Bolivya hareketine hazır mısınız?

Bolivya hareketine hazır mısınız


Tanımın kendisi bile sakat: Çevre. Yani merkezi insan olan, dışında kalan her şey... Oysa doğa, bizim bir parçamız. Ve de tersi. Bolivya hükümeti, doğa hakları için sivil toplumla birlikte bir beyanname hazırladı


Birkaç ay önce, dünyanın farklı yerlerinden gelen 241 sivil toplum kuruluşu Bolivya’da toplanarak, çok mühim kararlar aldı.
Doğa denince aklına deniz ve orman gelen, onu da ne sevmeyi, ne de korumayı başaran sevgili Türkiye’mde ise bir avuç insanın dışında, kimsenin bu gelişmeden haberi olmadı.
Öyle ya ‘çevre haberi’ zaten ayrı, öncelikler listesinde son sıralarında yer alan bir kategori. ‘Çevre’ diyerek zaten merkezine kendimizi koyup çeperini çizdiğimiz, ‘bizim dışımızda’ bir şeyleri kast etmiyor muyuz?
Fakat bu yanılgının bedelini, farklı şekillerde ödüyoruz. Kah eve taktırdığımız ve eskiden nedense ihtiyaç duymadığımız klimanın, elektrik faturasına yansıyan kabarık rakamından, kah bir sel felaketi veya gıda kıtlığıyla hatırlıyoruz ‘çevre’yi.
Hani şu bizim dışımızda, bizden bağımsız, bizden gayrı, neredeyse yabancı gördüğümüz... En küçük nimetinden son damlasına kadar yararlanıp, ümüğünü sıktığımız ve sonra ‘neden böyle yaptı?’ diye şaşırdığımız ‘çevre’den...
Yani ‘doğa’dan.
Suyumuz 2050’de tükenecek deniyor, kimsenin taktığı yok. İnsanlar açlıktan kırılacak, mevsimler şaşacak... Ohoo... Varsa yoksa şimdiki zaman. Varsa yoksa şimdiki kazanç var gündemde.

Haberin Devamı

Doğa hakları nedir?
İnsan evladının doğayla ilişkisi, kapitalist sistemle giderek vahşileşiyor. Kadim kültürlerin öğretilerini unutmuş, sadece ve sadece kısa vadeli kârlar peşinde koşuyoruz. Faturası, çok ağır oluyor... İtiraz ettiğinizde, “Ne yani uçağa binmeyelim mi? Ne yani, elektrik mi kullanmayalım?” diyorlar. Hayır şekerim. Cahillik bu söyledikleriniz.
Çok daha genel önlemler alarak, doğanın, dolayısıyla insanlığın ömrünü uzatabiliriz.
Bugün, artık ‘idare edilemez’ bir noktaya gelindiği için, dünyanın her yanında önlem alma çabası görülüyor.
Görülüyor da, uluslararası bir karara bağlanmadan, çok zor. İşte bu nedenle, 22 Nisan’da düzenlenen İklim Değişikliği ve Doğa Ana Hakları Konferansı çok mühim.
Dikkatinizi çekerim, çevre değil, doğa hakları. Aynı insan hakları gibi...
Evet, bu yüzden doğa hakkı üzerinde temellendirilen bir beyanname hazırlandı ve 35 bin kişi onayladı. Bolivya hükümeti, bu beyannamenin Birleşmiş Milletler tarafından kabullenmesi için çağrıda bulundu.

Haberin Devamı

Alternatif beyanname
Kyoto protokolüne alternatif olarak hazırlanan beyannamenin, bundan sonraki iklim değişikliği çalışmalarına altlık oluşturması bekleniyor.
Kyoto’nun geç imzacısı olmakla birlikte, Türkiye, doğa konusunda epey haşin davranıyor. Oysa yeni Anayasa çalışmalarında mutlaka dikkate alınması gereken, hayati meseleler sözkonusu.
Nedir bu meseleler? Önce ‘Toprak Ana’nın doğal haklarını anlamamız gerekiyor... Önce, Bolivya’da belirlenen doğa hakları...
Devamı gelecek.


Toprak Ana’nın Doğal Hakları

(1) Toprak Ana ve meydana getirdiği tüm varlıklar, aşağıdaki doğal haklara sahiptir:
(a) Yaşama ve var olma hakkı;
(b) Saygı duyulma hakkı;
(c) Yaşamsal döngülerini ve süreçlerini insan tarafından bozulmadan devam ettirme ve biyolojik kapasitesini yeniden oluşturma hakkı;
(d) Kendi kimliğini ve bütünlüğünü ayrı, özlük ve birbiriyle ilişkili varlıklar olarak sürdürme hakkı;
(e) Yaşam kaynağı olarak su hakkı;
(f) Temiz hava hakkı;
(g) Bütünsel sağlık hakkı;
(h) Kirlenmeden, zehirli ve radyoaktif atıklardan muaf olma hakkı;
(i) Bütünlüğünü yahut yaşamsal ve sağlıklı işleyişini tehdit edecek şekilde genetik yapısındaki bozulma ve değişikliklerden muaf olma hakkı;
(j) Bu Beyanname’de kabul edilmiş hakların insan faaliyetleri nedeniyle ihlal edilmesi durumunda, bunların gecikmeden ve tam olarak iyileştirilmesi hakkı;
(2) Her varlık, Toprak Ana’nın uyumlu işleyişi için kendi rolünü yerine getirme hakkına sahiptir.
(3) Her varlık, insanların işkence yahut kötü muamelesinden muaf olma ve belli bir refaha sahip olma hakkına sahiptir.
Bu üç maddeyi anlamadan, benimsemeden... Ne siyanür zehirlenmesi, ne kanser vakaları, ne de sel felaketleri ve açlıkla savaşabileceğiz. Anlayana...

Haberin Devamı