Sinan Biçici

Sinan Biçici

sinanbicici@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dizi sektörünün en korkunç ayı kasım ayına girdik. Neden korkunç? Çünkü bir yıl önceden hazırlanmaya başlanan, en ağır, iddialı işler ekimde başlar. En büyük beklentinin olduğu bu diziler, beş reytingin üzerine çıkamazsa hemen yoğun bakıma alınır, oradan da morga... Öte yandan bir önceki sezondan kalan projeler de yenileri karşısındaki durumlarını ekim ayında görürler. Yeni rüzgarla ayakta kalanlar kalır, diğerleri kasımda veda ederler.

Peki bu mekanizma nasıl işliyor? Diziler reytinge göre nasıl devam ediyor ya da yayından kaldırılıyor? Takip ettiği dizinin akıbetini merak eden seyirciye şöyle bir ipucu verebiliriz. Dizinizin ABC1 reytingine bakın. Üç reytingin altındaysa geçmiş olsun. Üç reyting bandında seyrediyorsa yoğun bakımdadır. Gelecek kötü habere hazırlıklı olun. Dört reytingde ilerliyorsa dua edin de karşısına güçlü bir iş çıkmasın. Beş
ve üzerindeyse rahatça izleyebilirsiniz.

Sadece ‘Diriliş Ertuğrul’u izleyen bir kitle mi var?

Neden son yıllarda dizi kıyımı giderek arttı? Alfabetik sırayla ATV, FOX, Kanal D, Show TV, Star TV, TRT 1 ve TV8 olmak üzere yedi büyük kanal var. Eski yıllarda 20-25 reyting alan diziler vardı. Yayınlandığında sokaklar boşalırdı, hatırlayın. Şimdi ise bu yedi büyük kanalın toplam reytingi, haftanın altı günü 30 reytingin altında. Bu ne demek? Bölün, çarpın, herkes eşit bile alsa, bir projeye ortalama dört reyting düşüyor. O bile rahat olmak için yetmiyor. Aralarından biri 6-7 reyting alınca
otomatikman o günkü iki diziyi yoğun bakıma ya da dizi mezarlığına gönderiyor demektir.

KASIM NEDEN  EN KORKUNÇ AY

Çarşamba günü 34’lere kadar yükseliyor ama rahat bir gün değil, çünkü 7-8 fazla reytingi, ‘Diriliş Ertuğrul’ alıyor. 10 reyting barajını geçebilen tek dizi... Çarşamba gününün ilginç sonucunu sektörden bazı arkadaşlarla çözmeye çalıştık ama bir cevap bulamadık. Bulabildiğimiz tek şey, toplam reytingin neredeyse üçte birini oluşturan bir grup seyirci var ve bunlar ‘Diriliş Ertuğrul’ dışında hiçbir büyük kanalı izlemiyor. Reyting matematiği bize bunu söylüyor.

Bu durumun nedenini anlamak için bir anket yapmak gerekiyor. Bu 7-8 reytingin sahibi seyirci, neden sadece ‘Diriliş Ertuğrul’u izliyor?

‘Dünyanın En Güzel Kokusu 2’

KASIM NEDEN  EN KORKUNÇ AY

‘Dünyanın En Güzel Kokusu’nun devam filmi; aşk, dostluk, baba-kız ilişkisi üzerine yine çarpıcı, trajik ve hüzünlü bir hikaye anlatıyor. İlk filmi izlemeyenler için kısa bir özet geçelim.

İki iyi arkadaş olan Hakan ve Derya, çocuk yapmaya karar verir. Ama ailelerine birbirlerini sevdiklerini söyleyerek, herkesi normal bir evlilik yaptıklarına inandırırlar. Çocuktan sonra, anlaşamıyoruz deyip ayrılacaklardır. Fakat işler düşündükleri gibi olmaz. Yalanla başlayan evlilik, büyük bir aşk hikayesine döner. Derya doğum yaparken ölünce, Hakan acı gerçeği öğrenir. Derya hastadır ve doğumda ölme riskinin çok yüksek olduğunu bile bile hamile kalmayı göze almıştır. Her şeyi, daha önce çektiği video filmlerle
Hakan’a anlatır...

Yeni vizyona giren devam filmi, Derya’nın ölümünden ve sevimli bebek Elif Zeyno’nun doğumundan 10 ay sonra başlıyor. Hakan, yaşadığı bu acı olayın etkisindedir hâlâ. Etrafındaki herkesten kaçmakta, acısını tek başına yaşamak istemektedir. Bir gün Candan adlı genç bir kızla tanışır. Ondan kaçmaya çalışsa bile, genç kızın inadı galip gelir ve ikili yakınlaşmaya başlar. Candan’ın da Hakan gibi hüzünlü bir hikayesi vardır. İki yaralı insan, birbirlerine merhem olmaya çalışır.

Mustafa Uğur Yağcıoğlu’nun yazıp, yönettiği filmin senaryosu gerçekçi ve etkili. Bence filmde, senaryo kadar oyuncu tercihi ve yönetimi de başarılı. Canlandırdığı birçok karakterde fenomen olan Rıza Kocaoğlu’na hiçbir rolü bu kadar yakıştıramadım açıkçası. Tuba Ünsal’ın da ‘Vizontele’den beri en iyi performansı. Bestemsu Özdemir, Candan rolüne çok yakışmış. Zaman zaman gülümsetse de hüzünlü bir film ‘Dünyanın En Güzel Kokusu 2’. Gözyaşlarınızı
tutmakta zorlanacaksınız…