Cadde PARiS’TE EViMDE GiBiYiM

PARiS’TE EViMDE GiBiYiM

17.03.2014 - 19:54 | Son Güncellenme:

Onur Saylak ile Paris’te evlenen Tuba Büyüküstün, bu şehrin kendisi için neden bu kadar özel olduğunu anlattı: “Paris’teyken gerçekten nefes aldığımı hissediyorum. Bana iyi enerji veriyor”

PARiS’TE EViMDE GiBiYiM

Ekranlara ‘Kara Para Aşk’ dizisiyle dönen Tuba Büyüküstün, ikizleri ve eşiyle mütevazı bir hayat sürdürüyor.
L’officiel dergisinin oyuncuyla gerçekleştirdiği röportajda, Büyüküstün’ün iç dünyasından ziyade toplumla, sanatla, doğayla kurduğu bağ ön planda. Bunun nedeni, kuşkusuz duyarlılığını hayatının tüm kademelerine
yediren biri olması. Şimdi sizi Tuba Büyüküstün’ün durağanlıktan uzak, devingenliğe yakın karelerine doğru alalım.

Haberin Devamı

’Kara Para Aşk’ dizisine nasıl dahil oldunuz?
Aslında bu teklif bana
‘20 Dakika’ bittikten hemen sonra gelmişti. Fakat o dönem bebeklerimle biraz daha vakit geçirmek için dizi projelerine ara verme kararı almıştım. Ara verdiğim dönem ‘Kara Para Aşk’ dizisinin yönetmeni Ahmet Katıksız ile karşılaştığımızda karakter için henüz karar verilmediğini öğrendim. Sonuçta dizi döndü dolaştı altı ay sonra beni dinlenmiş halimle yine buldu.

Nasıl bir karaktere hayat veriyorsunuz?
Elif adında daha önce oynadığım karakterlerden çok farklı bir karakteri canlandırıyorum. Takı tasarımcısı, hali vakti yerinde, iyi bir ailenin kızı. Roma’da okumuş ve ardından hayatını orada sürdürmüş. Ara sıra ailesini ziyaret etmek üzere Türkiye’ye geliyor. Doğum günü için geldiği sırada gerçekleşen bir olay Türkiye’de kalmasına sebep oluyor. Bu süreçte kendisinin ve ailesinin bambaşka yönlerini keşfediyor.

Haberin Devamı

Siz sadık bir dizi izleyicisi misiniz?
Çok fazla dizi takip etmiyorum fakat yayınlanan projeler hakkında elimden geldiğince fikir sahibi olmaya çalışıyorum.

İLGİ ÇOK ŞAŞIRTMIYOR

Ortadoğu’da çok büyük bir hayran kitlesine sahip olmak sizi hâlâ şaşırtıyor mu?
Şaşırtıyordu... Uzun zaman oldu; artık alıştım. Şu sıralar beni daha çok bu durumun Avrupa’nın Kuzey ülkelerinde ve Balkanlar’da da devam etmesi şaşırtıyor. Yaptığımız işin Arap kültürüne hitap ettiğini gördük. Yunanistan’a da, Balkan ülkelerine de hitap ettiğini görmek, içinde yer aldığımız projelerin evrensel olduğunu kanıtlıyor.

Paris’te evlendiniz, hatta bir dönem oraya taşındığınıza dair haberler çıkmıştı. Bu şehri sizin için özel kılan nedir?
Orada olmayı, Fransız dilini ve kültürünü seviyorum. Paris’teyken gerçekten nefes aldığımı ve kendimi evimdeymiş gibi hissediyorum. Bana iyi bir enerji veriyor.

Şöhretin üzerinizde ne gibi etkisi var?
Kendime ait özel alanın oldukça kısıtlı olmasının hayatım üzerinde büyük bir etkisi var. Güzel yanı ise inandığın şeylerin karşılığını alabilmek. Örneğin sosyal yardım konularıyla ilgili yer aldığınız projelerle toplumda bir farkındalık uyandırabiliyor olmak.

Haberin Devamı

İŞE YARIYORUM

Tohum Otizm Vakfı gibi entegre olduğunuz projeler sizi ne ölçüde tatmin ediyor?
Bir projenin içinde yer alıyorsunuz fakat sonrasında ne tür bir etki yarattığını tam olarak bilemiyorsunuz. Ta ki bizzat yardımınızın dokunduğu kişiler sizinle iletişim kurana dek. Size ‘işe yarıyorum’ duygusu veriyor ve buna paralel olarak hayatınıza anlam katıyor.

Kimileri izleyeceği filmi yönetmenine göre seçer, bazılarıysa oyuncuya güvenerek karar verir. Peki ya siz?
Ben yönetmenlerden çok oyuncu takip edenlerdenim. Mesela Cate Blanchett’in, Juliette Binoche’un, Julia Roberts’ın, Meryl Streep’in tüm filmlerini
izlerim.

Son olarak, şimdi sizi neler bekliyor?
Kızlar ve Onur bekliyor. Onun dışında ne bekliyor bilmiyorum. Bilseydim
güzel olabilirdi.

HÂLÂ MEKTUP YAZIYORUM

Sosyal medya ile aranız nasıl?
Sosyal medya pek fazla kullandığım bir alan değil
aslında. Geçtiğimiz Haziran ayından itibaren Gezi Direnişi’nden haber alabilmek adına Twitter’ı kullanmaya başladım. O günden beri kayıp çocuk ilanları, kana ihtiyacı olanlar, organ nakli için bekleyenler ile ilgili mesajları paylaşmaya özen gösteriyorum. Sonuçta bir insanın ‘en değerlisi’ kaybolmuş, başına bir şey gelmiş ya da hayatı tehlikede...
Twitter’ı bu açıdan yararlı buluyorum.

En son ne zaman elle mektup yazdınız?
Çok uzun zaman olmadı. Yaklaşık altı ay önce... Kendimi
yazarak daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Bazen eşime,
anneme ya da babama mektup yazıyorum.

Haberin Devamı

RAHATLIĞIM ÖN PLANDA

Gardırobunuza gizlice girsek en çok
nelerle karşılaşırız?

En çok tişörtlerle karşılaşırsınız. Beyaz, siyah ve
çizgili tişörtler... Benim için her şeyden önce giydiklerimin rahat olması gerekir. Elimi, kolumu, bacağımı rahat ettirebileceğim kıyafetleri tercih ederim. Bir de şapkalarla karşılaşırsınız. Mini bir şapka koleksiyonum var.

Araba kullanırken ne tür müzikler dinlersiniz?
Caz, blues ve soul seviyorum. Miles Davis, Ella Fitzgerald, Frank Sinatra, Nancy Sinatra, Ray Charles, Aga Zaryan, Aerosmith, Jason Mraz gibi sanatçıları sıklıkla dinliyorum.

Görünmez olsaydınız yapacağınız ilk şey ne olurdu?
İnsanlara yakından bakabilmek ve inceleyebilmek.

Haberin Devamı

Röportajın tamamı L’Officiel dergisinin mart sayısında.