En son ne zaman telefonunuzu tamamen kapattınız? Konserde mi? Uçakta mı? Mecburi durumlar haricinde ‘telefonsuz’luğa ne kadar dayanabilirsiniz?

İstanbul’da iPhone5’in satışa çıkacağı geceyarısı, buz gibi soğuğa rağmen uzun kuyruklar oluştu. Operatörler, sabırsızca bekleşen yüzlerce insan için eğlence düzenledi. Saatler gece yarısını gösterdiğinde ‘büyük satış’ başladı.
Japonya, ABD veya Avrupa’da görmeye alıştığımız bu manzaraların artık ülkemizde de yaşanması, ‘gelişmişliğin’ bir göstergesi mi? Bu ‘çılgınlık’, tarihe nasıl geçecek? Sokağa en temel hakları için çıkmayan, kuyrukta beklemeyi bilmeyen insanların, yeni bir telefon uğruna soğukta beklemesi nasıl açıklanabilir?
Ya da şöyle soralım: Bırakın cep telefonsuz bir hayatı, 24 saati düşünebiliyor muyuz?

Unutulan telefon
Geçen hafta telefonumu ulaşımı zor bir yerde unuttum. Aklım başıma geldiğinde iş işten geçmiş, vapura binmiştim: Cebime ancak ertesi gün ulaşabilecektim. Bir an panikledim... Sonra sakinleştim: Nasılsa işe gidiyordum, istediğime ulaşabilirdim. Önemli birkaç telefonu not ettim. Bana ulaşmak isteyebilecek yakınlarıma eposta ile haber bıraktım. Rehberime ulaşamıyordum. Dışarıdan epostalarıma bakamıyordum. Fakat ‘telefonsuzluk’ sıkıntısı bundan ibaret değildi. Metroya yürürken, Mecidiyeköy’ün biteviye siren ve araba seslerini bastırmak için müzik dinleyemedim... Bir yerde beklerken, hatta yolda giderken telefonunu kurcalamaya alıştığım için birden bire ne yapacağımı şaşırdım.

Mesajların yarısı çöp
Akşam oldu. Sabah kalkmak için kurduğum alarm da telefon olduğundan alternatif bir uyanma sistemi bulmam gerekti. Lafın kısası, telefonla yatıp telefonla kalkıyordum! Ertesi sabah telefonuma ulaştığımda 25 SMS ve 28 cevapsız çağrı beni bekliyordu. Çoğuna zaten ulaşmıştım. Önemli olanları cevapladım. Ama yarısından fazlası ‘çöp’tü! Bankaların ve markaların mesajlarıyla zamanımı nasıl ziyan ettiğini görmüş oldum. Haber ve hava durumu da telefonuma geliyordu ama zaten bu bilgilere istediğimde ulaşabilirdim.
Telefonsuz bir hayatı savunacak değilim. Ama telefonsuz geçen 24 saat bana şunu gösterdi: Cebimizle samimiyetimiz hastalık halini almış. Her hastalık gibi, bunun da tedavisi olmalı.

Haberin Devamı

BULUŞMA HEYECANI

Haberin Devamı

‘Telefonsuz geçen 24 saat’te keşfettiklerim
* Bir yerde beklerken telefonla oynaşmak, tweet atmak yerine kitap okumaya fırsat buldum. Her fırsatta epostalara bakmak zorunda değiliz.
* Yolda yürüken telefonda konuşmak yerine etrafıma dikkat kesildim.
* Saati neden telefonda kurup, uyurken bile beynimizin dibinde tutuyoruz? Eski güzel alarmlı saatlerin turşusu çıkmadı ya?
* Her konuşmayı sabit telefondan yapmak pek nostaljik geldi...
* Biriyle dışarıda buluşmak çok daha heyecanlı oluyor. Bir kere tam yer ve saati belirlemek zorundasınız. Son dakikada “Gecikiyorum, neredesin?” vs. gibi konuşmalar da yapılmıyor.

TAKSİM İMZALARI İÇİN GELİN!

Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkı’na sahip çıkmak üzere, 30 gün boyunca yapılan ‘Taksim nöbeti’ sırasında toplanan on binlerce imza, 18 Aralık Salı günü, saat 10.00’da Anıtlar Kurulu’na teslim edilecek.
Buluşma Adresi: İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü önü. Hobyar Mah. Büyük Postane Cad., Eminönü.

Haberin Devamı