Cadde ‘PARiZYEN’ YANSIMALAR

‘PARiZYEN’ YANSIMALAR

04.03.2012 - 22:45 | Son Güncellenme:

Klişelere yaslanıp, “Aşkın başkenti”, “Kafeleri-lokantaları yıkılıyor”, “Şöyle düzenli, böyle çekici” demeyeceğim Paris için, söz...

‘PARiZYEN’ YANSIMALAR

Ama insan, hayatında bir kez de olsa gidip görmeli bu güzel şehri

Haberin Devamı

Dünyanın gelişmiş pek çok ülkesinde ne zaman yeni bir şehri görsem, içim sızlar. Hayıflanırım, üzülürüm kendi halimize. Çünkü adamlar, miraslarına, kültürlerine gözleri gibi bakmışlar, korumuşlardır güzelliklerini. Bu konuda herhalde Paris listenin tepelerinde yer alır. Nasıl almasın ki?

‘PARiZYEN’ YANSIMALAR

Bir kenti yeniden inşaa etmekİmparator III. Napolyon döneminde görevlendirilen Georges-Eugène Haussmann (Osman okunuyor), 1850’lerin başından itibaren kolları sıvayıp kelimenin tam anlamıyla baştan yaratmış şehri. Yıkıp, yeniden yaparak. Faşist bir tutum belki ama Paris, herkesin bildiği silüetine onun sayesinde kavuşmuş. Birbirini kesen sokaklar, geniş bulvarlar, şık apartmanlar, sanat merkezleri, binalar, meydanlar, kanallar derken kentin el atmadığı noktası kalmamış neredeyse. Simetri takıntılı bir adammış Haussmann, izlerini hâlâ her yerde görmek mümkün.
Neyse, İstanbul’dan daha sıcak bir Paris karşılıyor bizi. Paris merkezli olmanın avantajını iyi değerlendiren Cafe Tur’un davetlisi bir grup gazeteciyiz. “Ayağımızın tozuyla hemen akşam yemeğine oturuyoruz diyeceğim ama ne mümkün!” Champs Elysèes’nin (Şanzelize) tam göbeğindeki Chez Clèment’e (Clèment’nin Yeri) alınmıyoruz. Çünkü randevumuz saat 21.30’da ve biz yarım saat önce gitme gafletinde bulunmuşuz! Adamlar sinir bozucu şekilde kurallara uyuyor nitekim; bizi, masamız boşalmadan içeri almıyorlar. O geceden aklımda kalan çok fazla ayrıntı yok açıkcası. Yemek vasatın altında. Şarap desen o standarta bile yaklaşmıyor.

Haberin Devamı

‘PARiZYEN’ YANSIMALAR

Ver elini EyfelAma ertesi sabah Eyfel’e çıkınca, hoşnutsuzluğum yerini mutluluğa bırakıyor. Gerçi amansız bir ayaz, bilmem kaç metrelik kulenin seyir katında fena yakalıyor bizleri. Manzara nefes kesici, soğuk da... Sonra Seine Nehri’nde çıktığımız tekne turuyla Paris’in güzelliklerini çok daha yakından görme fırsatı buluyoruz. Köprülerin altından geçiyoruz, biteviye. Bir tanesi var ki, ayrı bir parantez açmakta yarar var...

‘PARiZYEN’ YANSIMALAR

Kalbim senin!Aşıklar Köprüsü diyelim adına, ismini unuttum. İki günde muhabbeti koyulttuğumuz rehberimiz Hakan Bey (Cumhur) affetsin beni. Köprünün korkuluklarında yüzlerce asma kilit var. Aşıklar kilitleri asıp, anahtarını nehre atarmış. Aşkları sonsuza kadar sürsün diye... Dikkatimi çeken diğer unsur, nehirde demirli onlarca yüzen ev ve restoran. Evlerin kirası, yazları haftalık bin euro’ya kadar çıkıyormuş. Seine manzaralı evlerin fiyatlarını da sorduk, 25-30 metrekarelik mini minnacık olanlarının kiraları bile aylık 2 bin euro’dan başlıyor. Daha büyüklerinin ederini siz tasavvur edin artık.

