendim ondan. Bugüne kadar pek kimsenin bilmediği birşeyi açıklamak istiyorum sana; 1973 yılında Hey Dergisi’nin düzenlediği sinema artisti ve fotoroman yarışmasına katılmış, ikinci olmuştum. Ama modern bir yapıya sahip olan ailem bu konuda tutucuydu, yaptırmadılar. Yıllardır içimde yanan mankenlik aşkını küçük bir odada ajans açarak söndürmeye çalıştım. Tabii hazıra dağ dayanmadı, param bitince arabamla ankesörlü telefonlarla iş yapmaya başladım.

ŞD-O arada çok büyük mankenlik ajansları vardı, onların karşısında nasıl bir savaş verdin?
UE-Benim de hocam olan Başak Gürsoy vardı. Aydan Adan, Sema German vardı. Ben haddimi bilirim Şenaycığım. Zaten onlar da çok büyük ajanslardı, hiç bir şekilde bana engel olmaya kalkmadılar. Başak’ı, Sait Sökmen’i, Bilge Tuğsuz’u, Aydan’ı kendime örnek aldım.

ŞD-Ajansının ilk kataloğunda hangi isimler vardı?
UE-18 sene sonra gerçek anlamda ajans sahibi oldum. O da oğlum kadar sevdiğim asistanım Şenol İpek’in ısrarıyla gerçekleşti. Çağla Şıkel, Türkiye güzeli seçilmişti. Şenol’un okuldan sınıf arkadaşıydı. Şenol İpek, Çağla Şıkel ve babasının bana emanet ettiği İzmirli manken Özgül Kavruk ile işe başladım. Daha sonra Derya Türegül, Bora Erdem, Murat Mısırlı, Esin Moralıoğlu, Pınar Altuğ, Didem Uzel, Ceylan Saner, Ebru Ürün gibi isimler de bana gelerek destek verdiler. Arkasından Buket Saygı, Sinem Öztufan, Selda Ateşeli, Asuman Krause, Yüksel Ak gibi mankenler ajansımıza katıldı. Böylece günümüze kadar geldik.
Bu arada elenenler oldu tabii; Burcu Kutluk, Bilge Kara, Selma Ergeç,
Esra Eron, Tuğba Karaca, Sanem Balcı, Yeliz Öney, Alp Kıraşan,
Murat Erbaytan, Nazif Sevim,
Serkan Ormancı, Berk Oktay, Tolgahan Sayışman, Serdar Demirci, Bülent Çetinaslan, Erim Işıksel.

ŞD-Ajansına manken olarak girebilmek için ne gibi özellikler gerekiyor? Seçimi nasıl yapıyorsun?
UE-Ben butik ajansım. 14 kız,
10 erkekle idare etmeye çalışıyorum. Kendime göre sebeplerim var. Şu anda da kapılarım zaten kapalı. Hepsinin her zaman çalışabilmesi gerekiyor. Bu insanların içinde ev kirası ödeyenler, okul taksidi verenler, ailesine para gönderenler var. Kalabalık bir kadrom olur
ve iş imkanı sağlayamazsam üzülürüm. Eğer bir manken
aranan özelliklere sahipse çalışırım, fazla özellik aramıyorum.

Hayvan ihracatından podyuma...
ŞD-Uğurkan Erez kimlere şöhret kapılarını açtı?
UE-Bu benim için ilginç bir soru.
Son günlere gelirsek; Çağla Şıkel, Asuman Krause, Yüksel Ak, Şenol İpek diyebilirim. Ancak şöhret kapılarını açmak değil de yol göstermek desek daha doğru olur.
Şu anda da Esra Eron, Burcu
Kutluk, Selma Ergeç, gayet güzel yollarına devam ediyorlar.

ŞD-Uğurkan dışarıya görerenkli bir insan. Bana göre ise sıkılgansın, fazla konuşmazsın.Nasıl yeniyorsun duygularını?
UE-Evet, çok sıkılganım. Mesela tek başıma bir yere gitmek istemem. Gitmek zorunda kalırsam da içeri girince yüzüm kızarır, utanır, sıkılırım. Bir tanıdık göreyim
diye etrafıma bakınıp dururum. Renkli görünebilirim ama göründüğüm gibi değilim.

