Cadde Heybeliada kışın ne yapar?

Heybeliada kışın ne yapar?

14.12.2012 - 20:33 | Son Güncellenme:

Nisan ayı geldi mi, gazetelerde dergilerde “Adalar’a gidiniz, bisiklete bininiz” yazıları görmeye başlarız. Peki ya kışın? Aralıkta, ocakta Adalar yapayalnız ne yapar Marmara’nın ortasında?

Heybeliada kışın ne yapar

Byramda seyranda gidip evini şenlendirdiğimiz ailenin ihtiyarları, sıradan bir kış gününün akşamı evinde yapayalnız ne yaparsa; Heybeliada da aralık-ocak aylarında onu yapıyor: Tek başına ihtiyarlamaya devam ediyor. Güneşli havalarda içini doldurduğumuz, kirlettiğimiz, mangal ateşiyle harladığımız ormanlar; yağmurda, karda, çamurda yalnızlığa terk ediliyor ve sanırım mahalleli içten içe bu halini daha çok seviyor. Çünkü arkası sağlam Heybeli’nin. Nâzım Hikmet’tir o, Aziz Nesin’dir, Hüseyin Rahmi’dir, Orhan Pamuk’tur. Ve daha kimler kimler büyümüştür, yazmıştır, gezmiştir sokaklarında. Bugün şanslıysanız, Orhan Pamuk’a rastlayabilirsiniz hâlâ.

Haberin Devamı

Kalabalık Merit Halki Palace’ta
Bol yağmurlu, şimşekli bir hafta sonu yolumuz Heybeli’nin meşhur Mavi Restaurant’ına düştü. Şarkıdaki gibi,
‘Mavi’nin eski lezzetinden eser yoktu şimdi’ ama yağmur vardı, tek tük insan ve İstanbul’dan uzak olmanın verdiği özgürlük hissi... O gece şehre dönmek istemeyince, iskeleye 10 dakika uzaklıktaki, adanın en eski otellerinden (1852-1862 arasında inşa edildiği tahmin ediliyor) Merit Halki Palace’a gittik. Bomboş sokakların aksine, otel hıncahınç doluydu. Neşeli bir grup lobide tango yaparken, otelin meşhur papağanı Alex de köşeden dans edenleri izliyor, bir yandan da uyukluyordu. Yağmurun şiddetine, havanın soğuğuna yakışır bu tango ortamına, işi iyi bilenler ‘milonga gecesi’ adını veriyormuş. Hep birlikte toplanıp dans edilen özel geceleri sık sık düzenliyorlarmış Halki’de... Sadece onlar değil; bir köşede de dizi oyuncuları ve set çalışanları oturuyor. Bütün gün ‘Ustura Kemal’in çekimleri için yan binada çalışmışlar, şimdi Halki’de yorgunluk atıyorlar.

Haberin Devamı

Çam Limanı’nın temiz havası
Bu kalabalık grupla sabah kahvaltısında tekrar karşılaşıyoruz. Ardından diziciler sete, dansçılar dinlenmeye, bizse adada kısa bir yürüyüşe çıkıyoruz. Heybeliada’da gezilecek belli başlı üç bölge var: Çamlimanı, Ruhban Okulu ve İsmet İnönü’yle Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın müze-evleri.
Çamlimanı yaz aylarında tekne ve yatlara ev sahipliği yapıyor. Ama kışın da ayrı güzelliği var. Geldiğinizde, içinizin ferahladığını, gerçekten nefes aldığınızı hissedeceksiniz. Böyle heybetli çam ağaçlarını ve deniz manzarasını, İstanbul’a en yakın Heybeliada’da görebilirsiniz. Ruhban Okulu’ysa, 40 yıldır eğitim yapılmadığı için terk edilmiş bir perili köşk gibi. Yakında açılacağı haberi adada kulaktan kulağa yayılmış, ahaliyi heyecan sarmış. Fakat pazar günleri hariç, önceden randevu almak koşuluyla hâlâ ziyaret edilebiliyor. Tel: 0 216 351 85 63
İsmet İnönü ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın müze-evlerini de görmeden geçmeyin. ‘Müze-ev’ kavramına çok da önem verilmeyen ülkemizin iki kıymetli mekânı, pazartesi hariç her gün ziyarete açık.

Haberin Devamı

BUNLARI DA UNUTMAYIN

* Merit Halki Palace’ın hemen altında Sadık Bey Plajı var. Bu plaj temizliği ve sakinliği sayesinde, denize girmek için yalnızca İstanbulluların değil, Adalıların da ilk tercihi oluyor. Ayrıca Burgazada ve Kaşıkadası manzaralı... Bir yaz günü İstanbul’dan kaçmak isterseniz Merit Halki Palace’ta konaklarken denize de girebilirsiniz.
* İstanbul’un her adası gibi Heybeliada’nın lokantaları da deniz ürünleri ağırlıklı. En ünlü restoranı Mavi. İki porsiyon istavrit, bir büyük salata ve iki kadeh içki 70 TL. “Yok ben balık yemem” diyorsanız, adanın yıllar yılı değişmeyen kebapçısı Meltem Urfa Lahmacun, minicik dükkanı ve dev lezzetleriyle öne çıkıyor.
* Heybeliada’dan ayrılmak gerçekten zor, üstelik son vapur 20.30’dayken... Hafta içi veya sonu değişmiyor, Kadıköy ve Kabataş’a giden son vapur 20.30’da. Tabii bu kış tarifesi...
* Heybeliada’yla ilgili en kapsamlı kitap Halil Gökman imzalı, ‘Kartpostallarla Bir Ada Hikayesi’. Denizler Kitabevi,
75 TL.

Haberin Devamı

“BURASI VÜCUDUMUN PARÇASI”

Orhan Pamuk Heybeli’yi neden sevdiğini şu sözlerle anlatıyor:
“Bundan aşağı yukarı 50 yıl önce, doğduktan iki hafta sonra Heybeliada’ya gelmişim. O gün bugün hep gelirim. Burası yazları benim hayatımın merkezidir. Hâlâ çok seviyorum, yazları burada geçiriyorum. Çok da memnunum. Öbür adalar biraz daha orta yukarı sınıfların zenginliklerini gösterme yeridir. Burasıysa insanların tatillerini geçirdikleri, dinlendikleri gerçek bir tatil beldesidir. Bir de İstanbul’u olduğu gibi burayı da tanıyorum ve burası artık vücudumun bir parçası olmuş. Buraya alışmışım. Onun için seviyorum. Gerçekten sevdiğimiz yerleri ve kişileri neden sevdiğimizi bilmeyiz, bilmek de istemeyiz.”