Cadde SAiT FAiK EViNE DÖNDÜ

SAiT FAiK EViNE DÖNDÜ

16.05.2013 - 19:18 | Son Güncellenme:

Türk öykücülüğünün ustası Sait Faik Abasıyanık, Darüşşafaka Cemiyeti’nin 4 yıllık restorasyon çalışmasının ardından Burgazada’daki evinin müze olarak açılmasıyla onurlandırıldı. 3 katlı köşkte, Sait Faik’in yazı masasını, yatağını, kitaplarını ve birçok eşyasını görebilirsiniz

SAiT FAiK EViNE DÖNDÜ

Geçen cumartesi öğleden sonra, alışık olmadığı bir kalabalıkla karşılaştı Burgazada. Adanın ismiyle özdeşleşen yazarı Sait Faik’in evi, müze olarak ziyarete açıldı. Darüşşafaka Cemiyeti Başkanı Talha Çamaş yaptığı konuşmada, yazarla kurum arasındaki ilişkinin nasıl başladığını anlattı: “Ölümünden 1 yıl önce 1953 yılında yazar, Darüşşafaka Lisesi’nin matinesine katılır ve çocukların performansından çok etkilenir. Annesi Makbule Hanım’dan, mal varlığını ve kitaplarının telif haklarını Darüşşafaka Lisesi’ne bağışlamasını ister. Vakfımız, Sait Faik’in vasiyetini yerine getirmekle bu mirası geleceğe taşımış oldu.”

Haberin Devamı

BURGAZADALI ESNAFA SORDUK: Nasıl bilirsiniz?

Gülten İmren, Sait Faik’in ‘Hişt, Hişt!’ adlı hikayesinde sözü geçen bahçıvanın torunu: Gülten İmren, Kalpazankaya Restaurant: “Sait Faik adamızın yetiştirdiği ender değerlerden. Kendisini çok şükür ki tanıdım. Küçüktüm tabii. Evimizin önünden geçerdi. Biz onu balıkçı zannederdik. Ne yazık ki değerini öldükten sonra, cenazesinde anladık. Bahçıvanı bile cenazesinin kalabalık olmasına şaşırmış. Konsolosluklardan insanlar gelince, ünlü olduğunu öğrendik. Kendisi hep Kalpazankaya’ya gelirmiş. Burada balıkçılarla sohbet eder, doğadan esinlenirmiş. Çok sevdiğimiz bir Orhan Abimiz vardı. Ona gitmiş bir gün. Orhan Abi, ‘Senin kitapların varmış. Bir gün getir bakalım’ demiş. Sait Faik de, ‘Olur ama 1 lira’ demiş. ‘Neden
1 lira?’ diye sorunca Orhan Abi, ‘Çünkü ben şimdiye kadar hiçbir kitabımdan 1 lira dahi kazanmadım’ diye cevap vermiş Sait Faik. O kadar mütevazıydı yani. Kimseye kendini belli etmezdi.”

Haberin Devamı

Mehmet Balcı, Kardeşler Cafe: “Çok öğrenci geliyor, evin kapalı olduğunu görüp geri dönüyordu. Uzun sürdü tadilat. Müzenin açılması hem Adalıları hem de öğrencileri mutlu etti. Esnaf için de çok iyi. Ben henüz görmedim ama dışarıdan görünüşü harika.”

“SOLUDUĞU HAVAYI DOSTLARIYLA BULUŞTURDUK”

Mustafa Farsakoğlu Adalar Belediye Başkanı: Göreve geldiğimde müzenin kapalı olması beni çok üzmüştü. ‘Burayı tekrar nasıl açabiliriz?’ diye düşündük. Darüşşafaka Cemiyeti’yle görüştük. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Vakfı’yla konuştuk. Edebiyat çevrelerinden ve Adalılardan fikir aldık. Darüşşafakalılar büyük emek harcadı. Uzun soluklu, kalıcı bir müze olsun istedik. O yüzden uzadı. Ama bugün çok mutluyuz. Sait Faik’in soluduğu havayı dostlarıyla buluşturduk. O, Burgazada’yla özdeşleşmiş biri. İlkokuldayken öykülerini okumuştum. Çok eski bir tanışıklığımız var. Sıradan insanlara hitap eden, onların yaşamını anlatan, müthiş betimlemeleri olan bir öykücü. Adalar’a geldiğimde, eserlerini tekrar okuyarak duygularını anlamaya çalıştım.

