Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Neden mi çok özel? Birkaç nedenle. Birincisi organizasyonu yapan şarap ithalatcıları değil, şarapseverler. İzmir Şarap Grubu diye bir grup kurmuşlar. Sayın Ayhan Güleyen Bey bu işe öncülük etmiş ve çeşitli meslek erbabından son derece uyumlu bir grup kurulmuş.
İkincisi ülkemizde iyi şarap içmek özel gayret isteyen bir iş. Gerçek şarapseverlerin tek şansı kendi şaraplarını yurt dışından kendilerinin temin etmesi.
Üçüncüsü de güzel bir yemek süresince içilecek şarapları bir araya getirmek özel çaba ve bilgi gerektirir.
Bu faktörlerin hepsi birleştiği zaman ortaya gerçekten “özel” bir durum çıkıyor. İnsan kolay kolay unutamayacağı bir geceye tanık oluyor.

Riesling üzümü
Geçen ay İzmir’de benim tanık olduğum da böyle bir geceydi işte.
3 beyaz ve 5 kırmızı şarabın eşlik ettiği yemeği İzmir Mövenpick Oteli düzenlemişti.
Yemeklerden değil şaraplardan bahsetmek istiyorum.
Riesling üzümünü sever misiniz? Dünyanın en iyi Riesling’leri kanımca Almanya’da Rheinhessen, Nahe ve özellikle Mosel bölgelerinde yapılır. İyi bir Riesling yıllanmaya en uygun beyaz üzümdür, hemen her türlü yemekle uyum sağlar ve gerek buke gerek damak lezzeti açısından gerçek bir asilzade gibidir. Yani zarif, nüktedan, dengeli ve derinliği olan bir üzüm.
Bizim tadına baktığımız iki Riesling şarabında da bu özellikler vardı.
2007 Fritz Haag Sonnenuhr Spatlese. Mosel Almanya’nın Riesling için en ideal 3 bölgesinin önde geleni. Haag buradaki en iyi birkaç üreticiden biri. Sonnenuhr ise kendisine ait Juffer bağı içindeki en özel parsal. Spatlese de hasat sırasında üzümün olgunlaşma ya da içindeki şeker derecesini gösteriyor. Kabinett’e göre daha tatlı ama Auslese kadar tatlı değil.

Kadife gibi yumuşak
İkinci olarak da 2007 Hermann Donhoff Riesling Felsenberg. Nahe bölgesinin en kaliteli üreticisinin özel bir parselden yapılan şarabı.
Her iki şarap da kaliteli Alman Riesling’lerine özgü ve taklidi mümkün olmayan özellikleri sergiledi. Son derece saf, berrak, insanı aldatan kadife gibi bir yumuşaklık ama bunun gerisinde yatan güçlü bir yapı ve asidite. Bitimde ise baharat tadları.
Haag bu iki şarap arasında belki daha da hafifmeşrep ve bahar müjdecisi gibi olanıydı. Çiçek kokulu, orta damakta kalıcı mineral lezzetli ve bitimi uzun bir şarap. Donhoff ise daha tatlımsı ve üzerine bal sürülmüş laym bukeli, damakta daha zengin ve adeta elma ve ayva marmeladını andıran ama asidite ve mineralitesi güçlü olduğu için damağı yormayan bir şarap.

Bordeaux dünyada tek
Bu iki enfes ve yıllandıkça yeni özellikleri ortaya çıkacak şaraptan sonra benim daha önce bu sütunlarda bahsettiğim Fransız Condrieu şaraplarının güzel bir örneğini denedik. 2005 Andre Perret Condrieu “Coteau de Chery”. Viognier üzümünün en iyi sonuçlarını verdiği bu özel parselden yapılan şarap maalesef biraz soğuk servis edildiği için gizemlerini sergilemesi biraz uzun sürdü ama taklidi mümkün olmayan kayısı-şeftali çekirdeği lezzeti ve çiçeksi bukesi ve genel dengesi ile Riesling’lerden sonra bizi hayal kırıklığına uğratmadı.
Nasıl Viognier ve Riesling her tür teruarda Condrieu ve Mosel’deki gibi sonuç vermezse bu gercek Cabernet Sauvignon ve Merlot gibi üzümler için de geçerli. Bordeaux dünyada tek.
3 tane Bordeaux denedik: 83 Mouton Rotschild, 90 Latour ve 95 Margaux.
Cabernet miktarı yüksek olan Mouton Bordeaux’nun önde gelen şarapları arasında en yoğun ve gövdeli olanı sayılabilir. Ancak bu yoğunluk, Yeni Dünya şaraplarında olduğu gibi zerafet ve denge aleyhine değil, onlarla birlikte var olan bir özelliktir. Öte yandan en az 10 sene geçmesi gerekir bu özelliklerin ortaya çıkması için. 83 Mouton kanımca şu anda içmek için ideal. Çok güzel bir dengede.

Sürpriz sırası bende!
90 Latour için ise henüz daha ergenlik aşamasında ama potansiyel olarak mükemmel diyeceğim. İkincil, topraksı ve yabani mantar bukeleri gelişmeye başlamış. İnanılmaz bir kadifemsi doku ve bütün damağı kaplayan bir yoğunluk. Süper denge ve çok çok uzun bir sitim. 100 üzerinden 100’lük bir şarap gerçekten.
95 Margaux biraz hayal kırıklığı yarattı. Renk canlı ama klasik siyah kuş üzümü yanında insanı biraz tedirgin eden, sanki haşlanmış sebze bukesi. Damakta da ham bazı tadlar. Acaba bu şarap “dump period” denen zor bir dönemden mi geçiyor, yoksa şişede mi bir sorun vardı?
Ayhan Bey Bordeaux’lardan önce bir Bourgogne açmak istedi ben ise “Sonra açalım” dedim. 2005 Sylvie Esmonin Gevrey Chambertin Clos St. Jacques. Maalesef meşe aroması henüz baskın ve yüksek asiditesi diğer özellikleri ile tam dengelenmemiş bir şarap çıktı. Burgonya böyle. Dünyanın bence en muhteşem şaraplarından çoğu burada ama hayal kırıklıkları da oluyor.
Yemek sonunda da bizi bekleyen güzel bir sürpriz vardı. Benim daha önce methettigim 1999 Kurni. İtalya’nın Marche bölgesinde yapılan ve pek bilinmeyen bir şarap.
Bundan sonra sürpriz yapma sırası bende galiba!