Cadde Metres rolü için beni sarışın yaptılar

Metres rolü için beni sarışın yaptılar

07.04.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Suzan Avcı, Yeşilçam’ın en fettan kadınlarından biri... “Ben aslında siyah saçlı, kara kaşlı bir kızdım. Bir yarışmada üçüncü oldum, tiyatroda oynuyordum. Metres rolü oynacağım diye beni sarışın yaptılar” diyor. Kızı Binnaz Avcı’yla aynı zamanda setlere geri dönüyor

Metres rolü için beni sarışın yaptılar

Suzan Avcı, Yeşilçam’ın en fettan kadınlarından biri... “Ben aslında siyah saçlı, kara kaşlı bir kızdım. Bir yarışmada üçüncü oldum, tiyatroda oynuyordum. Metres rolü  oynacağım diye beni sarışın yaptılar” diyor. Kızı Binnaz Avcı’yla aynı zamanda setlere geri dönüyor 

Haberin Devamı

“Kötü kadın” olmayı şöyle anlatıyor: “Aman iyi olacağım da ne olacak? Gözüne damlatıyorlar damlayı, ağla, ağla... Oysa ben bir bakış atıyorum, bir kadeh tutuyorum, bir sigara dumanı üflüyorum, herkesin ağzı açık kalıyor”... Oyuncu olsan, kötü kadınlığa talip olasın geliyor.
Suzan Avcı; Yeşilçam’ın en kötü, en fettan, en afet kadınlarından biri oldu. Metresti, şarkıcıydı, yalancıydı, yuva yıkan kadındı. O kadar da inandırıcıydı ki, sokakta arkasından “Yılan kadın, yetmedi mi bu kadar kötülük yaptığın” diye bağırıyorlardı.
52 yıllık sinema hayatına 11 yıl önce veda etmişti, oğlunu kaybetmişti çünkü. Dokuz ay önce de eşi, senarist Erdoğan Tünaş’ı. Şimdi Türker İnanoğlu ikna etmiş, dönüyor. 70 yaşında ve yıllara meydan okuyor.
Önce film, sonra sahne denemeleri yapan kızı Binnaz Avcı da suskunluğunu bozuyor aynı anda. Avcı, önümüzdeki sezon “Köyün Kamburu” isimli dizi film ile ekrana gelecek.
Ve anne-kız bir araya geliyor, şaşalı günlerin, unutulmaz anıların, setlerin, sahnelerin arasında geçen yaşamlarını ve birbirlerini anlatacaklar...
Bu arada, bir dipnot: Fotoğraf çekilirken Suzan Avcı’ya “Siz arkamda kalıyorsunuz, görünebiliyor musunuz acaba?” diye soruyorum. Cevap şu: “Ben kendimi göstermesini bilirim yavrucuğum”...

Haberin Devamı


Binnaz Avcı

Nasıl bir anneydi Suzan Avcı?
Diğer çocuklardan farklı olarak oyun alanım setlerdi, bunun dışında herkesin annesi gibiydi, sosyal durumu bizim ilişkimizi etkilemedi. Ama çok çalışırdı. Kalbi ve ruhu hep aynıydı, o yüzden hiç travmatik hadiseler yaşanmadı.

Anneniz filmlerde hep kötü kadın oldu. Bu sizi hiç etkiledi mi?
Etkilemez mi? Kendi ayaklarımın üzerinde durana kadar çok etkiledi. Bir gün okulda “vamp” dediler annem için, benim de literatürümde yok böyle bir kelime, çok kötü bir şey zannettim. Sonra saygı göstermeyenlere, göstermeyi öğrettim.

 Annenizin anlattığına göre, hayatınız çok planlı değil, teklifler etkili olmuş.
Benim hayatımda hiçbir zaman plan olmaz. Öyle çocukluk hayallerim olmadı. Ama şöhret çok hoşlandığım birşey değildi. Resim bile çektirmezdim. Ama hayatımda bir süreç yaşandı, öylesine verilmiş bir karar çok büyüdü, ki ben hiçbir çaba sarf etmedim.

Haberin Devamı

“Aman iyi ki de oyuncu olmuşum, şarkıcı olmuşum” diyor musunuz?Asla pişmanlık duymuyorum ama Nobel ödülünü mü kazandım, o kadar gurur duyulacak bir şey de yapmadım. Ama keşke şimdi sinemaya başlamış olsaydım. 

 Şimdi ne yapmak istiyorsunuz, hayaliniz ne?
Hayalim yok. Planlarım yok. Çok kaderci bir insanım.

Suzan Avcı’nın kızı olarak anılmak nasıl bir duygu?
Bu değiştiremeyeceğiniz bir gerçeklik.

Suzan Avcı

Kızınızın dünyaya geliş hikâyesiyle başlayalım mı...
Hamile olduğumu öğrenince kalakalmıştık, eşimle birbirimize bakıyoruz; “Ne yapacağız şimdi” diye. Eşim “Doğuracaksın” dedi. Ben de “Sağol” dedim. Ağabeyiyle arasında 16 yaş var, ben 34 yaşına gelmişim, hamileliği unutmuşum. Doktora gittik, “sağlıklı” diyor ama ben ne yapacağım diye düşünüyorum.

