Cadde Mayruk dünya modasında

Mayruk dünya modasında

09.11.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Mayruk dünya modasında

Mayruk dünya modasında



Mayruk dünya modasında
Tempo bildiğiniz gibi değil, çok yoğun, çok. Son dönemde Anadolu ve Avrupa yakasında, Beyoğlu ve Ortaköy’de de açılan öyle çok yer var ki. Sağolsun, sevgili asistanım Özgür Köylü metrelerce liste çıkarıp çıkarıp önüme davetiyeleri yığıyor. Vaktim oldukça açılışlardan sonra gidip yeni mekanları tanıtmaya çalışıyorum. Geçen akşam Levent’in yeni incisi Gatto’daydım. Dekorasyonu çok şıktı ama fazla beyaz geldi bana. Ne var ki ışıklandırmayla her gece ayrı bir renk vereceklermiş, bu beyazlık yok olacakmış. Benim gittiğim gece daha bu ışık ve lazer sistemi hizmete girmemişti. Dekorasyonu, Miami’den de arkadaşım olan, şimdi de burayı işleten Ergun Yıldız ve mimar Kunter Şekercioğlu yapmışlar. Ergun Yıldız bir zamanlar az kavalyelik yapmadı bana. Şu an o kadar çok koşturuyor ki. Miami’den geleli 5 ay oldu, daha ne yemeğe ne de sinemaya gidebildik.
O gece büyük patron Mustafa Ulusoy, güzel karısı Ferda ve kızı Selen oradaydılar. Bir köşede Filiz Varta dostlarıyla yemek yiyordu. Hayli kalabalıktı. Kimler mi vardı? Nigar Talibova, Serdar Ortaç, Semra Özal, Jumbo’nun sahipleri Nurhan-Irma Çıtak, Gizem Özdilli ve sevgilisi Osman kalabalıkta görebildiklerim oldu. Müdür Ali Öksüz, şefler Hasan Başkaya, Zeki Eroğlu, sağolsunlar hemen bir masa ayarladılar. Çünkü rezervasyonsuz gitmiştim. Sırdaşım İsmail Akkaya, can dostum İzzet Çapa ve yurtdışından gelen bir arkadaşımızla birlikte yemek siparişini başarısına inandığımız aşçıbaşı Selim Öğüncü’ye bıraktık. Ama sizin için mönüye göz attım. Fazla kalabalık tutmamışlar. Başlangıçlarda parma jambonu ve kavun, krepe sarılı taze somon balığı, bahçe salatası ve mevsim sebzelerinden ızgara geldi. Herkes tattı. Yine ortaya dört peynirli risotto, etli dolma aldık. Son günlerde kilo verdiği için İzzet ana yemek olarak jambon ve mantarlı pizza yedi.
İsmail arpacık soğanlı kuzu pirzola, konuğumuz da beğendili kebap tercih ettiler. Benim seçimim ise şefin özel sosuyla yapılmış taş fırında balık oldu. Hepimiz yemeklerden memnun kaldık. Tatlılar arasından da fırında sakızlı sütlaç ile sıcak çikolatalı sufleyi seçtik. Sufle harikaydı ama sütlacın sakızı az, pirinci çoktu. Meğer bazı müşteriler öyle tercih ediyormuş. Ama Selim Usta söz verdi, bir daha sakızını arttırıp pirincini azaltacak. Benim damak tadıma daha çok güveniyormuş çünkü. Gelen hesap, bana çok indirim yaptıkları için makuldu. Ama gidenler de memnun. Eskiden Dr. Ferhat’ın çıktığı, adı Soprano olan yeri restorana çevirmişler. Yemekli Gatto olan kısım da bar ve kulüp havasına sokulmuş. Yine yukarıda çok şık bir VIP bölüm yapmışlar, özel toplantılar ve davetler, kutlamalar için. Bir de açık salata bar koymuşlar. Gözünüzün önünde istediğiniz salatayı taze taze yapıyorlar. DJ Aytaç çok iyi çalıyor. Bar şefi Rıfat Sağ çok güleryüzlü.
O gece masaya Mustafa Zorlu baktı. Genç ortaklar sevgili Süleyman Köse ve Raşit Karakuş başarılı çocuklar. Ritz’in altındaki Chocalate da çok iyi gidiyormuş. Üstünü kapatmışlar.
Bir hafta sonu iftar için oraya da gideceğim. Süleyman’ın nikah şahidiyim. Karısı Aylin dünya güzeli bir kızdır. Süleyman kızına benim adımı verdi. Onlarla olmak bana da mutluluk veriyor. Gatto’nun telefon numarası (0212) 270 13 48. Efendim, Ebru Gündeş-Süha Yavuz aşkında elimden geldiğince uzak durmaya çalıştım. Yazılanları, söylenenleri yazmakla yetindim. Hatırlarsanız, Derya Tuna’nın vurulma olayında da öyle yapmıştım. Bazı özel nedenlerim var. Ama pek çok okuyucumdan Ebru Gündeş-Süha Yavuz aşkının bitmesinden sonra e-mail geldi.
"Siz medyum musunuz? Ebru Gündeş-Süha Yavuz ilişkisinin evlilikle sonuçlanmayacağını yazmıştınız. Onları bu kadar mı yakından tanıyorsunuz? Dediğiniz çıktı" diyorlardı. Mütevazı olmayacağım. Evet. Ebru’yu, Süha Bey’i, hatta plak şirketi Universal’in başında olan Sayın Neşe Demirkat’ı, onun sağ kolu Bige Daruga’yı çok iyi tanıyorum. Bir zamanlar gerçekten dostum olduğuna inandığım Neşe Hanım ve kardeş kadar sevdiğim sevgili Bige’nin menfaatlerine uymadığı zaman nasıl hareket ettiklerini de iyi biliyorum. Ebru Gündeş-Süha Yavuz aşkının şık bir ilişki sayılamayacağını, bitmeye mahkum olduğunu yazdığım zaman Neşe Hanım da, Bige de canavar kesilip bana cephe aldılar. Hatta şirketlerinden çıkan CD’leri göndermediler. Allah’a şükürler olsun, bir değil bin CD alacak olanağımız var. Neyse canım, bunlar küçük hesaplar. Bu nedenle Ebru-Süha ilişkisinden ayrı kalmak istedim hep.
Ama görüyorum ki Ebru’nun her biten ilişkisinin ardından nasıl kötü kokular çıktıysa bu ilişkide de öyle oldu. Aslında Ebru Gündeş sanatına, sesine ve kalbine sevgi duyduğum bir isim. Nedense dolduruşa fazla geliyor. Eski sevgilisi avukat Ömer Durak’tı ya (Durak, Süha Yavuz’un kankası ve Universal’in de avukatıydı). Ömer Durak’ın Ebru’dan 1 milyon dolar götürdüğü iddia edildi. Ben ikisine olan saygımdan es geçtim, yazıp çizmedim. Ardından Stelyo Pipis ile ilgili sayısız söylenti magazin gündemine bomba gibi düştü. Yine karışmadım. Şimdi de bir yanda Ebru, öte yandan Süha konuşuyor. Yazık. Sonu ayrılıkla da bitse yaşanan aşka, güzel anılara saygı duyulmalı bence. Ama bu alemde ne saygıya yer var, ne gerçek sevgiye. Neyse, bu aşkla ilgili yapacağım yorum bundan ibaret.