“HER YEDİĞİMİZDE, İÇTİĞİMİZDE ONUN PAYI VAR”

Haberin Devamı

Talha Çamaş Darüşşafaka Cemiyeti Başkanı: 1964-2009 arası burası ücretsiz, ziyaretçilere açık bir yerdi. Ancak doğal koşullara direnmesi giderek imkansızlaştı, yıprandı. Daha kötü bir durumla karşılaşmamak için 2009’da restorasyona başladık. Kışın adada inşaat yapmak kolay değil. Daha çabuk açmayı isterdik ama 4 seneyi buldu. Henüz tam olarak bitmiş değil. Hâlâ birçok eserin üzerinde çalışılıyor. Onlar da yakın zamanda tamamlanıp evine gelecek. Giriş için hiçbir koşul yok. Ücretsiz. Hem evini geziyor, hem de Sait Faik’in edebiyat dünyasına seyahat ediyorsunuz. İçeride yaşayan bir ruh var. Güvenliğin dışında, ziyaretçilerimizi karşılayacak bir müzecimiz de var. Cemiyetimize yaraşır, daha ötesi Sait Faik’e yaraşır bir müze-ev yaptık. ‘Tüneldeki Çocuk’ diye bir kitabı vardır. Orada sanki bir Darüşşafakalıyı anlatır. Bir yoksul çocuğun hayallerinden, geleceğinden bahseder. Darüşşafakalılar için Sait Faik çok anlamlı. Her zaman diyoruz ki; bizim her yediğimiz lokmada, her içtiğimiz suda onun payı var.

Haberin Devamı

“ASIL ÖNEMLİ ZİYARETÇİLER, ÇOCUKLAR”

Sevengül Sönmez Müzenin küratörü: Sait Faik’in hayat hikayesini ve edebi kimliğini anlatıyoruz. Yatak odası, misafir odası, yemek odası korundu. Diğer iki odada yaşam öyküsünü, edebi kimliğiyle birleştirerek anlattık. Tanpınar’ın, Orhan Veli’nin, İlhan Berk’in ona imzaladığı kitaplar da Sait Faik’e dair bir şeyler anlatıyor. O yüzden kitap odası yaptık. Eskiden çatı katı boştu. Oraları açtık. İstedik ki, ziyaretçilerimiz orada otursunlar; hem yazarın oltalarına şapkasına baksınlar, hem Adalı dostlarının hakkında söylediklerini okusunlar. Çatıda bir de mektup odası var. Sait Faik’e yazılmış ve onun yazdığı mektupları sergiliyorduk eskiden. Ama dedik ki, sevenler de ona bir şeyler yazmak ister. Bir mektup kutusu koyduk. Gelecekte, bizlerin ona yazdığı mektuplardan sergi açmayı düşünüyoruz.
Alt katta kullanılmayan bir sarnıç varmış. Açtığımızda iki oda çıktı. Buraya çocuk etkinliği odası kurduk. Bir de kitaplık var. Bu kitaplık, Adalıların kütüphane eksiğini giderecek. Çok sayıda çocuk etkiliği planlıyoruz. Müzenin asıl önemli ziyaretçileri, çocuklar.
Bu evin müze olmasına 1954’te yazarın annesi Makbule Abasıyanık karar veriyor. 60 yıl önce bir annenin oğlu için, evini müzeye dönüştürmesi Türkiye’de bir ilk. Böyle bir müzeyi adaya ve edebiyata armağan eden Makbule Hanım’dır.

Haberin Devamı

“EN YAKIN ARKADAŞLARI SEFER DAYI VE MANOL”

Musa Kazım Biçer Adalar Cem Vakfı Üyesi: Eski Adalılardan dinlediğimiz kadarıyla tanıyoruz Sait Faik’i. Kendisini görmedim ama anlatanlardan biliyorum. Adada balığa çıkarmış ve az arkadaşı varmış. En yakın arkadaşları Sefer Dayı ve Manol diye bir Rum balıkçıymış. Hatta Manol’la bir hikayesi de var. Sait Faik’le Manol balığa çıkar. Şafak sökerken bir gemi geçer yanlarından. Işığı pırıl pırıl yanınca, “Manol kalk kalk!” der Sait Faik. Manol da Rum aksanıyla “Ne var be Sait!” der. “Bak bak, karşıdan geçen gemiye bak! Ne kadar güzel!” der heyecanla. “Bre manyak mısın sen? Adamı bir gemi için nasıl uyandırırsın?” diye kızar Manol. Sait Faik de kendi kendine söylenir ve “Güzel olan her şeyi paylaşmak istiyordum” der.