Cadde ‘Şansımı kendim yaratmaya çalışıyorum’

‘Şansımı kendim yaratmaya çalışıyorum’

20.07.2019 - 08:00 | Son Güncellenme:

‘Afili Aşk’ın 'Ceyda'sı Zeynep Tuğçe Bayat, “Ekran için avantaj, güzel değil, iyi oyuncu olmak. Başarıların tesadüf olmadığını düşünüyorum, şansımı kendim yaratmaya çalışıyorum” dedi.

‘Şansımı kendim yaratmaya çalışıyorum’

Kanal D’nin sevilen dizisi ‘Afili Aşk’ta rol alan Zeynep Tuğçe Bayat’ın hikayesi, Mersin’den İstanbul’a uzanıyor. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanıp İstanbul’a gelen oyuncu, o yılları “Biraz deli fişektim, tek başıma geldim, kaydımı yaptırdım ve kalacağım yeri buldum. Buraya aslında oyuncu olmak için gelmiştim” diye anlatıyor. Bayat’la oyunculuk serüvenini ve aşka bakışını konuştuk.

Haberin Devamı

‘Afili Aşk’ dizisinde canlandırdığınız Ceyda takıntılı bir aşık, bu hali size benziyor mu?
Ceyda, hayatında sevgi eksikliği yaşıyor. Aşk bile demiyorum, çünkü bana göre işin özü sevgidir. Aşk, bir şans, güzellik, mutluluk, zorlamadan kendiliğinden giden bir şey. Ceyda’nın bilmediği de bu. Ama her insan gibi o da bir değişim yaşayacak. Bana gelince... Ben hesap yapmayı, aşkı düşünerek yaşamayı sevmiyorum. Ne hissediyorsam o, utanmıyorum, saklamıyorum. Takıntı, zorlama ve yalan ... Sevmiyorum bu kelimeleri aşk içinde... Anı yaşamaya çalışıyorum.

Onun gibi hırslı mısınızdır peki?
Azimli biriyim. Karşıma çıkan ilk zorlukta kaçıp, gitmem. Üzerine giderim, en iyi şekilde yapmak isterim. Aslında sonuçtan çok bu yolculuk beni mutlu ediyor. Tabii ki sonucu mutlu etmeyince dinlenmeyi, bırakmayı ve vazgeçmeyi de öğrendim. Öyle körü körüne bir şeyin peşinden koşmak doğru değil.

Haberin Devamı

Hikayeniz Mersin’den İstanbul’a uzanıyor. Üniversiteyi kazanınca mı geldiniz?
Evet. Mersin’de doğdum, büyüdüm. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanınca geldim...

Büyük bir şehirde tek başına ayakta kalmak zorladı mı?
Zor olmaz olur mu? Ama bu daha güçlü yapıyor insanı. Bir de ben biraz deli fişektim, tek başıma geldim, kaydımı kendim yaptırdım, kalacağım yeri buldum. Hala şaşırıyorum, nasıl buldum yolları, nasıl kaybolmadım diye... İşin ilk kısmını atlatınca da çabuk alıştım.

Oyunculuk hayatınıza nasıl girdi?
Aslında oyuncu olmak için gelmiştim İstanbul’a. Hukuk fakültesini, sosyal bilimleri çok sevsem de, hatta başarılı olsam bile o mesleği yapmayacağımı biliyordum. Öncelikle tiyatro oyunları izlemek istedim, Mersin’deyken çok fazla seçeneğim yoktu. Sonra tiyatroda çalışmaya başladım. Dört sene boyunca, sahne arkasında her türlü işi yaptım. Bir taraftan da tiyatroda tanıştığım bir menajerin yönlendirmesiyle reklamlarda ve dizilerde oynamaya başlamıştım.
‘Gönülçelen’de oynarken hukuk son sınıftaydım. Okul bitince de konservatuvar sınavlarına girdim, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü’nü kazandım. Benim için yeni bir macera başlamış oldu.

Haberin Devamı

İspanya’da da oyunculuk eğitimi almışsınız...
Hep “Bulunduğum noktanın bir üstü nedir acaba?” diye düşünürüm. Konservatuvarın birinci sınıfının sonunda bunu düşünürken okulun yurt dışı imkanlarını araştırdım. İspanya’da gittiğim okulu buldum, bireysel olarak başvurup kabul aldım ve ikinci sınıfı orada okudum. Hayatımda yaptığım en iyi şeydi, ufkumu açtı. İspanyolca öğrendim. Başka bir dilde oyunculuk yapma şansına sahip oldum.

Şanslı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Gerçek şans ya da büyük şans insanın hayatına ya bir ya da iki kez gelir. İşte ben o şans geldiğinde onu iyi değerlendirebilmek için kendimi geliştiriyorum. Dil öğreniyorum, müzikle ve sporla uğraşıyorum. Ve mümkün olduğunca şansımı kendim yaratmaya çalışıyorum. Çünkü başarıların tesadüf olmadığını düşünüyorum, tabii kalıcı olanların.

Güzellik sizce ekran için avantaj mı?
Her toplumun ayrı bir güzellik anlayışı var. Güzellik algısı çok değişken, hele ki günümüzde... Son zamanlarda herkes birbirine benziyor. Bence ekran için avantaj, kendin ve iyi bir oyuncu olmak.

Haberin Devamı

‘En güzeli anı yaşamak ama evlilik de düşünüyorum’
Cansel Elçin’le ‘Gönülçelen’ dizisinde rol aldınız. Aşkınız ne zaman başladı?
O zamanlar sette sürekli atışıyorduk. Uğraşıyordu benimle, kızdırıyordu... “Belki o zamanlar bilinçaltımıza bir şeyler işlemiştir” diyoruz, gülüyoruz şimdi. Dizi bittikten sonra, sekiz sene birbirimizi hiç görmedik. Ta ki iki sene önce tesadüfen karşılaşıp ayaküstü sohbet edene kadar. İkimiz de tiyatroda oynuyorduk. “Birbirimizin oyununu izleyelim” derken, bir de bakmışız her şeyi beraber yapıyoruz. Hayat böyle güzel kurgular da yapıyor bazen.

İlişkiniz nasıl gidiyor? Evlilik düşünüyor musunuz?
Beraber çok şey paylaşıyoruz. Ben Fransızca öğreniyorum, o beni çok destekliyor. Seyahat ediyoruz, eski filmleri izliyoruz, tenis oynuyoruz, tiyatro yapıyoruz. Ve çok ilginç bir şekilde hiç sıkılmıyoruz. Zamanı geldiğinde tabii ki evlilik de düşünüyoruz. Ama şu anda en güzeli anı yaşamak, ne zaman, nasıl olur diye çok kafa yormuyoruz.