Polo 13’ün başarılı işletmecisi olan sevgili arkadaşım Ali Sayar ile bir akşam turu yaptık. Tabir-i caiz ise çalmadığımız kapı kalmadı. Haftasonu ve seçim öncesi olması nedeniyle her yer kalabalıktı. Önce bir süredir gidemediğim Paper Moon’a uğradım. Bizim bar şefi Doğan ile Fahrettin ayrılmışlar. Doktor lakaplı Turan bar şefi olmuş. Tıklım tıklımdı. Şefler Erol Usta, Volkan Şan, metrdotel Sezgin Yüce hemen bir masa ayırdılar. Çok eski bir dost olan Prof. Dr. Nazım Durak ile sohbet ettik. Yeni açtığı ve Billur Kalkavan’ın danışmanlığını yaptığı Novita adlı güzellik salonu çok iyi gidiyormuş. Zaten Durak’ın yaptığı her iş çok başarılıdır, Allah’ı var. Ama resmi açılışı önümüzdeki günlerde gerçekleştirecekmiş bu arada. Kalabalıkta Mustafa Koç, Hakan Kosif, HaberTürk’ün sahibi Ufuk Güldemir, Nil Bentürk, Zevk-i Sefa’nın sahibi Mert Özmen, Adnan Sezgin, Metin Güneş, Milliyet Magazin Şefi Ali Eyüboğlu’nu gördüm. Daha sonra Buz Bar’a gittik. Lal Feray ve Ankara’dan gelen ortağı Ender Sanal bu konuda rakipsizler. Bu böyle biline. Bu yıl iki ortak, Nişantaşı’ndaki Mezzaluna’nın yanında şık bir kafe&restoran&bar açmışlar. 17.00-22.00 saatleri arasında açık. Biz biraz geç kalmışız, masalar toplanıyordu.

