Cadde “KIZGIN OLMAYA HAKKIM VAR”

“KIZGIN OLMAYA HAKKIM VAR”

18.08.2012 - 20:14 | Son Güncellenme:

Amerikan tarihini anlatan belgesellerinde, bazı filmlerinde ve açıklamalarında olaylara ‘dışarıdan’ baktığı için eleştirilen Oliver Stone, duruşunun tam arkasında.

“KIZGIN OLMAYA HAKKIM VAR”

‘The Red Bulletin’ dergisine konuşan sıra dışı yönetmen, Amerika’nın yarattığı öfkeyle yeni bir savaşa sürüklenildiğini söylüyor ve ekliyor: “Kızgın olmaya hakkım var.”

Haberin Devamı

‘Platoon’ ve ‘Wall Street’ gibi filmlerinizdeki başrol oyuncuları, genç Oliver Stone’un alt egolarıydı. Bu durum, yeni filminize de yansıdı mı?
Karakterlerin benimle hiçbir ilgisi yok. Sadece gençken ben de onlar gibi olabilirdim. Benim de içimde şiddet var. Uyuşturucudan hoşlanırım, yani hoşlanırdım. Tabii ki bir yönetmen olarak karakterlerle bütünleşiyorum. Ama bu, benim yaşam tarzım değildi, asla böyle şeyler yapmadım.


Yani suç dünyasına girmeye hiç çalışmadınız mı?
Sanırım artık bir dramatist olarak güvende olduğum için hayatta kalmak adına kanunun o ya da bu tarafında çeşitli şeyler yaptığımı söyleyebilirim. Mesela 20’li yaşlarımda araba kullanırken, suyun altında kalmamak için pek çok halt yediğimi söyleyebilirim. Böylece yılda iki senaryo yazıp şeytanın bacağını kırabilirdim.

Haberin Devamı

“Bir şeyin kölesi olmak istemiyorum”

Sizi uyuşturucudan alıkoyan ne oldu?
Esrar içmekten vazgeçtim. Arada içiyorum ama çok nadir. Çünkü herhangi bir şeye bağlanmak ya da bir şeyin kölesi olmak istemiyorum.

Yeni filminiz ‘Savages’ta uyuşturucu dünyasını otantik bir havada gösteriyorsunuz...
Uyuşturucu üretimi yapan gerçek bir bina kurduk, DEA (Uyuşturucuyla Mücadele İdaresi) ajanlarıyla ve Meksikalılarla konuştuk. İşin öbür tarafındakilerle birlikte zaman geçirdim.


Uyuşturucu kartelindekilerle mi?
Evet. Provalara para temizleme işlerinde uzman olan ve bu işlerin tanınan 3-4 adamını getirdik. Bir de en tanınımış satıcılardan biriyle beraber olmuş bir kadın bulduk. Benicio (Del Toro) ve prodüktörüm Fernando’yla Tijuana’ya gidip en büyük isimlerden biriyle tanıştık.

Kimdi bu isim?
Söyleyemem. Ama bir uyuşturucu lideri değil, para aklama uzmanıydı.


Bu adamları nasıl buldunuz?
Fidel Castro ve Hugo Chavez’in belgesellerini yaparken pek çok İspanyolla tanışma fırsatımız oldu. Tabii ki bu insanlar bize isim vermedi ama biri, “Tijuana’da uyuşturucu karteli için çalışan bir adam var” dedi. Büyüleyici bir adamdı. Onunla tanıştık ve o da bizi başka insanlara yönlendirdi. İçeri girmek için birden fazla kapıdan geçtik.

Haberin Devamı


İçeri girmek için neler yaptınız?
İlkinde her şey formaliteden ibaretti. İkincisinde ben, Benicio ve Fernando bir öğle yemeğinde 25 shot tekila içmek zorunda kaldık. Tekila, tanıştığımız adamın özel koleksiyonundandı. Başka bir gün bizi her tarafın Chihuahua cinsi köpeklerle dolu olduğu ofisine götürdü. Arka odalardan birinde tarifini 103 yaşındaki bir Çinliden aldığı tekilayı yapıyordu. Orada aslında ne içtiğimizi gördüm. Tekilaya tarantula, akrep, kobra, çıngıraklı yılan ve boğa penisi ekleniyordu. Neyseki hepsinin tadı tekilayla iyi gitmişti!

