Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Beyoğlu’nun en özel iş merkezi olan Odakule’nin tam karşısındaki çarşıda yer alan Ponte Restaurant’a yıllar önce rahmetli kuzenim Mehmet Akçay’ı ziyaret için gitmiştim. Burası avukatlık, mali müşavirlik, yayınevi, ithalat / ihracat firmalarının bulunduğu, son iki katının bir cephesinin İstiklal’e, bir cephesinin Haliç’e baktığı, düzenine ve manzarasına bayıldığım bir yer.

Yıllar sonra bu kez bir vesileyle yemeğe gittim ve eski mesai arkadaşlarımdan Rasim Orbay, Ergin Sarıkaya ve Celal Akkök’le karşılaştım. Üçü el ele vermişler, bu oluşumu kurmuşlar. Sohbet sırasında farkında olmadan gözüm televizyon ekranına takıldı. Michelin yıldızlı şeflerin dünyanın çeşitli yerlerinde yaptıkları yemekleri gösteriyordu. Önce bir kanalda oynayan program zannettim. Sonra Celal Akkök’ün bir derlemesi olduğunu öğrenmek doğrusu beni hem sevindirdi, hem de şaşırttı. Nedenini sorduğumda, “Hedefimiz bu yemekleri yapmak” cevabını aldım. Gerçekten yılların aşçıbaşısı, Merit’in eski şeflerinden Mustafa Kantar belli tabaklarla başarıyı yakalamış.

Haberin Devamı

Ponte’de aslında yemeklerden önce Boğaz manzarası geliyor. Restoranın konsepti de enteresan. Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin yemeklerini sunuyor. İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, İsrail ve Fas’tan tatlar var. Aşağı yukarı 60 çeşit başlangıç, ana yemek ve tatlı var.

Birbirinden özel lezzetler

MUHTEŞEM İSTANBUL MANZARASI: PONTE

Başlangıçlarda öne çıkanlar; enginar dolma, yoğurt soslu sebzeli mücver salatası, Fransa’dan bir tat olan gratine edilmiş peynirle soğan çorbası, domates soslu patlıcan köfte ve karides güveç.

Salatalarda somonlu roka salatası oldukça başarılı bir tabak. Makarnalarda şefin özel lezzetleri; güveçte sumak, yoğurt, tereyağı sos ve patlıcan beğendiyle yapılan mantı, parmesan peynirli ev yapımı spagetti. Bir diğer iddialı ana yemek de müdavimlerin vazgeçemediği etli pazı dolması. Sote edilmiş patlıcanlı pide ve domates sosla sunulan Piliç Sultan Reşat, Fas’tan bir yemek. Domates, soğan ve biberle hazırlanmış şaşlık, ülkenin değişmez lezzeti kuskus eşliğinde servis ediliyor. Yine gerçekten tam kıvamında pişmiş bir klasik Chateaubriand bernez veya isteğinize göre mantar sosla yine tercih ettiğiniz garnitürler eşliğinde.

Haberin Devamı

Et ve tavuk tercih etmeyenler için kağıtta levrek getiriliyor. Tatlılarda benim tercihim portakallı soğuk sufle oldu. Değişik bir sunum, özellikle krokan çok yakışmış. Sevenler için kedi diliyle sunulan, İtalya’dan İstanbul’a bir tat, tiramisu. Bizden menüye tatlı grubunda sadece fırında sütlaç girmiş. Bu arada Celal Akkök’ün hazırladığı aktüel dinlendirici müzikle günün yorgunluğunu insan farkında olmadan Boğaz’ı seyrederek atıyor. Fakat yılların verdiği tecrübe ve mekan sahiplerinin yiyecek içecek yöneticiliğinden yetişmiş olmaları, gerek malzeme kalitesinde, gerekse tatta ve serviste kendini gösteriyor. Derler ya “Herkes kendi işini yapsın” diye. Burada bir defa daha bu cümlenin doğruluğuna inandım.