O nedenle Buz Bar’a gittik. Tıklım tıklımdı. Girişte dünya güzeli Yüksel Ak ile Cansu Dere’yi gördüm. Bir arkadaşlarının doğum gününü kız kıza kutluyorlarmış. Bir başka masada sevgili diş doktorlarımdan, beni sağlığıma kavuşturanlardan Seyhan Gücüm ile zarif eşi vardı. Seyhan, Buz Bar’ın müdavimlerinden zaten. Kalabalıkta kendimize zor yer bulduk. Daha doğrusu Anjelique’in sahibi sevgili Levent Büyükuğur, karısı ve patron Ender Sanal masalarına davet ettiler. Levent, Anjelique’den memnun. Maksim-Laila’nın da Beyoğlu’na yeni bir hareket getireceğini söyledi. Ardından Bar Lane’nin yerine yeni açılan Niş’e "Hayırlı olsun" demek için uğradık. Daha sonra burayı detaylı yazacağım. Çıkmışken bir de sevgili Melek Boz’a "Hayırlı olsun" demek için Kuruçeşme’de yeni açtığı Sarraf’a kapıdan uğradık. Sarraf’a da ayrıca uğrayıp Melek’in o müthiş mezelerinden ve yemeklerinden tadacağım. Efendim, bizim Şebo, yani Şebnem Öz, Milliyet’in ilavesi Pasha’yı çıkardığım sıralarda müzik sayfasını hazırlıyor ve Türkiye’nin en çok dinlenen radyosu Radyo D’de de ‘Şebnem’le Mecburi İstikamet’ adlı programı yapıyordu. Daha sonra Amerika’ya gitti, iyi de oldu. Şimdi yeniliklerle döndü. Hafta arası her gün saat 12.00-14.00 arası aynı adreste yayında, bilesiniz. Zeynep-Ahmet Us sosyetenin gözde çiftlerinden efendim. Zeynep’in iyi caz söylediğini o gece öğrendim. Arnavutköy’de meşhur Eylülist adlı barda söylemeye başladı. İlk deneyimini Kemer Country’deki North Shield Bar’da yapmış, ardından da Nişantaşı’ndaki Cafe Inn’de çıkmış. Şimdi de Eylülist’de. Buranın sahibi sevgili Ayten ilk kez canlı performans koymuş. Zeynep’in orkestrasında çalanların hepsi, tıpkı Zeynep gibi, zevk için yapıyorlar bu işi. Her birinin ayrı bir mesleği var. Örneğin; saksofon çalan Aytek ünlü bir doktor. Dinleyenler arasında Sarraf adlı meyhane-barın sahibesi sevgili Melek Boz ile ünlü antikacı Erhan Karaveziroğlu da vardı. Zeynep çok da hoş söylüyor valla, bilesiniz. Yıldırım Mayruk bir günde tam üç defile yaptı. İkisi gündüz seansı, akşam da baloydu. Bu; güzel dostum, modanın duayeni Yıldırım’ın 50. defilesiydi. Yine çok heyecanlıydı ve finalde gözyaşlarını tutamadı. Balo öncesi verilen kokteylde Fenerbahçe Kulübü’nün bana göre en kaliteli başkanlarından biri olan sevgili Aziz Ağabey (Yıldırım) ile sohbet ettik. Aziz Ağabey smokinler içinde hoş, eşi Yıldız Hanım da çok zarifti. Yönetimden Mahmut Uslu ve eşi, bana göre gecenin en şık kadınlarından biri olan Zeynep Sabancı ve FB Otomotiv’in sahibi olan eşi Mehmet Sabancı da konuklar arasındaydı. Gece kokteylle başladı. Kimler yoktu ki?
Fezal-Mete Has, Sevgi-Yılmaz Sanlı, Behice Gümrükçüoğlu, alev kırmızısı tuvaleti içinde farklı bir Belma Simavi, Siren Ertan ve Gökhan Çarmıklı, Buket-Hayrettin Taşdelen, Reyhan Can, Gülay Kamaz, fotoğrafçı Serkan Şedele, üç defilede de mankenlerin saçını muhteşem yapan büyük usta Muammer Yaprakgül, başarılı makyöz Oya Tolga ve eşi, bana göre her zaman bir kraliçe Arzu Aslan, Ender Mermerci, ünlü terzi Hayri Akduman... Arzu Hanım ile aynı masaya düştük. Aramızda hafif bir kırgınlık vardı, ikimiz de günah çıkarttık. Aslında Arzu Aslan dostuna dost ve çok görgülü bir insan. Bolluca Çocuk Köyü yararına düzenlenen defileye sosyetemiz pek bonkör davranmadı. Swissotel’in sponsor olduğu gecenin yemekleri arasında karides güveç, mevsim salatası, roşti patates ve biber soslu ızgara tavuk göğsü vardı. Finalde kırmızı meyveli sos eşliğinde çilekli dondurma geldi. Kravat, şal ve eşarplarıyla bu yıl tesettür modasına da el atan Yıldırım Mayruk, Dubai ve Katar Emirliklerinin yanı sıra Paris’de de adını duyuracak. Mayruk defilelerinin değişmez mankenlerinden olan, Paris’in ünlü gece kulübü Budha’nın da menajeri Rebecca Ayoko ile birlikte Yıldırım Mayruk ismi önce Paris’e, ardından da tüm Avrupa’ya yayılacak. Aslında defile ile ilgili yazacak çok şey var ama yerimiz kısıtlı. Yıldırım’ın müthiş kreasyonları, asistanı Barbaros Şansal’ın zekası, Sema Şimşek, Pınar Tezcan, Sedef Avcı ve 7 uluslararası mankenin becerisi, Huysuz Virjin’in geceye renk katan mimik ve esprileri harikaydı. Evet, bugünlük de bu kadar. Herkese hayırlı bir ramazan ayı diliyorum. Hoş kalın, hep mutlu yaşayın.

Yazara e-mail: