Avare izin günlerimden birinde keşfetmiştim ‘İncir Reçeli’ni; yıl 2011.
Afişini gördüm sadece; konusu nedir, kim oynuyor, neyin nesidir bilmiyordum.
İşin garip kısmı, filmle ilgili en ufak bir tavsiye, eleştiri, haber okumamıştım/görmemiştim. Olsun, ben zaten iyi veya kötü tavsiyelere kulak asmadan, vizyona giren her filmi izliyordum. ‘Bakalım ne çıkacak’ diyerek salona girmiş, elimde kahve koltuğuma kurulmuştum.
Konusu ilginçti; müzikler güzeldi, kurulan cümleler ve anlatım biçimi tavlamıştı beni.
AIDS hastası bir kadını seversen neler yaşarsın; film özetle bunu anlatıyordu. Filmden çıktığımda çok etkilenmiştim.

KIYMETİ GEÇ ANLAŞILDI
Sonra da “Neden bu filmden hiç haberimiz olmadı?” diye hayıflanmıştım.
Filmin senaristi ve yönetmeni Aytaç Ağırlar’a ulaşmıştım; “Tanıtım yapmak için bütçemiz yoktu” diye anlatmıştı durumu.
Dizi ve filmlerde oynadıktan sonra tıkanmış, hep aynı rollerin adamı olmaktan sıkılmış, film yazmaya karar vermişti.
Yazdığını çekecek kimse bulamayınca da, kolları sıvayıp kendisi çekmişti.
Üzerime vazife değildi ama sırf film hak ettiği ilgiyi görsün diye, Twitter’dan duyurmak, röportajlar yaptırmak vs. gereken neyse yaptım. Sevdik bir kere filmi, n’apalım!
Ve film gösterimden kalktıktan bir süre sonra, ikinci kez vizyona girdi...
Fısıltı gazetesi devreye girdi, film çok konuşuldu, TV’de her gösterildiğinde gün birincisi oldu ve fenomenleşti.
Yani filmin kıymeti sonradan anlaşıldı. Halil Sezai, filmdeki şarkılarıyla patladı, büyük şöhrete kavuştu. Su aktı, yolunu buldu anlayacağınız.
Şimdi ise, bütçesi olmadığı için tanıtım dahi yapamayan o filmin devamı, ‘İncir Reçeli 2’ olarak tam üç yıl sonra, BKM Film’in yapımcılığında vizyonda.... Gelsin o zaman galadan izlenimler...

SIKI BİR AŞK HİKAYESİ
* Filmi yine Aytaç Ağırlar yazdı, yönetti.
* Halil Sezai, ikinci filmde de başrolde. İlk filmde kaybettiği aşkının ardından yoğun yalnızlık içinde, hayata küsmüş ve alkolle yaşar bir halde...
* Yeniden hayata tutunmasına yol açan yeni bir aşk hikayesi var elbette, olmaz mı? İlk filmdeki gibi sıkı ve acıklı bir aşk hikayesi hem de!
* Filmde öyle sıkı cümleler, öyle aforizmalar var ki; içinize işliyor. İncelikli bir kalemin elinden çıktıkları belli.
O yüzden konuşmalara dikkat kesilin bi zahmet.
* Filmi izleyince dövme meselesine başka türlü bakacağınızı ekleyeyim.
Filmin başrol kızı Şafak Pakdemir bir dövmeci ve sadece hikayesi olanlara dövme yapıyor.
Gelen müşteriye “Bir hikayeniz var mı?” diye soruyor.
Vücudunun her yerine saçma şekiller, abuk yazılar dövdürenlere sağlam mesaj.
Peki, neredeyse 80 yaşında bir kadın neden dövme yaptırır? İzleyince görecek ve dağılacaksınız.
* Ha unutmadan... Filmden çıkınca direkt gidip bir rakı masasına kurulmak isteyeceksiniz, planınızı ona göre yapın.

Haberin Devamı

FİLMİN ŞARKILARI ÇOK KONUŞULACAK

Haberin Devamı

* Halil Sezai ilk filmde söylediği şarkılarla şöhrete ulaşmıştı. İkinci film için yaptığı şarkılar da hit olmaya aday. ‘Kafası Kendinden Bile Güzel’ şarkısı rakı masalarının en favori şarkısı olacak, çok net.
* Sibel Can’ın söylediği ‘Galata’ şarkısını bir de sahibinden dinleyin.
Bu şarkı Halil Sezai yorumuyla sınıf atlamış, başkalaşmış ve çok daha iyi olmuş. Bu şarkı böyle söylenmeliymiş meğer!
* Filmin finalinde bir Müslüm Gürses yorumu var ki, filmle çok güzel örtüşmüş; bayılacaksınız.
* Filmin müzikleri, yakında soundtrack olarak çıkacakmış, bilginize.

Haberin Devamı

İŞTE BÖYLE AYRILIKLAR DA VAR...

“Ayrılmak da sevdaya dair” derler ya... Çok inanırım bu lafa, çok önemserim.
Birinden ayrıldığında, ilişkin bittiğinde insanlığın da bitmemeli bence. Vicdanın olmalı, saygın kalmalı biraz.
Zor anlarda, zor zamanlarda; kin, nefret, öfke, ayrılığa sebep ne varsa bir kenara bırakılmalı, o el mutlaka tutulmalı.
Bunları bana Arzu Balkan ve Berrak Tüzünataç düşündürttü.
Nejat İşler bir süre önce ameliyat olup ölümden döndüğünde, yanı başında ayrıldığı sevgilisi Berrak Tüzünataç vardı. Günlerce ayrıldığı adamın başında bekledi, iyileştiğinde elini tuttu, İşler ayağa kalkana kadar yanında oldu.
Medya da bunu ‘yeniden barıştılar’ diye sundu, hatta ‘evlenmeye karar verdiler’e kadar götürdü ama ayrılan herkes düşman olmak zorunda değildi, bunu es geçtiler.
Bu aralar da Arzu Balkan aynı şeyi yapıyor...
Motosiklet kazası geçiren eski eşi Tamer Karadağlı’nın yanına ilk koşan kişi oldu. Üstelik İspanya tatilini yarıda kesti, hiç düşünmeden ayrıldığı kocasına baktı.
Balkan’a da, Tüzüntaç’a da bravo... Bize ‘sadece kötü ayrılıklar var’ dedirtmedikleri için.