ŞD-Renkli bir hayatın içindesin. Ben bu alemde pek dost olduğuna inanmıyorum. Senin dostun var mı?
UE-Gönülden inandıklarım var
tabii; Ayşe Erbulak, Ertan Kayıtken,
Ergun Berksoy ilk aklıma gelen en büyük dostlarımdır. Düşmanım yok mu? Elbette vardır ama ben onlara
karşı bile dostane yaklaşarak düşmanlıkları eritmeye çalışıyorum. Sen de tabii ki dostlarımdansın.

ŞD-Rakiplerin var mı? Kimler?
UE-Herkes rakiptir ama ben rakiplerime de dostane yaklaşırım. Onlardan birşeyler öğrenmeye çalışırım. Hiç kötü düşünmem. Yaptıkları güzel şeyleri alkışlarım ama daha iyisini de yapmaya çalışırım. Başak Gürsoy, Sait Sökmen, Bilge Tuğsuz... Aynı kulvarda olmamıza rağmen onlar benim saygı duyduğum hocalarım, ustalarım.

ŞD-Bana mankenliğin tarifini yapar mısın? İyi bir manken ve fotomodel sence nasıl olmalıdır?
UE-Fizik, karizma, disiplin ve zekanın bütününü taşımalı iyi bir manken.

ŞD-Manken ve fotomodel dünyasında senin‘top 10’un var mı?
UE-Çağla Şıkel, Asuman Krause, Yüksel Ak, Deniz Akkaya, Güzide Duran, Ebru Ürün, Ceylan Saner, Sema Şimşek, Yeşim Palandüz, Burcu Kutluk, Deniz Pulaş, Pınar Tezcan... Bunların hepsi çok iyi mankenlerdir.

ŞD-Çağla Şıkel, Asuman Krause, Selin Toktay, Ayşe Hatun Önal, Gizem Özdilli, Tuğba Özay, Demet Şener, Deniz Akkaya gibi bazı mankenlerimiz sadece aşklarıyla magazin gündemini oluşturuyorlar. Sence doğru mu?
UE-Saydığın mankenler Türkiye’de
ve yurtdışında birçok defileye çıkmış en iyi isimler. Bu onların özel hayatı, her koyun kendi bacağından asılır.

ŞD-İşinle ilgili bir hayalin var mı?
UE-Her arzu ettiğim yerde defile yaptım. Dolmabahçe Sarayı’ndan Aya İrini’ye kadar. Yurtdışında ise beni çok etkileyen yer, İtalya’nın başkenti Roma’daki Coliseum oldu. Orada
bir defile yapmayı hayal ediyorum.

ŞD-Dünya çapında düşünürsek hangi modacı ve mankenle çalışmak isterdin?
UE-Şenaycığım, ben çok miliyetçiyim. Her zaman kendi ülkemin modacılarını ve mankenlerini
tercih ederim. Ama çalıştıklarım
oldu tabii. Sen biliyorsun.

ŞD-Cengiz Abazoğlu gibi birçok modacıyla çalışıyorsun amaFaruk Saraç ve Cemil İpekçi defilelerinde daha bir özenli oluyorsun. Bu bir tesadüf mü yoksa Osmanlı motifleri senidaha mı çok cezbediyor?
UE-Benim için herkes özeldir.
Hiç kimseye ayrıcalık yapmaya çalışmam, çünkü hepsi dostlarım
ve özel insanlar. Her defilemde özenliyimdir. Böyle bir fark hissetmiş olman şundan kaynaklanıyordur;
bazı defileler tek sıra yürüyüş şeklinde, bazıları dans ağırlıklı
olur. Cemil İpekçi’nin defilelerinde
bu tip tablolar daha çok olduğundan öyle düşünüyorsun herhalde.
Cengiz Abazoğlu, Dilek Hanif,
Vural Gökçaylı, Ahmet Eraslan
gibi modacıların defilelerinde de
çok özenli, kendi tarzlarını
ortaya çıkaracak şekilde
çalıştığıma inanıyorum.