“Bir şeye inanıyorsanız geri adım atamazsınız”
Vietnam Savaşı’nda görev alan birkaç Hollywood yönetmeninden birisiniz...
Yale Üniversitesi’ndeki ilk yılımda Saygon’daki bir okulda ders vermeye gitmiştim. Sonra istifa edip deniz ticareti işine girdim ve bir tekneyle ABD’ye döndüm. ‘Child’s Night Dream’ adlı romanımı yazmaya başladım ve Yale’e devam ettim. Ardından okulu tekrar bırakıp romanımı bitirdim. Roman, yayımcılar tarafından geri çevrildi. Çok üzgündüm ve 1967 Nisan’ında ortadan kaybolmak ve kendimi yeniden bulmak için orduya katıldım. Ama Vietnam’a gidince hayatta daha kötü yalanlar olduğunu görüyorsunuz. Çünkü herkes demokrasiden ve ne kadar iyi adamlar olduğumuzdan bahsediyor. Ama siz ne kadar b.... insanlar olduğunuzu görüyorsunuz.

Haberin Devamı


Bu düşünceleriniz kariyeriniz boyunca da sizinle oldu. Amerikan tarihine ve siyasetine olan topluma uymayan bakış açınız yüzünden zarar gördüğünüz oldu mu?
Evet, bazen oldu. Ve buna dayanmak zorundasınız. Eğer bir şeye gerçekten inanıyorsanız, geri adım atamazsınız.

“Saçmalıklara tonlarca para harcandı”
Yakında gösterilecek ‘The Unhold History of the United States’ adlı belgeseliniz hakkında da bu tür tartışmalar var.
Yaptığımız şey, Amerikan tarihine dışarıdan bir göz olarak bakmak, ki bu, Amerika’da zor yapılan bir şey. Mesela Soğuk Savaş döneminde Rusların üzerimize geldiği hipotezinin etkisi altındaydık. Onları kolayca düşmanımız haline getirdik. Kuşaklar boyunca, ‘düşman yaratmak’, iç ve dış politikamızın parçası oldu. Ve bu saçmaklıklara tonlarca para harcandı.

Haberin Devamı

Bazı haberlere göre de Stalin ve Hitler’e karşı sempati duyuyorsunuz.
Stalin ve Hitler’in pek çok insana zarar verdiği, öldürdüğü gerçek. Ama Mao da bunu yaptı, Amerika da yaptı. Sadece bu figürlere dikkat çekerek ‘dünyanın diğer taraflarında neler oluyor’a odaklanıyoruz. Birtakım insanları ayırıp, “Bunlar saldıganlar” diyemezsiniz. Buna bir zaman çerçevesi içinde bakmalısınız. Roosevelt’in, Stalin’le iyi anlaşmasının mutlaka bir sebebi vardı. Ama insanlar bunu okuldaki tarih kitaplarından öğrenmiyor.


Ne tür eleştiriler bekliyorsunuz?
Yine bir şekilde öldürüleceğimi biliyorum. Ama yaptığım işle gurur duyuyorum ve bu dosyanın bir yerlerde hayat bulacağını düşünüyorum. Belki genç biri görecek ve tarihini anlayacak. Yoksa kavga ya da değişim istediğimiz falan yok.

“Yönetmenlik, politika yapmak gibi”

Politikaya girmeyi hiç düşündünüz mü?
Yapabileceğimi sanmıyorum. Öyle bir mizacım yok. Uzlaşmaları sevmeniz lazım. Aslında yönetmenlik, bir nevi politikacı olmak gibi. Ancak nihayetinde yakalayacağım başarı, sadece illüzyon.


Biraz da sinirlisiniz...
Büyütülmeye çalışılan bir öfke var. Politika-cılar yalan söylüyor ve yine bir savaşa doğru gidiyoruz. Yani kızgın olmaya hakkım var. Ama öfkeyi alıp tehlikeli bir hale getirmek, başka bir şey. Bunu önlemek için meditasyon yapıyorum.