Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bodrum, oradan Denizli, sonra Muğla oradan da Marmaris... ‘Bulutsuzluk Özlemi’yle küçük bir turnedeyiz. Bodrum’u bizim grubun tanındığı mekan ‘Mavi Bar’ yıllarında bırakmıştım. Konser için gitmişliğimiz oldu ama hep günü birlikti. Bu sefer uzun oldu, üç gün. Barlar Sokağı’nda Bodrum’un ilk pansiyonu Artemis’te kaldık. 1961 yılından bu yana ayakta. Eh işte, dediğim yılları görmüş geçirmiş. En sessiz kendi kendine kalabildiği zaman dilimini yaşıyor Bodrum. Artık küçük bir şehir. İstanbul Bebek’te gibi yaşayanı var, orta halli “Aldık başımızı, çoluk çocuk geldik” diyeni var, zamanında arsa almışı evi dikmişi var. Çulsuz sanatçısı da var, eski rock’çısı da. Kadınlar streç pantolon ve düz, topuksuz çizmeyle dolaşmayı pek seviyor. Bir de güneş gözlükleri aynı tornadan çıkma. Magazin, dedikodu. Kule Bar, gece yarısından sonra milletin toplandığı yer oluyor. Eh biz de gidince pek bir neşeli oldu, ne yalan söyleyeyim. Yat kulübü ve civarı hep doluymuş da, bizim çaldığımız sokak öyle sessiz. Dükkanları kapalı, üstündeki pencereler örtülü. Ama midyecinin, kış tezgahını kurduğu yegane yer burası. Yazın kazanıp kışın yemek böyle bir şey olsa gerek diye düşündüm.

Haberin Devamı

IMAGINE, ESKİ BİR PAVYON

Denizli, her daim rock müziğin olduğu, bu geleneğe sahip illerimizden biridir. Kesmeşeker gelir çalar, dolar, Kurban gelir çalar, dolar öyle yerler. Denizli’deki Imagine Bar da işte tam dediğim gibi. Eski bir pavyon. Paltosunun yakası kalkık adam oturur, rakısını yudumlar, şarkıcı kadın gelir adamın hep derdi vardır yanına oturur onu dinler filan. Böyle sahneleri hatırladım. Adı John Lennon’un ‘Imagine’ şarkısından geliyor. Sahibi “Hayalimde hep böyle bir yer açmak vardı” dedi. Basık tavanlı, pasaklı ama işte “Dostlar hep beraber toplanmışız, kapıları da dünyaya kapamışız” hissi veren bir geceydi.

HALİL SEZAİ ORTALIĞI YIKMIŞ

Muğla, rock bar geleneği olmayan bir şehir. Bana öyle dediler. Üniversite var ama hani Denizli gibi bir durum yok. Yeni yeni
‘So & So’ adlı mekanda konserler başlamış. Beyaz renklerin hakim olduğu bir büyük düğün salonu diyebilirim. Tıka basa
bin 200 kişi alıyormuş. Her hafta bir konser var. Koca mekanı doldurmak için de popüler isimler lazım. Biz biraz bu kategori dışındayız. Yani ünlü kategorisi. Sezai Paracıokğlu gelmiş, ortalık yıkılmış. Salon dolmuş taşmış, yarısı kadar da dışarıda kalmış. Söylenenlere göre Sezai de bu duruma çok şaşırmış. Bizden önce Gripin çıkmış. Bizden sonra Duman gelecek. Böyle olunca bir başka sorun çıkıyor, öğrencinin her konsere parası yok, tercih yapıyor.

Haberin Devamı

VALLA PARA KAZANIYORLAR

“O ne aldı?”, “Bu ne aldı?” dedikoduları yapılıyor tabii ister istemez konserlerde. Valla rock müzik yapan gruplar içinde en iyi iş yapanlardan biri Duman. Yeni popçulardan Atiye de iyi iş yapıyormuş. Ortalama kaşeler 35-40 bin TL arası konser başına. Mekanlar da doluyormuş tıka basa. Alan razı, satan razı durumu.

KEŞANLI DURUMLARI

‘Keşanlı Ali Destanı’ üzerine çok çeşitleme yapıldı. Gülriz Sururi-Engin Cezzar oynadı. Devlet Tiyatrosu oynadı. Filmi çekildi, Fikret Hakan oynadı. Televizon için çekildi. Şimdi Kanal D’de. Otantik haliyle, meraklısına sahne üzerinde oynanarak rahat bırakılası bir eser olarak kalmalıydı...
Artık televizyon tarihimizde de “Özel bir televizyon olan Kanal D için, ünlü yönetmen Çağan Irmak da çekmişti”
diye yerini de alacak. O kadar.
Plato kurmak için para dökülmüş. Aynı ilgi ve alaka, artistik ve senaryo üzerinde yapıldı mı? Yalçın Tura’nın müziği bu oyunun temel taşıydı. Bunun dizi için yeniden yorumlanması gerekiyordu. Bunun içinde Yalçın Tura’nın gönlünün alınıp bu işin içine bizzat katılması gerekiyordu. Zor bir işti, çok göz önündeki bir oyunun, çok izlenir bir dizi haline getirilmesi için daha fazla zamana ihtiyaç vardı gibime geldi izlerken.