Tarihi eserleri devlet satıyor, bu ambargo niye?

Yurt dışına kaçırılan eserlerin iadesi için geçici sergilere ambargo koymak ne kadar işlevsel? Bu ambargoyu uygulayan devlet, kendi müze depolarındaki tarihi eserleri satmıyor mu? Allianoi’nin üzeri tonlarca kumla kapatılırken susmadı mı?


Truva Hazineleri


Bergama Zeus Sunağı

Hangimizin içi, British Museum’a, Louvre’a veya Berlin Müzesi’nde Anadolu’dan sökülüp alınan eserleri görünce sızlamadı ki? Burada bir not düşelim: Batılılar, sadece Anadolu’dan değil, başta Mısır olmak üzere Yunanistan’ın meşhur Partenon’una kadar, muazzam parçaları zamanında anayurdundan koparıp aldı.
Bu yüzden Anadolu’dan kaçırılan tarihi eserleri iade etmeyen British Museum ve Metropolitan’a ‘sergi ambargosu’ uyguladığımız haberi, belki pek çoğunuzu sevindirmiştir...
Evet, Türkiye, geri istediği eserler iade edilene kadar Amerikan ve İngiliz müzelerinin geçici sergilerine herhangi bir eser ödünç vermeyecek. İşte bu nedenle British Museum’un düzenlediği ‘Hac: İslam’ın Kalbine Yolculuk’ sergisi için istenen 35 eser, vetolanmış.

Haberin Devamı

Sergi cezalandırma
Kültür Bakanlığı’nın aldığı bu kararın çıkış noktası, gayet haklı. Ama bir yandan da akla başka sorular getiriyor.
Mesela, daha evvel Sakıp Sabancı Müzesi’nin Londra’da düzenlediği dev ‘Türkler’ sergisinde olduğu gibi, bizim düzenleyeceğimiz, kültürümüzü ve zenginliğimizi tanıtacağımız sergiler olduğunda bu müzelerden eser istemeyecek miyiz?
Aynı şekilde, Türkiye’de düzenlenen sergilerde bu müzelerle işbirliği, sözkonusu tarihi eserler iade edilene kadar dondurulacak mı?
Anadolu kültürünü Batı’da tanıtmaya hem heves, hem ihtiyaç varken, acaba bu ambargo, yarardan çok zarara yol açar mı?
Zamanında bazıları kaçırılarak, bazıları da satılmak suretiyle yurt dışına çıkan eserleri geri almak amacıyla, bu müzelerdeki geçici sergileri cezalandırmak ne kadar mantıklı?

Satılık tarihi eser!
Kültür Bakanlığı’nın iade hassasiyeti haklı diyoruz. Peki Allianoi’nin bir baraj uğruna kumlar altına gömülmesine seyirci kalan da aynı kurum değil mi?
Müze depolarında tutmaya gerek görmediği eserleri, komisyon kurup değer biçerek satacak olan, yine Kültür Bakanlığı’mız değil mi?
Evet, aynen öyle... Burak Kara’nın, Vatan gazetesinde 18 Şubat’ta yayımlanan haberine göre, Kültür Bakanlığı, müzelerde sergilenen ve benzerleri olan tarihi eserlerin satışına olanak sağlayan bir düzenleme yaptı.
Bakanlığın bu düzenlemesine arkeoloji dünyası sert tepki gösterdi.
Haberde, Arkeologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr. Necmi Karul, “Biz öğrencilerimize ilk derste, ‘Geçmişten günümüze kalan her şeyin ortak kültür mirası olduğunu ve onları değerli kılanın, içerdikleri bilgi olduğunu’ söyleriz. Arkeolojik bir buluntuya maddi değer biçilmesi ve satılabilmesi, bir bakıma geçmişimizi alınıp-satılabilir hale getirir” diyor.
Hal böyleyken Amerikan ve İngiliz müzelerine ‘ambargo’ uygulaması, Andrew Finkel’ın yazdığı gibi, milliyetçi duyguları okşamaktan başka bir işe yaramıyor.

Haberin Devamı

YENi YÖNETMELiK VE TEPKiLER
KB’nin yeni yönetmeliğine göre; Müzeye getirilen ve bir yıl içinde sahiplerince geri alınmayan varlıklar, devletçe satılabilir.
Ayrıca müzeye alınmasına gerek duyulmayan ve komisyon tarafından etütlük eser olarak tasnif edilen taşınır varlıkların koleksiyonculara satışına izin veriliyor.
Arkeologlarsa, “Depolardaki eserler, değerlendirilmek isteniyorsa; belirli sürelerle özel müze, sergi salonu gibi uygun ortamlarda, herkesin erişimine açılması koşuluyla böyle bir hizmet vermek isteyenlerden gelir elde edilebilir” diyor.
Bu yönetmelik, koleksiyonere avantaj sağlıyor. Madem müzelerde bazı tarihi eserlere ihtiyaç duyulmuyor. Neden üniversitelere ders malzemesi olarak verilmiyor? Ya da özel müzelere kiralanmıyor?
Bir başka sorun, müze depolarındaki ‘fazla’nın nasıl belirleneceğinde...

Haberin Devamı

SATARIM DA iSTERiM DE
Tarihi eserlerin satılmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet’ten Özgen Acar, bu kararın Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtip önemli bir hatırlatma yapmış:

* Gerek yüzyılın ‘Karun Hazinesi’ ve gerek ‘Elmalı Definesi’ olaylarında Türkiye, ABD federal mahkemelerinde dava açtı.
* Karşı tarafın avukatları, Türk müzelerindeki kayıtlarda geçen ‘müzeye satın alma yoluyla girdi’ kavramından hareketle bu eserlerin ‘özel mülkiyete tabi olduğunu, sahibinin istediği Türk’e ya da yabancıya satma hakkı olduğunu, dolayısıyla bunların kaçak sayılamayacağını’ savını dile getirdiler.
* Türkiye bu savı çürütmek için yıllarca ve birkaç milyon dolar harcayıp, uluslararası bilirkişilerin görüşlerini mahkemelere sunmak zorunda kaldı.
İnsan merak ediyor: Bir yandan kendi müzelerindeki tarihi eserleri satışa çıkaran mantalite, nasıl yurt dışındaki müzelere satılan eserler için “Geri ver” diyecek?