Kitchenette’te bütün yollar “Kalkın”a çıkıyor

Haberin Devamı

Kanyon’da ilk Kitchenette açıldığında, favori mekânlarımdan biriydi. New York’taki Fransız bistrosu Pastis’ten arak havasına rağmen iç açıcı dekorasyonunun, parizyen sandalyelerinin, tortellinisinin, tatlılarının bunda etkisi büyüktü. Bu alışveriş merkezine yolum düştüğünde tek oturduğum yerdi yani.
Fakat son günlerde bu müessesede üst üste yaşadıklarım “Eeeeeehhh” dedirtti ve Kitchenette’in de gittiğim mekânlar listesinde üstü çizildi.
Anlatayım, siz olsanız artık buraya gider miydiniz, karar verin.
Sabah 10.00’da bir arkadaşla buluşmuş kahvaltı ediyoruz Kanyon Kitchenette’te. Bilgisayarımın şarjı bitmek üzere olduğundan yanında priz bulunan kenardaki dört kişilik masalardan birinde oturuyoruz. Saat 13.00 gibi garson gelip “Yalnız öğlenleri dört kişilik masalara en az üç kişi oturtuyoruz” diyor. “Kalkın” diyor yani... Bu üç saat içinde kahvaltı etmişiz, durmadan bir şeyler içiyoruz, ayrıca yanlarda boş masalar var. Buna rağmen “kalk”!
Bu bir...
Kitchenette’te bütün yollar  “Kalkın”a çıkıyorİkinci olay Taksim Kitchenette’te geçiyor. Salata istedim. Üzerinde beyaz bir şey var. Garsona sordum “Bu soğan mı?” Garsondan ne cevap beklersiniz: “A bilemeyeceğim, bir tadına bakabilir miyim?” Arkadaşımla her karakterin birbirinden absürt olduğu bir Amerikan bağımsız filminin içinde gibiyiz o an. Birbirimize şaşkın ifadelerle bakakalıyoruz. Sonra ben birden silkelenip “Mutfaktan sorsanız daha iyi olmaz mı?” diyorum. Garsonun da aklına yatıyor, “Doğru” diyerek uzaklaşıyor.
Bu iki...
Gelelim sonuncuya...
Yine müessesenin Kanyon şubesindeyiz. Ben bir şey yiyip içmiyorum. Arkadaşım bir kadeh şarap içiyor, sonra ikinci kadehe geçiyor. İkinci kadehin sonuna yaklaşırken istemememize rağmen garson hesabı getirip önümüze koyuyor. Yine “kalk” muhabbeti yani.
Bu mekâna yeterince şans verdim fakat artık kredilerini tükettiler.
Bir müşteri kaybettiler işte. Bana özel bir durum da olmasa gerek.
Ama önemi yok değil mi? Birdiler, şimdi Kitchenette’siz semt kalmadı neredeyse. Starbucks’larla yarışacaklar yakında. E müşteri bol ki böyle her yerde açıyorlar.
Fakat bu bol miktardaki müşteriye de bana davrandıkları gibi davranıyorlarsa yakında 10 kişilik masalarında bile ancak tek kişinin oturduğu sahnelere denk geliriz.
Bu mekânlar deli gibi büyürken en önemli şeyi, müşteriyi ihmal ediyorlar. Farkındalar mı acaba?



Eski Sevgililer Günü Partisi
Gelin bu yıl farklı bir şey yapın. Sevgililer Günü’nü kutlamayın, Eski Sevgililer Günü’nü kutlayın. Şimdiki sevgiliniz ne der bilmem ama 14 Ocak’ta Kadıköy Trip’te Eski Sevgililer Günü Partisi yapılıyor. Aslında ilk falan değil, aynı etkinlik yıllardır yapılıyor. Dost kalmayı başardığınız eski sevgililerinizden birini kolunuza takıp bu partiye gidin.

Nasıl bir ortam mı oluyor?
Ekşisözlük’te anlatmışlar: “Günün anlam ve önemi nedir, eski sevgililer ne derece umutsuz vakalardır, yan masadaki gay’lerin ilişkisi kurtulur mu, bu şarkı konsepte uygun mu, çaprazımızda üç erkek, bir kız var, bu kaçıncı türden yakın bir ilişkiye girer gibi sorular sordurtan mekân.”
Kulağa ilginç geliyor. Yeni veya tekrar aşklara da vesile olabilir bir yandan.
Parti 21.20’de başlıyor, gece 03.00’e kadar sürüyor.
Bilginize...


Sıra var
Nasıl sabırsızız... Nasıl bekleyemiyoruz... Dünyanın her yerinde insanlar tek sıra halinde dizilebilirken, bizim ülkemizin insanı sıraya girmesi gerektiğinde on sıra halinde dizilir. Buna her yerde, her an şahit oluyoruz. Vapurda, bakkalda, alışveriş merkezinin girişinde, kasada vs...
Son dönemde beni en çok sinirlendiren sıra olayı ise süpermarkette başıma geliyor. İki günde bir aynı şey oluyor. Cihangir Carrefour’da kasa sırasına giriyorum. Mütemadiyen birileri gelip “Ben iki domates aldım. Önünüze geçip hemen şunları ödeyebilir miyim?”,“Ben sadece bir süt aldım. Rica etsem sizden önce ödeyebilir miyim?” E adam kibar kibar soruyor, ne diyeceksin? Ama içimde patlıyorum tabii.
Onların iki domatesi, sütü, bilmem neyi birleşince önüme koca sepetli bir müşteri geçmiş kadar da oluyor hani...
Süpermarketler “5 ürün” kasaları gibi şeyleri bütün şubelerine taşısalar; insanlar da kibarca dahi olsa bu ricada bulunmayı alışkanlık haline getirmeseler artık.
Hepimizin acelesi var.
Ayrıca sıra var...