Cadde Kültür hayatımız tehdit altında!

Kültür hayatımız tehdit altında!

10.03.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yabancı müzisyenler gelmiyor! Bu yaz festivaller riske girdi... Kırca, Erdoğanı ihbar etti mi? Efsane geri döndü; gay bar 14 yeniden hizmetinizde...

Kültür hayatımız tehdit altında

Yetmişli yılların gençliği için kolunun altında 33 devirli "longplay" plaklarla okula gitmek bir statü işareti, bir kimlik ifadesiydi. O tarihlerde İngiltere ya da ABDde çıkmış bir albümün Türkiye baskısı yapılana kadar en az bir yıl geçerdi. Ses kalitesi pek de iyi olmayan bu Türkiye baskılı albümlerin bir de raflarda yerlerini aldıklarında çoktan gündemden düşmüş oldukları düşünülürse pek muteber sayılmamaları anlaşılır bir şeydi. Bu yüzden bir "longplay"in statü göstergesi olabilmesi için bir de dönemin ifadesiyle "orijinal" olması şarttı. Dinlemez okurduk... Güney Gallerde bir firma, o yıllarda her tür para karşılığında ülke dışına posta ile "longplay" gönderiyordu. Türk lirası harçlıklarımızı, zarf ışığa tutulunca görünmeyecek şekilde sarıp sarmaladıktan sonra Galatasaray postanesinden postalar, ısmarladığımız "orijinal" plaklar gelince de postacının bir elini öpmediğimiz kalırdı. "Pop", "Bravo" gibi Alman ve "Melody Maker", "Musical Express" gibi İngiliz dergileri Karaköy iskelesine geldiğinde dar koşardık rıhtıma. O yıllarda rock konserlerini seyretmez, seyredemez; okurduk çünkü. Tam günyüzü gördük ki... Ama şimdi yeniden iş zora biniyor. Geçenlerde bir ecnebi arkadaşım sevgilisinin kendisine yapacağı ziyareti savaş ihtimali üzerine iptal ettiğini anlattı. Aynı akşam festivalcilerle laflıyorduk. Çok endişeliler. Yabancı müzisyenlerle yapılmış kontratlar riske girmiş. Yani bu savaş yüzünden sadece fiziksel hayatlarımız değil, kültürel hayatlarımız da tehlikede. Bu yaz festivaller şehri İstanbulda biz bize kalabiliriz. Bu gidişle en fazla Amerikan üslerinde yapılacak moral geceleri için gelen Hollywood ünlülerinin haberleriyle yetineceğiz. Sonra zaman geçti. Ahmet San, Mustafa Oğuz gibi organizatörlerin, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarının sayesinde dünyanın en ünlü rock grupları, müzisyenleri birbiri ardına ülkemizde arzı endam etmeye başladılar. Rolling Stonesu bile izledik şu ahir ömrümüzde. Projeler savsaklanmasın... Şimdi bu yeni dönemde bizler yine içimizde ukteler; kala kalacağız ama bu kez de belki Türk popülerleri sahneye çıkar ve "mangalda kül bırakmayan" iddialarını gerçekleştirme cihetine giderler.Mesela Mahsun Kırmızıgül temcit pilavı gibi önümüze sürdüğü "senfonik orkestrayla konser" projesini artık daha fazla savsaklamaz. Sonra her Türk ünlüsünün hayattaki en büyük hedefinin her nedense bir müzikal sahneye koymak olduğunu hatırlarsak İstanbul, New York ve Londradan sonra dünyanın en önemli "müzikaller şehri" olabilir. Fena mı olur yani bir Ankaralı Turgut ya da Hamiyet müzikali? Yani kısa kesersek; bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete. Oysa ben aylardır "www.brucespringsteen.net"e gönderdiğim mesajlarla kahramanımın turne programına İstanbulu da eklemesini sağlamaya çalışıyordum. Bütün iyi niyetimle. Mürene özel koltuk İzzet Çapa ve Doğan Çakıt (nam-ı diğer Dodo) tarafından devralınan "14"ün yeni ismi: Akademi 14. Sahiden de bu bar birçok genç için bir dönem akademi işlevi görmüştü. 14ün yeni dekorasyonu ise tek kelimeyle şaşırtıcı. Sürprizli. Ve provokatif.Açılışın en dikkat çekici ismi her zamanki gibi Cengiz Abazoğlu refakatindeki Deniz Akkayaydı.Cumartesi gecesi ise 14te az kalsın bir kaza oluyordu. Dans eden iri yarı bir adamın düşmemek için tutunmasıyla tavandaki çelik konstrüksiyon yerinden çıktı ve bütün o 200 kilosuyla müşterilerin üzerine inerken tek bir kabloya asılı kaldı. Cuma gecesi yıllarca Ceylan Çaplı tarafından işletilen ve bir süre önce kapanan İstanbulun efsanevi barı "14", yeni patronajla kapılarını tekrar açtı. "14"ün efsaneviliğinin kaynağı Türkiyenin gerçek anlamda ilk "gay bar"ı ve Zeki Mürenin, açılışından itibaren İstanbulda olduğu her gece sektirmeden sabahladığı, sonra da Taksim Meydanından gazetelerini alıp evinin yolunu tuttuğu mekân olması. Zeki Müren için barda her zaman oturduğu yere iki bar koltuğu genişliğinde özel bir oturma sistemi kurulmuştu o dönemde. Kulis fısıltıları... Şu sıralar tiyatro çevrelerinde bir ihbar furyasıdır gidiyor. Metin Akpınar, Müjdat Gezeni, Müjdat Gezen, Rahmi Saltuku ihbar etmişmiş; bir zincirleme ifşaatlar süreci. Biz de sürece müdahalemizi ve katkımızı yapalım: Levent Kırca da zamanında Yılmaz Erdoğanı asker kaçağı durumundayken tiyatroya gelen askeri inzibatlara ihbar etmiş. Kulislerde konuşulanlara itibar edersek...