ŞD-Bir ara tüm ajans patronları birleşecektiniz. Hatta bir dernek kuracaktınız, buna mankenler de dahil olacaktı. Ne oldu?
UE-Çok doğru, yakın zamanda yapacağız. Ama 1-2 senedir çok
büyük bir kriz var. Kendimizi geçindirmek için deliler gibi uğraşıyoruz. Ajanslarımızı kapatmayalım, bünyemizde bulunan mankenlerimizi ve personelimizi
zor durumda bırakmayalım diye.
Bu nedenle birleşme ve dernek
kurma işini erteledik. Biliyorsun, Cast Ajansları Birliği var. Ben dahil tüm ajanslar bu birliğe üyeyiz.

ŞD-Mankenlerin niye sosyal hakları yok? Allah korusun, biri defilede düşüp bacağını kırsa, sakatlansa, firma sahibi parasını vermese, kim savunacak hakkını?
UE-Doğru. Çok güzel bir konuya değindin. Daha önce birçok arkadaşım bu konuyla uğraşmış
ama sonuca ulaşamamış. İnşallah bizler uğraşıp bu sosyal hakları alacağız. Senin bilmediğin birşey var; ben mankenlerime her defilemde sigorta yaptırırım. Ama o defile
için geçerlidir. Firma sahibi ödemesini yapmazsa da bunun sigortası şirketimdir.

ŞD-Eski mankenlerlegünümüzün mankenlerini karşılaştırıp aradaki farkıbana anlatır mısının? Geçmişte kimleri beğenirdin?
UE-Pek fark yok, yalnızca yürüyüşler. Eskiden daha klasikti, daha koreografikti. Şimdi minimalizm akımı var. Gerçi minimalizmin yerini maksimalizm almak üzere. Ama biz hâlâ minimalizmi yaşıyoruz. Disiplin konusunda da taviz veremeyeceğim için fark olduğunu söyleyemem. Eskiden beğendiğim mankenler; Semra Tınaz, Merih Akalın, Sabahat Doğanyılmaz, Gülay Ertok, Funda Güngör, Nergis Kumbasar, Yıldız Arhan, Mine Manavoğlu, Melek Gürkan, Mine Çetinel, Canan Mutluer, Sibel Savacı, Murat
Onuk, Yaşar Alptekin, İsmet Özhan, Faruk Dilaver, Tarık Tarcan,
Soyer Süleyman’dı. Onlarla çok keyifli çalışmışızdır. Çok güzel günlerimiz olmuştur.

ŞD-Gelecek ile ilgili projelerin neler?
UE-Düsseldorf’da ilk Türk koreograf olarak adımı yazdırdım ama bu yetmiyor Şenay. Avrupa’da Uğurkan Erez değil, ülkem ve ülkemin adını duyurabilmek önemli. Türkler’in bu konuda da iyi olduğunu göstermek istiyorum. Çünkü hiçbir farkımızın olmadığını gözlemledim. Zaten sanatta dil, din, ırk ayrımları yoktur.
Paris’de, Milano’da, hatta New York’da adımızı duyurabilmek için gayret gösteriyorum. İTKİB beni destekleyebildiği kadar destekliyor, sağolsun. Bunun dışında tabii ki öncelikle canım annemle, birtanecik kızımla, ağabeyim, ablam, ajansımdaki tüm bireylerle, yani dostlarımla en güzel günleri paylaşmak ve ileriye doğru adımlar atmak en büyük emelim. Senin gibi değerli insanlar
bizden desteklerini esirgemiyorlar, sağolun. Senin şahsında tüm medya mensubu arkadaşlarıma, dostlarıma teşekkür ediyorum. Her zaman
en iyi, en güzel işlerde buluşalım.

Yazara e-mail:




MAGAZİN