Haberin Devamı

Soykırım tasarısı mı dediniz?Öğle yemeğini St. Germain’deki Alcazar Restoran’da yiyoruz. Cafe Tur Genel Müdür Yardımcısı Murad Bey (Yılmaz) eşlik ediyor bize. Dünyanın en çok turist çeken kentinde (yılda 35 milyon civarında) lider tur operatörü olduklarını söylüyor. Hedefleri daha da büyümek. Tam da bu noktada ‘Ermeni Soykırımı’nın İnkarını Suç Sayan Tasarı’ geliyor gündeme. “Satışlarınızı etkiledi mi bu girişim?” diye soruyoruz, kısa vadede etkisi olsa da geçen yılın aynı dönemine göre daha çok insanı ağırladıklarını anlatıyor. Fransızların gündeminde böyle bir konu yok. Aklı başında olanlar, inkar yasasına karşı çıkıyor zaten. Sonrasında da tasarı Anayasa Komisyonu’ndan geri dönüyor bildiğiniz gibi. Bir de müjde verelim yeri gelmişken: Cafe Tur, yakın zamanda güneydeki şatolara da tur düzenlemeye başlayacak, bizden söylemesi. Akşam Eyfel manzaralı Les Ombres Restoran’dayız. Fransa’nın milli gururu kaz ciğeriyle başlıyor yemek, arkasından ördek geliyor. Geçen yıl Nice’te tatlı sos içinde bir ördek yemişliğim var. Kötü bir tecrübeydi ama bu sefer ki hiç de fena değil...

Haberin Devamı

En güzel öğün

Biraz atlayarak gideyim. Yer de, zaman da kısıtlı zira. Son günümüzde rotayı, dünyaca ünlü ressamlar çıkarmış Mairie de Paris bölgesine çeviriyoruz. Sokaklarında kayboluyoruz sonra. ‘Takıntılı’ Haussmann, gireremiş buraya. Kent içinde bir kasaba görüntüsünde. Belki de Paris’in tadını en çok burada çıkarmak mümkün.
Havaalanına gitmeden önce öğle yemeği için St. Germain’deki Le Petit Zinc’te mola veriyoruz. Bütün gezi boyunca kendi adıma yediğim en iyi öğün. Önden leziz soğan çorbası, sonra dışı güzelce pişmiş içiyse kırmızı kalmış ızgara et, hardalı ve et suyu da yanında. Tam istediğim gibi. Yemeği gerçek vanilya, ananas ve kestaneden yapılmış dondurmayla noktalıyoruz. Kentten ayrılmadan Notre Dame Katedrali’ne uğruyoruz. Etkileyici bir yapı ama herkeste yorgunluk emareleri var tabii. Odaklanmakta zorlanıyoruz. Hızlanmamız lazım sonra, çünkü İstanbul bizi çağırıyor artık. Son bir not: Cafe Tur’un Paris paketlerinde şimdi promosyon var. Fiyatlar, uçak dahil 249 euro’dan başlıyor.

Haberin Devamı

‘PARiZYEN’ YANSIMALAR

‘Çılgın Atlar’ın ülkesinde!

Yekten söyleyeyim; dünyaca ünlü ‘Crazy Horse Show’ zihnimde pek yer etmedi. İkinci akşam yemekten sonra tuk tuklarla (bizim triportör benzeri bir araç) gittiğimiz şov için “Nerede o eski eğlenceler?” diyecek halim yok. İlk kez gidiyorum ama bilenlere danıştım. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse; bir kere artık şova çıkan kızların neredeyse tamamı Rus. İkincisi hepsi birbirine benziyor, sanki hep aynı kız dans ediyormuş gibi hissediyorsunuz. İzleyici kitlesi için de şöyle bir benzetme yapmak mümkün: 80 sonrasının Özal dönemi zenginleri. Para onlarda, “Ederi neyse veririm, her yere de girerim” diyenler. Çoğunluğu da Rus zaten. Crazy Horse’ta bir gece geçirmenin bedeli 120 euro’dan başlıyor. Fiyata, iki şişe şampanya ikramı dahil.