W’da uykusuz her gece

Haberin Devamı

Araya Dublin girse de New York seyahatimden kalan bir konu daha var... Bir otel misafirini nasıl deliye döndürür? Bir insan üzerinde bornozla sabahın 05.00’inde lobiye koşturacak kadar nasıl çıldırtılır? Otelde kalmanın adabını bilmeyen misafirle nasıl başa çıkılır?
Bu soruları Times Square’deki, bir süredir güzel ve yalnız ülkemizde de bir şubesi bulunan W otelde yüzlerce kere sormak zorunda kaldık. Hürriyet Gazetesi’nden arkadaşım Demet Cengiz ile aynı oteldeydik. İlk iki gece ikimiz de jet-lag’den pek iyi uyuyamadık. Ama Demet’in macerası asıl sonraki günlerde başladı.
Üçüncü gecenin sabahında Demet yan odasında kalanların sabaha kadar partilediğini ve gözüne gram uyku girmediğini anlatıyor.
Demet, gece otelin müşteri masasını arıyor. Güvenlik gelip uyarsa da yan odadakilerin bam-gümleri ve bağrışları eksilmiyor. Bir telefon, bir uyarı daha... Nafile çaba.
W’da uykusuz her geceSabah resepsiyonla görüşünce, özürler dileniyor. Hatta oda servisinde 100 dolar kredi hediye ediliyor. Yetkililer bir daha tekrarlanırsa rahatsızlık yaratanların otelden atılacağını vaat ediyor. Dünyanın en prestijli, business otelleri arasında önlerde saf tutan W’ya yakışan da bu...
Ancak bir sonraki gece de değişen bir şey olmuyor. Demet, yan odadaki Alex’in (“Alex! Alex! Adamım!” seslerinden ismini öğreniyor) sabah 04.00’te odasına akın eden, bağırıp çağıran, kapılarla sorunlu arkadaşlarının sesiyle uyanıyor.
Yine telefon. Yine güvenlik...

Bornozla lobide hak arayışı
Ertesi sabah resepsiyon aynı lafları geveliyor. Ve gece bir kez daha sabah 04.00’te yeni bir ziyaretçi akınıyla uyanan Demet, yine telefona sarılıyor. Yine güvenlik, yine “Sessiz olalım beyler” uyarısı ama çözüm yok. Cinnet getirmesine ramak kalan Demet sabah 05.00’te üzerinde bornoz, ayağında havlu terliklerle lobiye fırlıyor. Resepsiyondakilere avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Sürekli haklı olduğu söylenmesine rağmen, bir otel bir misafirinin bırakın konforunu, çok temel fiziksel bir ihtiyacını nasıl karşılayamaz?
Demet en sonunda çözüm üretemeyen görevlilere “Birkaç saat uyuyabileceğim bir oda lütfen. Alex ve arkadaşlarına da bir kutlama şampanyası” diyor.
Verilen 5010 numaralı odanın beşinci katta olacağını düşünen Demet, beş uykusuz gecenin ardından bir türlü kalacağı odayı bulamayınca deliye dönüyor. Asansörün karşısındaki koltukların üzerindeki minderleri yere fırlatıyor. Sadece özel stüdyoların bulunduğu katta kaybolan arkadaşımı güvenlik kamerasından görüp kurtarmaya geliyorlar. En baştan yapılması gerekeni yapıp 50’nci kattaki odasına kadar eşlik ediyorlar.
Olaylı gecenin ardından 100 doları daha hak ediyor Demet.
Sabah efsane odasına dönerken Alex’in kapısının altından “Dünyadaki en kötü, kaba ve bencil insanlarsınız. En kötü dileklerimle” yazılı notu atıyor.
Öğlen otelden ayrılmadan önce bedeli Demet’in uykusuz geceleriyle ödenmiş suşi ve saşimileri mideye indirdik. Demet’in odasındaydık. Ben de Alex ve arkadaşlarının gürültüsüne tanık oldum. Dayanamadım duvara ellerimle vurarak sessiz olun mesajını verdim. İçeriden bir grup hayvansal erkek sesi yükseldi. Duvara vurmama kızmışlardı. Kısa bir süre sonra o meşhur kapı çarpmalarına tanık oldum. Kapının deliğinden check-out yaptırmaya giden Alex’i gördüm.
Demet W otellerinin CEO’suna yazacağını söyledi. Hatta tazminat davası açacakmış. Yürü be kim tutar seni!
Ben eminim böyle bir şey İstanbul W’da veya İstanbul’daki herhangi bir lüks otelde asla olmazdı.
Hizmet sektöründe mükemmel olduğumuzu söyleyemeyeceğim ama birçok yerden daha iyiyiz, orası kesin.

Açgözlülük
Otellerde internetin paralı olmasını hakikaten aklım almıyor. Hele de lüks otellerde. Hem de günlük 20 dolar, 20 pound gibi bedellerle...
Otel müşterisinden gece başına 400 dolar alıyor. Bir de internetten söğüşlemeye çalışıyor.
İnternet mecburi bir hizmet, lüks değil.
İnternet ihtiyaç, otelin sağladığı bir hoşluk, konfor değil.
İnternet için para almak otelin odadaki televizyondan, duştan, klimadan para almasına benziyor. Böyle bir şey mümkün mü?
Odadaki şampanyayı içmiyorsun günün sonunda. Alt tarafı internet.
Bu kadar açgözlü olmaya gerek var mı?