Baby shower turları

Tüm zamanların tartışmasız en iyi sit-com’u “Seinfeld”in 1991 tarihli bir bölümünde Elaine, hamile arkadaşına “baby shower” düzenleme görevini üstlenir. Kendi evi müsait olmadığından Jerry’nin evini kullanmak ister.
- Jerry: Bana bu baby shower’ın ne menem bir şey olduğunu anlat.
- Elaine: Ne bilmek istiyorsun?
- Jerry: Yani, bu parti bir şiddet alemine dönüşüyor mu?
- Elaine: Nadiren.
- Jerry: Ceninle şaka yoluyla münasebetsiz şeyler yapılmıyor, değil mi?
- Elaine: Hayır. Bütün sorumluluğu alıyorum. Pişman olmayacaksın.
- Jerry: Çünkü ben hamile kadınlar gördüm ve bu kadınlar bazen devasa karınları olduğunu unutuyorlar. Bir dönüyorlar ve bam! Masanın üzerindeki bütün yemekler yerde!
* * *
Baby shower denildiğinde aklıma ilk bu sahne ve diyalog gelir. Gülmemi tutamam. Ki bölümün ilerleyen dakikalarında tanık olunan aksilikler baby shower’ın özenilecek değil, uzak durulacak bir etkinlik olduğu izlenimini verir.
Oysa ki değil. Doğrudan çevirecek olursak “bebek hediye yağmuru” denilebilecek baby shower ziyadesiyle bir hediye yağmuru.
Yıllardır dizilerden takip ettiğim baby shower’ın gerçeğine daha şimdilerde tanık oldum. Yaş kemale erdi, 30 doldu. Yaşıtlar arasında evlenmeyen pek az kaldı, çocuklar doğmaya başladı.
Bana hâlâ yabancı bir dünya ama kıyısından köşesinden dahil olmak kaçınılmaz bir hal aldı.
Ve yalnız&güzel ülkemizde birkaç yıldır popülerleşmesine rağmen baby shower’a gitmek bana yeni nasip oldu. Bir hafta içinde iki baby shower’a iştirak ettim.
Bilen bilir; bu, doğuma yakın dönemlerde yapılan bir parti. Biraz “gün” gibi...
Pastalar, kekler, kişler, börekler...
Sohbet, bıraktığın yerden devam etme, haliyle dedikodu...
Bir de düğün şekeri tadında bebek temalı süslü bisküviler, çikolatalar... Galiba bu alanda pazara hakim firma Nobel; gittiğim her iki baby shower da onların tekelindeydi...
Neyse...
* * *
Bu etkinliği hamile olanlara şiddetle tavsiye ediyorum.
Çünkü gelen hediyelerle bebeğin ıvır zıvırları bir anda tamamlanıyor.
Hakikaten, çocuk rızkıyla gelirmiş.
Batıdan ithal geleneklere (Sevgililer Günü, tek taş vs) her ne kadar sıcak bakmasam da bunu sevdim. Manalı tüketim çünkü...
Tek sorun isminde...
Millet anlam veremiyor. Örneğin, Ayça’nın baby shower’ına giderken karşı komşusu annesine “Hayırlı olsun. Bebek doğdu mu?” diye soruyordu.
Madem bebeğe dair her türlü kutlamanın doğum sonrasına bırakıldığı ülkemizde bu gelenek yerleşiyor artık, buna Türkçe bir isim bulmak lazım.
Bebek öncesi partisi? Doğuma hazırlık partisi?
Ne bileyim...

Haberin Devamı

Bu program ağzınızın suyunu akıtacak
Artık “Yemekteyiz”den başınızı kaldırıp gerçek bir yemek macerası izleyin bence. Cuma akşamları saat 22.00’de Foxlife’a zıplayın; “Spain On the Road”a kitleneceksiniz zaten.
Başta, dünyaca ünlü şef Mario Batali ile New York Times’dan Mark Bittman İber Yarımadası’nı gezip yöresel yemekler yiyecek, yörenin en iyi şaraplarını içecekmiş. Ama sonra, bir akşam yemeğinde geziden bahsederken arkadaşları Gwyneth Paltrow da dahil olmuş. Çekici İspanyol aktris Claudia Bassols da katılınca grup tamamlanmış. Yol filmi havasında geçen programın başlangıcında dörtlü Madrid’de buluşup tura başlıyor. Güzel yemekler, güzel kadınlar, güzel binalar, güzel çiçekler, güzel şaraplar...
İzlerken insanın içi açılıyor, ağzının suyu akıyor. Sadece yemek ve şarap da değil; tarih, sanat, mimari, alışveriş, spa da ucundan kıyısından programa bulaşıyor. Arabada şarkılar söyleniyor, dağın yamacında yemekler yapılıyor, süt sağılıyor, peynir yapılıyor.
Espriler havada uçuşuyor.
Tabii bazen de yüzler ekşiyor.
Öğlen çiğ bıldırcın yemekte sakınca görmeyen şef zor bir gece geçirse de keyfi kaçmıyor; “Demir şeflerin demir mideleri olur. Ve çabuk unuturlar” diyerek iyimserliğini koruyor.

Haberin Devamı