Niye endişelisiniz bu kadar?
Ciddi maddi sorunlarımız var. O dönem seks filmleri furyası başlamıştı, ben de eşim de çalışmıyorduk. Bu arada, müthiş iştahım açılmış, 20 küsur kilo aldım, Binnaz 4.5 kilo doğdu.
Binnaz Avcı: Ama doğumum çok zor, babam olsa da anlatsa.
Suzan Avcı: Sezaryenle doğdu.
Binnaz Avcı: Yani sen inat etmedin, ben de ölmüyordum.

Haberin Devamı

Hikâyeyi sansürlemeyin o halde, neler oldu doğumda?
Maddi olarak en zor zamanlarımızdı. Eşim katiyen seks filmleri yazmıyor, ben katiyen oynamıyorum. Birikmiş hiçbir şeyimiz yok. Sevda Ferdağ ve Tamer Yiğit ile o dönem birlikte, bizim evdeyiz, bir münakaşa, ben araya girince suyum geldi. Hastaneye gittik. Doğumhaneden 10 dakikada bir kadın çıkıyor, bende bir şey yok. Sevda beni zorluyor “Senin sancın yok mu, bağır biraz” diyor. Ayol yok bir şeyim ne yapayım, bir ara gözüm karardı o kadar. Benim doktor geldi ve “Mecburen sezaryen yapacağız” dedi, bense “Köydeki kadına sezaryen mi yapılıyor, hayır” diye tutturdum. Niye biliyor musunuz, çünkü param yok ameliyat için. Normal doğurmam lazım. Eşime sormuşlar bu arada, “Çocuk mu, hanım mı” diye. Eşim de “Hanım” demiş. Ben o kadar direnmişim ki, Binnaz boğulmak üzereymiş meğer. Simsiyah çıkmış...

Haberin Devamı

Şöhretin zirvesi. Yaşadıklarınız normal sayılıyor mu o ara?
Ben bunları yaşıyorum içeride ama dışarıda gazeteciler bekliyor, bebek doğacak, resim çekecekler. O dönem çalıştığımız patronlar, sinemacılar geldi ziyarete, her gelen hediye getirmiş tabii. Eşim koşarak içeri girdi, “Para tamam, hediyelerle ödeyebiliyoruz” dedi. Ben de o kadar sıkıntıyı boşuna çekmiş oldum. 

Nasıl bir çocukluk geçirdi?
Çok tatlı, saçlarını da uzattık, süslü. Masanın üzerine çıkar, oynar, saçlarını savurur.

Büyüse de benim gibi film yıldızı olsa diyor muydunuz?
Ben okumasını istiyordum çünkü ben okuyamadım. Ağabeyini de Londra’ya göndermiştim okumaya, çok zorlanmıştım ama. Kızım da İtalyan Lisesi’ni kazandı.

Ama yine de sizin camiadan uzak kalamadı, değil mi?
Tabii, bir gün yemek masasında oturuyoruz, pat diye “Ben filmde oynayacağım” dedi. Daha 14-15 yaşındaydı. Zaten bir gün evde gülüp duruyordu, sordum, “Ümit abi (Efekan) bana rol teklif ediyor” dedi.  Sonra bir filmde oynadı, öyle başladı.

Peki sahneye nasıl çıktı?
Bir gün evdeyim, bir telefon, “Fahrettin Aslan ben” dedi, “Ne dalga geçiyorsunuz” dedim, tam kapatacağım, sesinden tanıdım. “Senin kızın çok güzelmiş, sesi de çok güzelmiş” dedi, “Siz nereden biliyorsunuz, hem babası kızar” dedim. Babası hiç istemedi, 1-2 yıl sakladık. Bülent Ersoy’un alt kadrosunda çıkınca duyuldu. Çok kızdı bize. Babası sesinin rengini bilmez Binnaz’ın. Sonra birden “Ben bırakıyorum” dedi.

 Bugüne kadar kaç film çektiniz?
 400 olduğu söyleniyor.

Siz nasıl “vamp kadın” oldunuz?
Ben aslında siyah saçlı, kara kaşlı bir kızdım. Bir yarışmada üçüncü oldum, tiyatroda oynuyordum. Metres rolünü oynacağım diye beni sarışın yaptılar. Boyanırken saçım yandı ve boyu kısaldı. Siyah tayyör giyip galaya gittim, bana bir ilgi, bir ilgi...

Niye hiç mağdur kadını oynamadınız?
Aman iyi kadını hiç sevmedim. Ağla, ağla nereye kadar. Bir de gözüne bir damla damlatıyorlar, saatlerce gözünden yaş akıyor. Oysa ben bir bakış atıyorum, bir kadeh tutuyorum, bir sigara dumanı üflüyorum, herkesin ağzı açık kalıyor. Kameranın önüne geçtiğimde başka bir kadın oluyorum.