Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son yıllarda İzmir, merkezinden çok, etrafındaki ilçelerle ün yapmaya başladı. Çeşme, Seferihisar, Foça ve Urla bunlardan birkaçı... Bu Ege turunda enginar festivalini de bahane ederek, bir arkadaş grubuyla Urla’nın yolunu tuttuk. Aslında kahvaltıya gidiyorduk ve normal bir köşk ve bahçesini beklerken, arabanın otoparka girmesiyle, Mustafa Kemal Atatürk’ün Kocatepe’de elinde dürbünüyle durduğu bir heykel, bizi kendimize getirdi.
Hemen akabinde Atam’ın elinde gümüş başlıklı bastonu, frakı ve tam bir Avrupalı görünüşüyle en çok sevdiğim fotoğrafını gördüm. Düşünün, biraz önce asker üniformasıyla heykeli ve sonra Avrupai bir devlet insanı olduğu fotoğrafı… Bir resim galerisi, burada da Aşık Veysel, Muhammed Ali, Zeki Müren, Kemal Sunal, Adile Naşit tabloları sizi karşılıyor.
Paylaşmayı seviyor
O an karşılaştığım işletmeci Özge Gündüz’e bu eserleri hangi kriterlere göre seçtiklerini soruyorum. Mülkiyeyi dereceyle bitirmiş genç ve başarılı yöneticiden aldığım cevabı aynen yazıyorum: “Tarihin bir noktasına dokunmuş olmak yeterli.”
Ardından “Bütün bunları yapan kim?” diyorum ve buranın sahibinin Turgut Kahraman olduğunu, kendisinin işletme eğitimi aldığını, aslen Antalyalı olup, 40 yıl önce İzmir’e yerleştiğini öğreniyorum. Burayı arazi olarak aldığını ve evinin de tasarımı dahil her şeyin kendisi tarafından yapıldığı gerçeğini duyuyorum. Bahçeye geçince, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, birçok heykel ve portreye rastlıyorum. Turgut Bey’le buluşup, bir kahve içiyoruz. Bana üç yaşından büyük çocuklar için kurduğu iki seramik sanatçısının görev aldığı atölyesinden, spor tesislerinden, resim ve heykel atölyelerinden bahsediyor. Konuşmasının son cümlesiyse “Paylaşamayacağım hiçbir şeyi sevmem, burada da böyle olmasını istiyorum” oluyor.
Kahvaltı sanatı
Aslında keşke daha geniş yerim olsa, o kadar çok paylaşacak detay var ki bu arazide... Salona geçtiğimde ve kahvaltı sonrası çıktığım pergolada her şey Kahraman yönetimindeki ekibin imalatı. Çini döşeli masalar ve sandalyeler de dahil. Kahvaltı menüsünün başında şu yazıyor. “Kahvaltı güzel, sınırsız kahvaltı ise en güzelidir.”
Bu lezzete lezzet katan menüde neler var derseniz… Klasiklerin dışında fındık, ceviz, kayısı ve kuru üzümle yapılan atom salatası. Tire’den özel gelen organik çökelek, Bingöl’den belli zamanlarda gelen Karakovan petek balı, bahçenin zeytiniyle yapılan köşk muhlaması ve kendinizi Paris’te hissedeceginiz taze, elde yapılan tereyağlı kruvasan. Bu şekilde açıklamamın nedeni, ürünlerin fabrikasyon veya donmuş mamul olmadığını ifade etmek içindi. Bunlarla da bitmiyor, otlu omlet ve hatta vejeteryanlar için İspanyol omleti de mevcut.
Gözlemeler otlu, peynirli, patatesli ve kıymalı olarak çeşitleniyor. Bütün bunlardan sonra derseniz ki bir güzel kahve içelim, o zaman buyrun yüksek bahçeye... Baristanın size arzunuza göre yapacağı karışımdan mamul kahvenizi zeytin ağaçlarının altında yudumlamak üzere...
Son yıllarda gördüğüm kahvaltı mekanları içerisinde önce temasını ve mahallini beğendiğim yiyeceği içeceği taze ve son derece başarılı bir yer. Hizmetin içinde Gündüz Ailesi’nin el emeği var. İnşallah Turgut Kahraman, Küba’dan zaman ayırır da, yeni projelerinin en önemlisi Aliağa olayını hayata geçirir. Son sözüm, başarı hep sizinle olsun.